Kinzer'e göre "Türkiye değişiyor"

Tevfik GÜNGÖR
Tevfik GÜNGÖR OLAYLARIN İÇİNDEN [email protected]

OLAYLARIN İÇİNDEN / Tevfik Güngör Stephen Kinzer, 1996-2000 yılları arasında ABD'nin önde gelen gazetelerinden New York Times'ın İstanbul Bürosu şefliğini yaptı. Türkiye'deki deneyimlerini 'Crescent and Star' (Hilal ve Yıldız) "İki Dünya Arasındaki Türkiye" başlığı altında yayınlanan bir kitapda topladı.'Blood of Brothers' (Kardeşlerin Kanı) ve 'Bitter Fruit: The Untold Story of the American Coup in Guatemala' (Acı Meyva: Guatemala'daki Amerikan Darbesinin Anlatılmayan Hikayesi) kitaplarını yazan Kinzer, şimdi de aynı gazetenin yazarı ve kültür haberleri temsilcisi olarak Chicago'da yaşıyor. Geçen hafta sonu Amerika'nın Sesi Radyosu'nda Kinzer ile bir söyleşi yayınlandı. Bu söyleşide Kinzer'in söylediklerini aktarmadan bu renkli gazetecinin Türkiye ile ilgili değerlemelerinden söz etmek istiyorum. Kinzer, daha önceki bir söyleşide Türkiye'nin modern dünyaya girmek üzereyken 'kendi korkularının hapisanesinden kaçış' yaşadığına işaret ederek şunları söylemişti: "Türkiye'nin yönetim mantalitesi korku üzerine kurulu. 'Herkes bizim düşmanımız', 'herkes bize karşı' düşünceleri üzerine... Bu 1920'lerde doğru olabilirdi ama zaman değişti. Türkiye ve yöneticileri takvime bakmalı ve artık 1923'te olmadığımızı görmeliler. Yeni bir nesil var ve yeni bir dünyadayız. Türkiye'nin bu dünyaya dahil olmaya ihtiyacı var." Kinzer diyor ki, Türkiye Cumhuriyeti 1998'de 75'inci yılını kutlarken, ülkenin her yanı "Cumhuriyeti ve Demokrasiyi Seviyorum" yazılarıyla donatılmıştı. Çoğu Türk'ün büyük arzusunu mükemmelen anlatan bu sloganlar, kutlamalar bittiğinde oldukları yerde bırakılmıştı. Biri hala İstanbul'daki Çırağan Sarayı'nın önündeki şatafatlı kemerin üzerinde duruyor. Türk liderleri uzun yıllardır, demokrasi sevgilerini göstermenin en iyi yolunun; insanları, düşünceleri ve antidemokratik olarak değerlendirdikleri hareketleri bastırmak olduğuna inandı. Artık aynı şekilde davranmaya devam ederek bunun "Cumhuriyet ve demokrasi" sevgisi olduğunu savunamayacaklar. Kinzer, kutuplaşma ve çatışma tehlikesini 2001 yılında yaptığı söyleşine şöyle dile getiriyor: "...Türkiye eğer böyle (tam demokratik) bir ülke haline gelirse, bunun Türkiye'nin kazançlarını nasıl artıracağını tahmin etmek zor değil. Ülkenin siyasetçileri de eğer değişmezlerse kendilerini nasıl bir tehlikenin beklediğini farketmeliler. Türkiye yerinde sayamaz. Türk halkı eğer siyasi duraganlık içinde sıkışmaya devam ederse tehlikeli bir şekilde kutuplaşacak. Türkiye, tarihinde kendi kendini sınamanın, en çok uğraş gerektiren periyodlarından birine giriyor. Ülke şimdiye kadar, değişime direnebildiği kadar direndi. Türk halkı nesillerdir, istikrar için feda edilecek hiçbir şeyin çok da değerli olmadığı konusunda yöneticileriyle hemfikirdi. Artık buna inanmıyorlar. Adım atıyorlar. Genç, enerjik, ve istekliler, önümüzdeki yüzyılın şekillenmesinde etkin olabilecek bir güç olabilirler. Eğer ülkelerinin modern bir demokrasiye dönüşmesini başarabilirlerse şimdiye kadar olduklarından çok daha mutlu ve zengin olacaklar. Kinzer, geçen hafta sonu Amerika'nın Sesi Radyosu'ndaki söyleşisinde ise Türkiye'deki son gelişmeleri şöyle değerlendirdi: Bugün, Türkiye'de, kendini ifade edememiş kesimlerin seslerini yükselttiğini görüyoruz. Bazı kesimler dinin sosyal ve siyasi alanda daha etkili hale gelmesinden kaygılanıyor. Bence bu, büyük bir tehlike değil. Gizli bir plan ya da takiye olduğuna, hükümetin bir din devleti kurmak istediğine inanmıyorum. Bence Türkiye'de başka bir tehlike var. O da aşırı milliyetçiliğin yükselişi. Türkiye demokratikleştikçe bu trend daha da güçleniyor." Yazıyı Kinzer'in hoş bir anlatımı ile bitireceğim: "Yabancı diplomat bir arkadaşım Türkiye'de üç yıl görev yaptıktan sonra başka bir göreve getirilmişti. Protokole göre kendinden sonra gelecek meslektaşı için tavsiye niteliğinde bir iş mektubu yazması gerekiyordu. İşte yazdıkları: "Asla şu dört kuralı çiğneme. Sakın Kürtler için sempati belirtme. 1915'te Ermeniler'e ne olduğunu tartışırken sakın 'soykırım' kelimesini kullanma. Türkiye Cumhuriyeti'nin Kuzey Kıbrıs'taki varlığının yasallığını tartışma. Ve en önemlisi Türk insanlarının dini inançlarına değinme veya halkın Atatürk'ün reformlarını tam olarak benimsemediğini savunma."

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
40 yılda ne değişti? 03 Ağustos 2018
Vizyon sahibi olmak 30 Temmuz 2018