Kim kimin futbolcusunu çalıyor?
Biz şike olaylarına odaklanmışken, geçen hafta gazete sayfalarında futbolumuzun geleceğini çok yakından ilgilendiren ilginç bir haber vardı. Her ne kadar gazete sayfalarında kendisine genişçe yer bulsa da, gündemimizde çok fazla yer bulamadı. Habere göre Almanlar Türk futbolcuları çalıyordu. Bu tez bir Türk'ten gelseydi belki, bu kadar etkili olmazdı. Ancak, bu tezi ortaya atan ve savunan bir İtalyan'dı. İngiliz milli takımının teknik direktörü Fabio Capello, "Almanlar Türkleri çalıyor. UEFA Başkanı Platini'nin bu konuda adım atmasını bekliyorum" diyordu. Bu hafta bu konuyu birlikte tartışalım istedim. Gerçekten kim kimin futbolcusunu çalıyor? Bu soruya verilecek yanıt Capello'nun haklı mı, haksız mı olduğunu ortaya çıkartmaktan çok, ülke olarak bizim neyi ıskaladığımızı da bize gösterecek.
Futbolda gelecek, nüfusu ve yetenek havuzu zengin ülkelerin olacak
Konunun bir başka önemli yanı da bu tartışmayla gündeme gelen "göçmen futbolcu" sorunu. Bu konu futbolun geleceğini şekillendiriyor. Çünkü, nüfusu fazla, yetenek havuzu zengin ülkeler önümüzdeki belki yirmi yıl içinde futbolun efendisi olabilecek ülkeler. Bu ülkeler bu potansiyele yüksek oranda sahipler.
Simon Kuper ve Stefan Syzmanski'nin birlikte yazdıkları ve orijinal ismi "Soccernomics" olan ve Türkçe'ye "Futbolun Şifreleri" olarak çevrilen kitapta da vurgulandığı gibi, "Genel anlamda yoğun nüfuslu ülkelerin, daha fazla yetenekli insan sağlaması daha yüksek olasılıktır. Ayrıca zengin ülkelerin yetenek bulma, eğitme ve geliştirme anlamında daha iyi olduğunu gördük. Kısacası, başarılı bir futbol ülkesi olmak için tecrübe, nüfus ve zenginlik gerekir" (Futbolun Şifreleri, İthaki Yayınları, sh.365.)
İsterseniz gazetelerde çıkan haberi kısaca anımsayalım.
Fabio Capello: Almanlar Türkleri çalıyor
Almanların son zamanlarda U17 ve A milli takım bazında önemli bir gelişim içinde olmaları, U17 takımlarının 2011'de Meksika'da yapılan Dünya Şampiyonası'nda üçüncü olması ve kadrolarında on üç Türk oyuncuyu barındırması ve bunlardan sekizine kadroda yer vermesinin yanı sıra, Alman milli takımında yer alan Mesut Özil, Serdar Taşçı ve İlkay Gündoğan'ın başarılı bir performans göstermeleri, İngiltere'nin teknik direktörü Fabio Capello'nun Daily Mail'e Türk asıllı oyuncuların Alman Milli Takımı'nı seçmeleriyle ilgili "Alman Futbol Federasyonu, ülkede yetişen genç yetenekli yabancıları milli takımlarında oynatarak onları çalıyor. Özellikle Türkiye, bu durumdan fazlasıyla etkileniyor. Çünkü Almanya'da milli takımlarda Türk asıllı beş futbolcu yer alıyor. Neler olduğunu biliyoruz. Onlar pasaport verilerek kandırılmış. Bu işin mutlaka bir sınırı olmalı. Artık bu konuda bir sınır çizilmeli. Kurallar belirlenmeli. Zengin kulüpler dünyanın her tarafında genç futbolcuları izliyorlar. Gözlerine kestirdiklerine büyük imkanlar sunuyorlar. Ama bu gençlerin ülkelerinin karşılaşacağı sonuçlar onları ilgilendirmiyor. Bu oyuncular yeni pasaport alıyorlar. Alman takımında beş Türk kökenli oyuncu yer alıyor. Bunun da nasıl gerçekleştiğini hepimiz çok iyi biliyoruz." şeklindeki açıklaması, Avrupa futbolunda "göçmen futbolcu kavgası"nı da başlatmış oldu.
Bu konuda UEFA Başkanı Michel Platini'nin adım atmasını isteyen Capello, "Fakir ülkelerde yetişen futbolcuların kulüplerinin bir şekilde korunmasının gerektiğini vurgulayarak, "Platini ile bu konuda görüştüğünü, bu görüşmenin sonucunda ileride kulüplerin çok küçük yaşta oyuncuları transfer etmesinin yasaklanacağını" belirtti.
Capello'nun fitini ateşlediği "göçmen futbolcu kavgası"nda Almanya, Belçika, İsviçre ve Avusturya'ya yıldızlarını kaptıran Türkiye, Hırvatistan, Sırbistan, ve Bosna gibi ülkelerin tavrını şimdiden herkes merak ediyor.
Almanların alt yapısında Türk oyuncu kaynıyor
Alman basını, bu açıklama karşısında milli takımlarında sadece bir Türk oyuncunun yer aldığını belirtmesine karşın, aslında durum çok farklı görünüyor. Panzerlerin alt yapısında Türk oyuncu kaynıyor. 2011'de Meksika'da yapılan Dünya Şampiyonası'nda 3. olan Alman U17 Milli Takımı'nda toplam sekiz Türk kökenli oyuncu vardı. Bu oyuncular Almanların elit okullarında eğitimlerini sürdürüyorlar. Altyapılarından başlamak üzere eğitimlerini sürdükleri akademilerde geleceğin Alman milli takımına hazırlanıyorlar.
Almanya U17 Milli Takım formasını giyen türkler
Futbolcu Takımı Mevkii
Koray Günther Schalke Defans
Levent Ayçiçek W.Bremen Defans
Emre Can B.Münih Defans
Kadir Gökyar Schalke Defans
Okan Aydın B.Leverkusen Forvet
Samed Yeşil B.Leverkusen Defans
İlkay Durmuş Hoffenheim Defans
Koray Kaçinoğlu Duisburg O.Saha
Arif Ekin Augsburg Forvet
Levin Öztunalı Hamburg O.Saha
Sinan Kurt Borussia Mönchengladbach Forvet
Erdal Öztürk Hoffenheim Forvet
Murat Bildirici Wolfsburg Forvet
Türkler neden Alman takımın tercih ediyor?
Bu konuya yönelik yaptığımız inceleme ve araştırmaların sonucunda belli başlı yedi faktörün, Türk asıllı oyuncuların bayrak seçiminde önemli bir rol oynadığını gözlemledik.
Bu faktörleri aşağıda sizlerle paylaşıyoruz. Ancak bu faktörlerin içinde en zorlayıcı ve belirleyici öğe ise "Yabancılar Yasası" Bu konu üzerinde durmamız önemli.
Türk asılı oyuncuların milli forma seçiminde etkili olan en önemli yedi faktör:
1. Yabancılar Yasası,
2. Adaptasyon,
3. Genç oyunculara sağlanan maddi ve sosyal olanaklar,
4. Türkiye tercihini yapan oyuncunun A Milli takıma yükselememesi,
5. Alman futbolunun (Mesut Özil örneğinde olduğu gibi) bu futbolculara gelecekte daha farklı ve zengin olanaklar sunma potansiyeli,
6. Alman futbolunun alt yapı olarak çok güçlü olması ve yetenek gelişimine daha fazla olanak sağlaması,
7. Almanya'da yaşayan Türk asılı oyunculara yönelik bütçe ve alt yapımızın yeterli olmaması,
Yabancılar Yasası gençlerimizi zorluyor
Almanya'da yürürlükte olan "Yabancılar Yasası" burada yaşayan Türk gençlerinin önündeki en önemli engel olarak ortaya çıkıyor. 2000 yılında yürürlüğe giren yasa gereği, Almanya'da doğan yasal olarak çifte vatandaşlık hakkına sahip gençler, 18-23 yaşları arasında iki vatandaşlıktan birini seçmek zorunda. Göçmen çocuklara çifte vatandaşlık hakkı en geç 23 yaşına kadar tanınıyor. Bu geçici bir hak 23 yaşına kadar çifte vatandaşlık hakkının saklı kalması için ise 21 yaşına kadar "vatandaşlığı koruma" dilekçesi vermek gerekiyor.
Şüphesiz forma seçiminde en önemli etmen "Yabancılar Yasası". Aslında bu yasa bizim Almanya'da yaşayan ve futbol oynayan bazı Türk oyuncuları 2000 öncesi ve sonrası milli takıma davet edip oynatmaya başlamamızla, özellikle de Yıldıray, Hamit ve Halil Altıntop kardeşleri ve Nuri'yi Türklere kaptırdıklarının farkına varmalarından sonra Almanlar böyle bir yasayı çıkarttılar.
Nitekim, Alman Futbol Federasyonu (DFB) Spor Direktörü Matthias Sammer, bu konuda Alman Kicker dergisine yaptığı açıklamada da dile getirdiği gibi, "önceleri ülkedeki göçmen kökenli futbolcuların potansiyelinin bilincinde olmadıklarını" belirterek, "günümüzde bu tutumu değiştirdiklerini ve göçmen kökenli oyunculardan büyük ölçüde faydalanmaya çalıştıklarını" ifade etmesi, bu yasanın neden çıkartıldığını açıklıkla ortaya koyuyor.
Adaptasyon Önemli
İkinci önemli faktör: Adaptasyon… Alman futbol alt yapısında görevli uzmanlara göre, Almanya'da yetişen Türk asılı oyuncuların Türk forması yerine Panzerleri seçmelerinde adaptasyon sürecinin etkili olduğunu savunuyor.
Genç oyuncuların eğitimlerini ve yaşamlarını Almanya'da sürdürüyor olmaları forma tercihinde ikinci çok önemli etken. Bunun yanı sıra, Almanların genç oyunculara tanıdıkları maddi ve sosyal olanaklar bu oyuncuların bayrak tercihinde önemli rol oynuyor.
TFF'nin 500 bin euroluk bütçesi
Türk Futbol Federasyonu yaklaşık 500 bin euroluk bir bütçe ve 25 gözlemci ile Almanya ve Avrupa'daki Türk asıllı oyuncuları takip etmeye ve onları Türk futboluna kazandırmaya çalışıyor. Bu bütçe ve sayı yeterli olmadığı gibi, bu işle görevlendirilen kişilerin yeterlikleri ve ehliyetleri de çok önemli.
Türk Milli Takımı'nı seçmeyen Türk asıllı oyuncular
Futbolcu Oynadığı milli takım
Ekrem Dağdeviren Avusturya
Veli Kavlak Avusturya
Tanju Kayhan Avusturya
Eren Derdiyok İsviçre
Gökhan İnler İsviçre
Mesut Özil Almanya
Serdar Taşçı Almanya
İlkay Gündoğan Almanya
Aras Özbiliz Ermenistan
Yurtdışında yetişmiş olup bizi seçen futbolcular
Futbolcu Takımı
Hamit Altıntop Real Madrid
Halil Altıntop Trabzonspor
Nuri Şahin Real Madrid
Gökhan Töre Hamburg
Ömer Toprak Leverkusen
Mehmet Ekici Werder Bremen
Tunay Torun Hertha Berlin
Türk Futbol Federasyonu neler yapabilir?
Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde top koşturan gençleri milli takımlarımıza kazandırmak bu konuda ciddi bir strateji gerektiriyor. Bu stratejiye uygun bir vizyon ve misyonun belirlenip, buna göre bir yol haritasının oluşturulması, Türk futbolunu ileriye taşıma hamlelerinin anlamlı olabilmesi bakımından son derece önemli.
Büyüyen bir ekonomi, büyüyen bir nüfus ve artan tecrübe paradigma değişimi gerektiriyor
Bügün 1 trilyon dolara yaklaşan bir GSMH, 75 milyona ulaşan bir nüfus ve son on beş yılda oluşan tecrübe Türk futbolunda bir paradigma değişimine zorluyor. Daha doğrusu koşullar bunu gerektiriyor. Çok değil, bundan on-onbeş yıl sonra bunun farkına varabilen/varabilecek ülkeler futbolda/sporda fark atmaya, fark yaratmaya başlayacaklardır. Ben bu konuda en yüksek potansiyeli Türkiye'de görüyorum.
Olaya sadece bir scouting konusu olarak yaklaşmayalım
Yarattığı yaklaşık 600 milyon euroluk bir gelirle Avrupa'nın en büyük altıncı futbol ekonomisine sahip ve yetenek havuzu son derece gelişmiş bir futbol liginde, ülkemizi bir futbol ülkesine dönüştürebilmek için önemli anlayış ve strateji değişikliklerine gitmemiz gerekiyor. Bu bağlamda, TFF bu konuda yeni ve çağın gereklerine uygun bir vizyon ve misyon içinde yeni stratejiler üretmeli ve bunları yaşama geçirmelidir. Mevcut anlayışımız ve yapılanmamız bizi ileriye taşımakta yetersiz kalmıştır. Olayı "scouting" ile sınırlandıran dar bir anlayışla hareket edilmemelidir. Çünkü, konu artık bir "scouting" olayından çok daha farklı bir boyuta ulaşmış durumda. "Scouting" bu stratejinin sadece bir alt yapılanması olmalı bence.
Kısacası, TFF bu konuda artık bir paradigma değişimine gitmelidir. Çünkü, bugün gelinen noktada konu artık sadece bir "oyuncu izleme ve bulma" olayından daha farklı boyutlara yönelmiştir. Olayın coğrafi, demografik, sosyolojik ve iktisadi/mali özellikleri devreye girmiş durumda.
Yeni stratejiler oluşturmalı ve hayata geçirmeliyiz
Eğer Türk Futbol Federasyonu 2010 yılında yaptığı stratejik planla Türk futbolunu ileriye taşıyacaksa, bu konuya ayrı bir pasaj açılmalı. Çünkü, oluşturulan planda bu konu sadece bir cümle ile geçiyor ve buna ilişkin herhangi bir aksiyon ve stratejiden bahsedilmiyor.
Bu stratejiyi başarıya ulaştırabilmenin yolu her şeyden önce Avrupa'da oynayan Türk asılı oyuncuları milli takımımızı seçmeye cezbedecek alternatif ve olanakları, bu vizyon ve misyonun emrine vermekten geçiyor. Buna uygun bir bütçelemeye gidilmesi, cezbedici sosyal ve maddi olanakların sağlanması, gözlemci sayısının artırılmasından daha çok, bu kişilerin uluslararası yeterlik ve yetenekte olmalarının sağlanması, bu konuya yönelik aylık, yıllık aksiyon planlarının yapılması, sonuçların kısa periyotlarda analiz edilerek değerlendirilmesi ve yeni aksiyonların alınması, TFF'de bu konuya ilişkin oluşturulan komitenin daha kurumsal ve yeterli bir yapıya büründürülmesi, TFF nezdinde bu konuya yönelik önemli bir fon oluşturulması, TFF'nin bu konuyu bir scouting konusu olarak görmemesi, altyapı kalitesinin yüksek tutulması ve UEFA nezdinde bu konuya ilişkin lobi çalışmalarına hız verilmesi ve Capello'nun çıkışını iyi bir fırsat olarak görüp değerlendirmek ve buna ilişkin Alman Federasyonu ve diğer ülke federasyonlarını zorlayıcı eylem planlarının hayata geçirilmesi, kısacası Capello'nun bu çıkışına sessiz kalınmaması, aksine diğer ülkelerle birlikte ortak eylem planları oluşturulması için uluslararası diplomatik, politik çalışmalara ağırlık verilmesi gerekiyor.
Bu konuda gerekli aksiyonları almaz ve bunları uygulayamazsak, Almanları "oyuncularımızı ayarttıkları" için suçlayamayız. Bu futbolcuların gelişimi için çok önemli olanakları seferber eden ve ciddi alt yapılarıyla zaten doğal olarak Alman milli takımını seçmeleri gereken bu genç oyunculara yönelik biz gereken emeği vermez ve sadece yabancılar yasasına sığınırsak bu konuda yol alma şansımız yok.
Yetmiş beş milyonluk bir nüfus içinde yetenek havuzumuzu genişletme yerine, Almanya'daki yaklaşık 4,5-5 milyonluk bir nüfustan bu yetenekleri bulmaya ve yaratmaya çalışmak, bu konuda ciddi yanlışlarımızın olduğunu ortaya koyuyor. Tabi ki, buradaki yetenek havuzunu göz ardı edemeyiz ama biz kendi yetenek havuzumuzdan yeni yetenekler çıkartmak için ne yapıyoruz? Alt yapımız ne kadar çalışıyor? Ne kadar önem veriyoruz? Kulüplerin mali tablolarında altyapılarına ayırdıklarını gösterdikleri fonların ne kadarlık kısmı alt yapıya gidiyor? Bu tutarlar ne ölçüde gerçeği yansıtıyor?
Bu sorular sanki bizim bu oyuncuları Almanlardan ayarttığımız hissi veriyor bana…