Kimse acı çekmemeliydi

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Evimizin yamacındaki samanlıkta her köşe kırlangıç yuvalarıyla doluydu.

Elimde uzun bir sapayla o yuvalardan birini bozmak  için uğraşıyordum. Köyün en yaşlı insanı Osman Dede  beni gözlüyormuş . Büyük bir öfke ile bağırdı:

-  Bozma o yuvaları , çarpılırsın!

Sopayı  fırlattım, korkmaktan çok utanmanın verdiği duygu ile eve doğru yöneldim.

Osman Dede bastonunu bana doğrultu, durmamı istedi, yüksek sesle haykırdı:

- O günahsız kırlangıç kuşları, doğdukları toprağın kokusunu unutmazlar, hep doğdukları yerlere göç ederler…Seneye gene gelecekler, ortak göklerimizi şenlendirecekler... Bir daha öyle bir yaramazlık yapma!

O günden bugüne, nerede bir kırlangıç yuvası görsem, hiç koku almayan burnum toprak kokusu hisseder…

Otuz beş yıl kadar önce bir söyleşi sırasında, dostum Necati Doğru  "zincari çorbasının tadından"  söz etti… Kendisini Adanalı biliyordum; bir Kafkas sözcüğünü nereden bildiğini sordum:

-Ahiska'dan göç etmiş atalarım, dedi…

-Benim atalarım sizden kuş uçuşu yüz kilometre kuzeyden Gori'den göç etme, diye yanıtladım.

Bir ortak sözcük ailece tanışmanın ilk adımı oldu… Sonra bir araya geldiğimizde Necati'nin annesi Billur Teyzenin Ahiska anılarını dinler olduk... On beş yıl kadar önce, "Köyümün toprağının kokusunu burnumda tütüyor" dediğinde,  Osman Dede'nin  sözünü anımsadım: "Kırlangıçlar doğdukları toprağın kokusuna unutmazlar!"

Billur Teyze'ye köyüne götüreceğimiz sözünü verdik… O zaman yaşı  yetmişti, şimdi seksen beş oldu.

Beş yaşında ayrıldığı toprakların kokusu her zaman tazeliğini korumuştu…

Ha bugün, ha yarın derken, sonunda sözümüzü 10 Eylül  2011 günü  tuttuk.. Kars'da  okuduğu ilkokulu, babasının dükkanını bulduk, oynadığı mahallede dolaştık… Kars üzerinden  Susuz, Ardanan, Damal, Hanak ve Posof'u geçerek Ahiska'ya gittik…Geceyi  Ali İhsan Akiskalı  ve  Ergun Atabay'ın yıllardır peşinde olduğu Paravani HES tesislerinin şantiyesinde geçirdik.

Sabah  erkenden kalkıp Paravani Gölü rezervuarından çıkan, aynı adlı ırmağı 14  kilometre tünelden geçirip, 480 metre  düşüren, yılda 409 milyon kilovat saat elektrik üretecek olan 150 milyon dolarlık yatırımın  çalışılan tünellerini ve  tünel çıkışını gezdik… Şantiyeye döndüğümüz  Billur Teyze  kalkmıştı, bizi görür görmez ilk sözü,

- Hayatta bu kadar güzel hiç uyamadım! oldu…

- Toprağın kokusundan olmasın?  diye takıldım.

-Hay ağzına rahmet… He vallaha, toprağın kokusundan, dedi. Gözlerinin içi bulutsuz bir gökyüzü  aydınlığındaydı…

On  beş dakika  sonra,  şantiye'den Ahiska'ya  doğru yola çıktık, oradan, Billur Teyze'nin eşinin köyüne Gomora'ya gittik… Ballı Kayayı , yedi evin ocağı odun ateşi ile yakılarak, içinde insan var süsü verilip terk edilişinin öyküsünü köylülerle birlikte dinledik.

Ballı Kaya  köyün kuzeyinde, insanların ve ayıların kolay çıkamayacağı yükseklikte… Kafkas arıları orayı mesken tutmuş…Kayadan sızan balları köyün çocukları yalarmış, Billur Teyze'nin eşi  Şerafettin o çocuklardan  biri…

Gomora  muhtarının evindeki yemekte duygusal anlar yaşandı… Billur Teyze'nin gözyaşları,hepimizin yüreğini kabarttı…Göz yaşlarımızla  duygularına  yoldaşlık ettik …

Daha sonra annesinin köyü Harcam, babasının köyü Zağan'ı ziyaret ettik… Camiyi, beş yaşında oynadığı çeşmeyi bulduk… Babasının dükkan açtığı Abustumani'de annesinin götürdüğü kaplıcalarda hüzünlü anlar yaşadık… Sadece kulaktan dolma anımsadığı  Borjomi'nin olağanüstü doğasını içimize sindirdik, Tiflis'e geçerek  İstanbul'a döndük.

Güzel anılar derledik… Dağarcığımıza yeni şeyler ekledik.Ama, ataları ve kendisi de sürgün çilesi yaşamış Gomora  köyünün muhtarının sözleri, zihnimizin derinlerine perçinlendi…

Necati Doğru,

-Bu köye gelsek bize bir yer verir misiniz?  diye sordu…

Bu köye sonradan yerleşmiş olan Muhtar anında yanıtladı:

-Bu topraklar hepimize yeter… Hiç kimse acı çekmemeliydi, sizler de, bizler de…Hiç kimse acı çekmemeli, sizler de bizler de…Başımızın üstünde yeriniz var!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar