Kim kimi test etti, kim kazandı, kim kaybetti?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’ya, önceki gün enflasyon raporunun tanıtım toplantısında Para Politikası Kurulu’nun akşamki olağanüstü toplantısı hatırlatılarak özetle şu soru yöneltildi:

“Olağan toplantıdan bir hafta sonra olağanüstü toplantı yapıyorsunuz; bu bir haftada siz mi piyasayı test ettiniz, yoksa piyasa mı sizi test etti?”

Yanıtsız kalan bir soru oldu bu. Ama yanıt ortada sayılır, değil mi… Karşılıklı bir “test”leşme yaşandı sanki.

Merkez Bankası, kurun nerelere gidebileceğini, önlem alınmadığı takdirde soluksuz bir yükselme yaşanacağını gördü.

Piyasa da, Merkez Bankası’nın uzun süre hareketsiz kalmaya çalışacağını, Merkez’den hareket gelmedikçe de kurların tırmandıkça tırmanacağını anlamış oldu. Herkes bir an önce dövize dönme çabası içine girince de bir kısır döngü oluştu, bu döngüyle birlikte kur yükseldikçe yükseldi.  

Sonra ne oldu, geceyarısı kararları geldi; kimi yorumlara göre “şahin adımı” atıldı, kimi yorumlara göre dolara balyoz indirildi.

Geç kalmadık mı?

İyi de biraz geç kalmadık mı? Hastayı tek dozla ayağa kaldırmak varken, en azından bunu denemek varken, yanlış tedavi uygulayıp uzun süre ilaç vermeyen-verdirmeyenler, şimdi yüklü bir doz uygulamakla hata etmiş olmuyorlar mı?

2.39’a çıkan dolar, hızla aşağı inerken bundan kişiler de, kurumlar da, ülke de zarar görmedi mi?

2.39’dan dolar aldığı için zarara uğrayanlar olduğuna göre, bu düzeyden satış yapanlar da doğal olarak kar etmedi mi?

Böylesine sert bu dalgalanma kimin işine yaradı? Aslolan, kurda bu ölçüde sert dalgalanmaların yaşanmasını önlemek değil mi?

Öyleyse şimdi, kurdaki hızlı artışı durdurdu, gücünü gösterdi, diye Merkez Bankası’na methiyeler düzmenin anlamı var mı?

Hasta ayağına gelmiş, sorunu belli. Diyorsun ki, “Çare için bir ilaç var, ama onun da yan etkileri var”. İyi de, yan etkisi olmayan ilaç var mı ki! Kaçınıyorsun ilaç vermekten, hasta gün geçtikçe kötüleşiyor. Göz göre göre iğne ipliğe dönüyor hasta, sen hala direniyorsun, “Geçer geçer” diyerek. Geçmiyor! Ve çaresiz kalıp, çok yüklü bir doz dayamak zorunda kalıyorsun. Canlanıveriyor hasta birden, ama o yüksek dozun yan etkilerini hiç düşünecek durumda değilsin artık. Hasta da umursamıyor şimdilik, “Ayağa kalktım ya” diye düşünüyor.

Hani birkaç gün önce yazmıştık ya, büyük bir otobüs firmasının sloganından alıntı yaparak, “Her şey zamanında” diye. Aynı o durum işte…

Kurun da, faizin de acısı çıkacak

Merkez Bankası, kurdaki artışın 2014 enflasyonuna etkisinin 0.5 puan olacağını varsayıyor. Bu yansımaya esas alınan kurun ne olduğu pek açık değil. Herhalde söz konusu olan, 2.39’luk dolar kuru değildir.2.39’lardan, daha geniş bir marjda söyleyelim, 2.35’in üstünden ne kadar işlem yapıldığı da belli değil. Hele hele tüm işlemler hesaba katıldığında, örneğin ithalat da düşünüldüğünde bir tutar çıkarmak olanaksız.

Ama bilinen şu, kurdaki bu hızlı artışın acısı çıkacak, bu kaçınılmaz. Ayrıca, hızlı artışı izleyen keskin düşüşün de acısı çıkacak, çıktı bile. Yüksek kurdan döviz alan, ister tasarruf sahibi, ister pozisyon kapatmak isteyen reel sektör, ister ithalatçı olsun, herkes zarar yazmış durumda.

Ve tabii ki öbür tarafta yüksek kurdan satış yapanların bilançosunda da kar yazıyor.

Türkiye, zamanında küçük faiz artışlarına gitseydi, 17 Aralık sürecini iyi yönetebilseydi önceki akşamın agresif faiz artışıyla karşı karşıya kalmazdı, bunda herkes görüş birliği içinde. Dolayısıyla yüksek faizin de bir maliyeti olacak. Bu, belki dövizdeki artış gibi kendini çok kısa bir zaman diliminde göstermeyecek, ama bir maliyet doğacak.

Ekonomide emir demiri kesmiyor! Ekonomi, emirle yönetilemiyor, balon bir yerde patlayıveriyor. İşte son örneği birkaç gündür yaşıyoruz.  

 Şimdi umalım atılan bu adım işe yarasın, kur daha durağan bir seyir izlesin. Yarın öbür gün kurun yeniden hızlı artışı gibi bir durum yaşarsak, ne olur, insan düşünmek bile istemiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar