Kırık kanatlarla uçmaya çalışmak
Kadınsan eksikmişsin, muhtaçmışsın, korunmalıymışsın! Ve Geride durmalıymışsın, görevin senin adına koyulmuş kurallara uymakmış!
Baban uygun görmüyorsa eğitim almasan da olurmuş, kocan istemiyorsa kariyerinden vazgeçsen ne olurmuş? Çocuk bakmak tek senin görevinmiş, dikkat çekmek yakışmazmış, sınırlarını bilmen gerekirmiş...
Hayatındaki adam severmiş de dövermiş de... Yalnız yaşarsan adın çıkarmış, hele kocandan ayrılmak haddine miymiş? Belli yaşta evlenmezsen ‘kız kurusu’, çocuk doğurmazsan ‘işe yaramaz’, çocuk sahibi olup kariyerine devam edersen ‘vicdansız’, anne olduktan sonra evde kalmayı seçersen ‘tembel’!
Boşanırsan ‘bir adamı elinde tutamamış’, boşanır bir ilişki yaşarsan ‘kendini kaybetmiş’, yoluna yalnız devam edersen ‘acınası’ olurmuşsun...
Çalışıp kariyer yapsan ‘kocası sayesinde’ olmuş, hal hatır sorsan ‘niyeti var sanmışlar’, çok çalışsan ‘histerik’, hakkın olan terfi için uğraşsan ‘çok hırslı’, eleştirsen ‘kaprisli’, sussan ‘çok ezik’, eşit işe eşit para istesen ‘doyumsuz’, süslenip püslenmesen ‘bakımsız’, kendine özen göstersen ‘gözü dışarıda’!
Biraz fazla para kazansan ‘kocasını eziyor’, para kazanmasan ‘beceriksiz’ ve ‘evde oturup hazır yiyor’! Arkadaşlarınla biraz vakit geçirsen ‘kötü anne’, arkadaşın olmasa ‘geçimsiz’, biraz kilo alsan ‘kendini bırakmış’, spor yapsan ‘kendini kime beğendirmeye çalışıyor’!
Haksızlığa dur demeye çalışsan ‘fettan’, sesini biraz fazla yükseltsen ‘şeytan’, bir erkekle sadece arkadaş olsan bile ‘uygunsuz biri’, bir erkekle konuşmayı istemesen ‘çok nazlı’...
Bütün bu önyargılarla ve hatta fazlasıyla uçamayalım diye kanatlarımızın kırıldığı bir dünyada Kadınlar Günü kutlanıyor...
Görünmez duvarlar
Oysa 2024 yılında yine dünya genelinde binlerce kadın öldürüldü. Çoğu en yakınındaki erkekler tarafından, çoğu kendi hayatı hakkında söz sahibi olmak istediği için!
Hâlâ iş hayatında görünmez duvarlara çarpıyoruz. Cam tavanı kırmaya çalışıyoruz ama bize dayatılan sınırları aşmaya kalktığımızda ‘çok hırslı’, ‘çok agresif’, ‘çok duygusal’, ‘çok erkeksi’ yaftalarını yiyoruz.
Dünya genelinde kadın istihdamı hâlâ erkeklerin gerisinde. Kadınlar, çalışma hayatında eşit fırsatlar için mücadele etmek zorunda bırakılıyor. Ücret eşitsizliği, terfi engelleri, iş yerinde cinsiyetçi ayrımcılıkla her gün savaşıyoruz. Küresel ölçekte kadınların iş gücüne katılım oranı erkeklere kıyasla daha düşük ve kadınlar aynı işi yapmalarına rağmen daha az kazanıyor.
Ve tüm bunlara rağmen hayattayız. Tüm bunlara rağmen varız. Tüm bunlara rağmen üretmeye, öğrenmeye, öğretmeye, mücadele etmeye devam ediyoruz...
Bu yüzden de bir kutlamayı hak ediyoruz elbette... Dünyanın binlerce yıllık eşitsizlik sorunlarına rağmen ayakta kalabildiğimiz, akıl ve ruh sağlığımızı koruyabildiğimiz, dünyayı eşit ve kapsayıcı bir hale döndürebilmek ve hayatın her alanına değer katmak için insanüstü bir mücadele verdiğimiz için büyük bir kutlamayı hak ediyoruz hem de...
Yetmez, yetmemeli
Ama biliyoruz ki ‘kutlama’ yetmez. Yetmemeli.
Kadınların yalnızca hayatta kalmaya değil, hayatlarını şekillendirmeye, üretmeye, yönlendirmeye hakkı var. Ve bunun önündeki engeller, sadece kadınların değil, insanlığın ilerlemesini de yavaşlatıyor.
Bugün bilimsel bilgi, ekonomiden psikolojiye, eğitimden sağlık sistemlerine kadar her alanda aynı gerçeği söylüyor: Kadınların eşit fırsatlara sahip olduğu toplumlar daha sağlıklı, daha zengin, daha yaratıcı. Kadınların karar alma mekanizmalarına tam katılım sağladığı ülkelerde refah seviyesi yükseliyor, nesiller daha iyi eğitim alıyor, toplumsal huzur artıyor.
Öte yandan, kadınların dışlandığı toplumlar, yalnızca kadınları değil, tüm bireyleri geriye çeken bir döngüye hapsoluyor. Kadınların emeğinin, zekâsının, potansiyelinin sınırlandığı her alan, aslında toplumsal gelişimin sekteye uğradığı bir alan haline geliyor.
Ve eğer bu değişirse…
Daha adil yasalar, daha sağlıklı toplumlar, daha güçlü ekonomiler, daha bilinçli nesiller göreceğiz. Bilimde, sanatta, teknolojide daha büyük ilerlemeler olacak. Çünkü insanlığın yalnızca yarısının değil, tamamının potansiyelini kullanabildiği bir dünyada ilerleme kaçınılmazdır. Kadınların varlığı bir mücadele olmaktan çıkıp, doğal ve değişmez bir gerçek haline geldiğinde, yalnızca kadınlar değil, tüm insanlık kazanacak.
Ve işte o zaman, özgürlüğün, adaletin ve eşitliğin gerçekten mümkün olduğu bir dünyada yaşıyor olacağız.
Kimsenin gökyüzüne ihtiyaç duymadan ve hiç kimsenin kanatlarımızı kırmadığı, kıramadığı, özgürce uçup ‘kendimiz’ olabildiğimiz bir dünya dileğiyle...