Kiralık imajı
Bugün sizinle yaşadığım bir olayı paylaşmak istiyorum. Okuyanların birçoğunun başından geçmiş olduğunu düşündüğüm bir konu. Aslında aşağıda yazacaklarımı, birkaç telefon açarak resmi açıklamalarla süsleme imkanım olsa da bugün tamamen işin iç yüzüne ulaşma imkanı olmayan tüketici gözlüğü ile bakacağım olaylara. Bu kez konuya muhatap firmaların isimlerini de vereceğim.
Geçtiğimiz günlerde özel bir iş için araç kiralama ihtiyacı duydum. İzmir Adnan Menderes Havalimanı’ndaki Avis’e gittim ve rezervasyonunu yaptırdığım sınıftaki araçlardan hangi modelin olduğunu sordum. Öncelikle bankoda benimle ilgilenen yetkiliye bir 10 puan vermeliyim. Zira, bilgilendirmesi ve güleryüzü ile oldukça iyi bir hizmet aldım. Bu arada, alacağım araçtaki start&stop teknolojisi konusunda da iyi bir brifing dinledim. İşim gereği son start&stop teknolojisini, konusunda en yetkili ağızlardan binlerce kez dinlemiş olsam da arkadaş gayet iyi anlatıyordu.
Tabii bu uzun bilgilendirmenin sebebi ise şikayetlermiş. Start&stop teknolojisi barındıran araçları alan tüketicilerin önemli bir bölümü, kırmızı ışıklarda duran otomobil için Avis’i arayıp araç bozuk şikayeti yapıyormuş. Bu konuyu bir kenara bırakıp konumuza dönersek, yetkili bana bir Lancia Ypsilon modelini önerdi. Ben de değişiklik olsun diye kabul ettim. Keşke etmeseydim. Zira, ben imajı ile sundukları arasında bu kadar büyük fark olan bir otomobil daha görmemiştim. Lakin ben burada otomobilin kullanım dinamikleri, teknik özellikleri yani altyapısından ziyade teknolojik donanımlarından bahsediyorum.
Biz otomotiv editörleri genel anlamda hemen hemen birçok otomobili kullanma imkanına sahip oluruz. Bu otomobiller ise genelde içi dolu versiyonlar olur. Burada aracın sunduğu tüm donanımlarıkullanma imkanı buluruz. Bu durum markaların tanıtım faaliyetlerinin bir parçasıdır.
Fakat aynı şekilde kiralama şirketlerinin de benzer bir tanıtım alanı olduğunu düşünüyorum. Düşük maliyet, tasarruf gibi cepten az para çıkmasını taahhüt eden otomobiller haricinde firmaların araç kiralama şirketlerine verdikleri araçların en düşük seviyeden olmalarını anlamak mümkün değil. Zaten hacim yapmıyorsunuz. Kiralık filosuna verdiğiniz otomobil sayısı üç ya da beş bilemediniz 10. O vakit için dolu versiyonları vermek ve gerekirse aradaki maliyeti firma olarak sübvanse etmek, bence en etkili reklam stratejilerinden bir tanesi olacaktır.
Kiralama firmaları son yıllarda, sunduğu hizmetin seviyesini artırabilmek için porföyündeki araçları çeşitlendirme yoluyla müşteri sayısını artırmayı hedefliyor.Günlük kiralamada bugün premium araçlardan en ucuz otomobillere kadar çok geniş bir yelpazede seçenek sunuluyor. İşte bu nokta, bence firmaların asıl sınavı olmalı. Tekrar ediyorum çok yüksek hacimli olanların dışında kalan niş modellerde, kesinlikle en iyi versiyonlar hizmete sunulmalı. Şüphesiz bu bir maliyet. Bunun bilincindeyim. Ama bu maliyet bir şekilde sübvanse edilmeli.
Bu durum sadece benim için de geçerli değil. Otomobilleri seven bir akrabam da geçenlerde aynı konudan şikayet ediyordu. Farklı olsun diye üst sınıftaki markalardan ikisinden araç kiralamıştı ve otomobilleri geri götürdükten sonra bana, “O kadar para vereceğim. İçi boş araba alacağım. Bir daha bayisinin önüne gitmem” yorumunu yapmıştı. Aracın kiralık olması nedeniyle en ucuz versiyonu olduğunu anlamayacak birisi olmamasına rağmen ilk algısı ve yorumu bu olmuştu. Özellikle, tatile gidenler, rahatlık, konfor gibi kavramların peşine düşmüşken, bu ekipmanların sunulmadığı araçlar marka imajına zarar veriyor.