Kırılgan Ermenistan - Türkiye mutabakatı Azerbaycan ile ilişkileri bozma
Türkiye ile Ermenistan arasındaki 'ani' mutabakat yurtiçi ve dışında hem destek aldı, hem de protestolara sebep oldu. Türkiye'de MHP mutabakatı Türkiye'nin "hukuk dışı Ermeni taleplerine boyun eğdiğini" tescil eden bir utanç vesikası olarak nitelerken, Ermenistan'da Taşnak Partisi yetkilileri Türkiye'nin mutabakatla dünyada Ermeni katliamının tanınması sürecini dondurmayı başardığını, bu arada, BM Güvenlik Konseyi üyesi olarak ve hem ABD hem de Rusya'yla ilişkilerini geliştirerek prestijini artırdığını söylediler. Muhalefetin temel pratiğinin iktidar ile çekişmek olduğunu her iki ülkede de görüyoruz ve mutabakatın metnindeki muğlaklık ve bunun ürettiği kırılganlık ortada.
Bu süreçte Türkiye'nin Azerbaycan ile olan ilişkilerin bozulmamasına ve Azeri halkının Türkiye'ye olan güveninin sarsılmamasına azami özen göstermesi gerekiyor. Kısacası hem klasik diplomasi hem de kamu diplomasisinin düzgün yürütülmesi gerekiyor. Konunun düğümlendiği nokta ise Yukarı Karabağ.
Ermeni ekonomisi çok kötü durumda. Bu sene yüzde 10 civarında daralma bekleniyor. IMF ile bu yıl mart ayında imzalanan program başarısız gidiyor ve yıl sonu rakamları, özellikle büyüme ve bütçe rakamları, martta yayınlanan hedeflerin çok uzağında kalacak.
Ülke dışarıdan gelen yardımlar (özel yardımlar ve IMF/Dünya Bankası fonları) sayesinde son yıllarda hızlı ancak tabiri caizse "hormonlu" bir büyüme performansı göstermişti. Ancak bu yıl büyü bozuldu. Bu, krizle doğrudan alakalı değil. Zira Ermeni ekonomisi, özellikle enerji konusunda dışarı bağlıyken, Yukarı Karabağ'ın Taşnak Partisi liderliğinde işgalinden sonra, Türkiye ve Azerbaycan'ın sınırlarını kapaması Ermenistan ekonomisini büyük ölçüde içine kapattı ve büyük zarar verdi. Böyle bir çerçevede, yurtdışından gelen yardımların bir ekonomiyi sürdürülebilir bir patikada büyütmesi mümkün değildir.
Taşnak Partisi'nin Ermenistan'ın tarihi olarak başına gelen en kötü şey olduğunu söylemek abartı olmaz. Denize sınırları olmayan bir ülkenin, Sovyetler'in çöküşünü ve komşusu Azerbaycan'ın karışıklığını fırsat bilerek, 'bağımsızlığını' kazandıktan sonra, halkı açken yaptığı ilk şeyin komşu ülke topraklarını işgal etmek olması dünyanın arkaik siyasi partilerinden birisi olan ve terörle iç içe bir geçmişe sahip Taşnak Partisi'nin 'marifetiydi.' Bu agresivite, yüz binlerce Azeri'nin ya ölüp ya kendi ülkesinde mülteci haline (Azeriler'in deyimiyle 'kaçgın') gelmesine sebep olurken, Ermenistan'ı da bir yoksulluk spiralinin içine soktu. Bu süreçte Ermenistan bölgedeki tüm önemli ulaşım ve boru hattı projelerinin dışında kaldı. Bölge de bir barış adası olma şansını yitirdi.
Mutabakatın hedefine ulaşması hemen hemen imkansız. Cumhurbaşkanı Sarkisyan'ın mevcut ekonomik şartlarda, Taşnak Partisi'nin propagandasına karşı halkı Türkiye ile yaklaşma politikasına iknası çok zor. Sürecin Yukarı Karabağ sorununda düğümleneceği kesin. Yukarı Karabağ'ın işgali konusunda Azerbaycan halkı haklı olarak çok duygusal. Bu yüzyılın başında bir Kurtuluş Savaşı vermiş Türkiye için bu duyguyu anlamak çok zor olmasa gerek.
Yukarı Karabağ konusuna mutabakat metninde yer verilmiyor. Konu, muğlak bir şekilde 'ön şart' adı altında sınıflanıyor ve tarafların çözüm konusunda bir süreç üzerinde anlaşmaları şeklinde tanımlanıyor. Bu şekliyle, sınırlar açılsa dahi, Karabağ işgalinin ortadan kalkması süreci Türkiye açısından Kıbrıs'ın AB üyeliği sürecine benzemesi kaçınılmaz ve bu şekliyle bu ön şart Azerbaycan (ve Türk) halkını tatmin etmez.
Sınırların açılmasının Ermenistan'ı ekonomik olarak Türkiye'ye bağımlı hale getireceği kesin. Bunun Türkiye'ye de, Ermenistan'a da ekonomik refah getirileri olur. Bu açıdan Türkiye'nin bölgede kendine güvenli açılımlara devam etmesi gerekiyor. Ancak muğlak bir süreç Türkiye'nin Kafkaslar'daki en önemli müttefiki olan Azerbaycan'ı kaybetmesine ve Karabağ'daki işgalin ebedileşmesine sebep olmamalı.