Kim korkmaz hain kur(t)dan?

Serhat GÜRLEYEN
Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

Küresel krizin sertleşmesine paralel diğer gelişmekte olan ülke paralarıyla birlikte Türk Lirası da önemli ölçüde değer kaybetti. Dolar ve Euro'nun eşit ağırlıklı olduğu döviz sepeti eylül sonundan bugüne kadar Türk Lirası'na karşı yüzde 16 değer kazandı. 

Türk Lirası'nın değer kaybetmesiyle birlikte yatırımcılardan gelen sorular artmaya başladı.

Ne olacak bu Türk Lirası'nın hali? Dolar iki liraya çıkar mı?Türk Lirası'nın değer kaybetmesi ekonomi için tehlike yaratır mı? Türk Lirası'nın değer kaybetmesinden kimler olumsuz etkilenir? Merkez Bankası kurlara müdahale eder mi?

Bu nedenle kurlardaki artışın sonuçları üzerinde kısa bir analiz hazırladık.

Türk Lirası'nın  değer kaybetmesi  tehlike yaratır mı?

Döviz kurlarındaki değişimin ekonomi üzerindeki etkisini (i) mal ve hizmet hareketleri (ii) sermaye hareketleri diye iki farklı şekilde inceliyoruz.

Türkiye ekonomisinin dış ticaret mal ve hizmet hareketlerinin %60'ına yakını  Avrupa ile  yapılıyor.  ABD ile yapılan ihracat, ithalat işlemlerinin toplam dış ticaretimiz içindeki payı %3'ü geçmiyor. Son dönemde doların Euro'ya karşı değer kazanması Avrupa ile iş yapan sanayicimizi olumsuz etkileyecek. Buna karşı parası dolara karşı değer kazanan Çin'e karşı rekabet gücümüz bir nebze olsun artacak.

İMKB verileri üzerinde yaptığımız kısa bir çalışma reel kur seviyesi ile şirket kârlılıkları arasındaki ilişkinin ters yönlü olduğunu gösteriyor. 2004 ve 2006 yıllarında Türk Lirası'nın reel değer kaybettiği dönemlerde şirketlerin  faaliyet kâr marjının arttığını görüyoruz. 2005 yılında Türk Lirası reel olarak değer kazanırken faaliyet kâr marjı düşüyor. Buna karşı 2007 yılında Türk sanayicisi reel kur seviyesindeki artışa rağmen kârlılığını koruyor.

Geçmiş verilerin analizi Türk Lirası'nın değer kaybetmesinin 2008 yılının son çeyreğinden itibaren Türk şirketlerinin faaliyet kârını olumlu etkileyeceğini gösteriyor. Ancak geçmişe dayanarak yapılan analiz iki temel noktayı gözden kaçırıyor: (i) Doğu Avrupa'daki gelişmekte olan ülkelerin paraları Türkiye'ye benzer şekilde değer kaybediyor. (ii) Avrupa ekonomisindeki durgunluk nedeniyle Türk şirketlerinin ihracatı gerileyebilir.

Mal ve hizmet hareketlerini bırakıp sermaye hareketlerine ve portföy dağılımına baktığımızda tablo değişiyor. Türk Lirası'nın değer kaybetmesinden net döviz borcu olan şirketler olumsuz etkileniyor.  Kurlardaki artışın döviz borcu sembolik boyutta olan kamu sektörü ve bankalar üzerinde pek bir etkisi yok. Buna karşı net döviz varlığı yüksek olan hanehalkı Türk Lirası'nın reel olarak değer kaybetmesinden olumlu etkileniyor.

Sermaye hareketlerinde  ve portföy dağılımlarında ABD Doları'nın ağırlığı Euro'ya göre çok daha fazla. Hazine'nin bankacılık sisteminin ve şirketlerin yurtdışı borçlanmaları ağırlıklı olarak dolar cinsinden yapılıyor. Benzer şekilde döviz tevdiat hesaplarının ve "yastık altında" saklanan paranın %60'a yakını ABD Doları'na yatırılıyor. 

Dövizin değer kazanması açık döviz pozisyonu olan şirketleri çok olumsuz etkiliyor. Yaptığımız hesaplamalar %20 civarında bir kur artışının şirketler kesiminde 24 milyar YTL zarara yol açtığını gösteriyor. Döviz pozisyonu sıfıra yakın olan bankalar ve kamu kesimi kurlardaki artıştan çok etkilenmiyor.

Buna karşı "güvenli liman" arayışıyla dövize yatırım yapan hanehalkı son dönemdeki kur artışından ciddi boyutta kâr etti. BDDK verileri üzerinde yaptığımız çalışma hanehalkının kurlardaki artışı fırsat bilip önemli ölçüde satış yaptığını gösteriyor.

Merkez Bankası kurlardaki artış karşısında ne yapabilir?

Merkez Bankası'nın döviz kurundaki yükselişe karşı müdahale etmesini beklemiyoruz. Bu durum  sistemin ruhuna aykırı olacaktır. Enflasyon hedeflemesi yapan bir ülkede Merkez Bankası kısa dönemli faizleri kullanarak beklentileri hedeflenen enflasyon yönünde şekillendirmeye çalışır. Döviz kuru enflasyon hedefi için tehdit oluşturmadığı müddetçe veri olarak alınır.

Merkez Bankası'nın döviz kurundaki yükselişe karşı faiz oranlarını yükselterek cevap vermesini de beklemiyoruz. Enflasyon hedefini arka arkaya üç yıl tutturamayan Türkiye zaten aşırı sıkı bir para politikası izliyor. En büyük dış ticaret ortağımız Avrupa'nın durgunluğun eşiğine geldiği mevcut konjonktürde faiz oranlarının yükseltilmesi Türkiye ekonomisini durma noktasına getirir.

Buna karşı Merkez Bankası'nın bu duruma seyirci kalmasını da beklemiyoruz. Bizce Merkez Bankası döviz depo piyasası ve döviz satış ihaleleri yoluyla piyasadaki döviz talebini karşılamaya çalışacak. Bu politika döviz rezervlerinde bir miktar erimeye yol açacağı için bazı çevrelerce eleştirilebilir. Merkez Bankası olası eleştiriler yüzünden elindeki rezervlerini kullanmaktan imtina etmemeli. Türkiye dünya piyasalarında havanın iyi olduğu dönemlerde döviz rezervlerini artırdı. Bu yüzden ciddi bir maliyet ödendi. Bu rezervleri şimdi kullanmayacaksak ne zaman kullanacağız?

 

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Petrol şoku sonrası… 23 Eylül 2019
Ağlatma beni Arjantin… 02 Eylül 2019
Emin liman aranıyor… 26 Ağustos 2019