Kim, kimi, nasıl kurtarıyor!..
Geçtiğimiz hafta genelinde piyasalarda yaşanan eğilimlere bakarak rehavete kapılmayın ve kendinizi aldatmayın. Sorunlar ağırlaşır ve orta-uzun vadeli beklentiler olumsuzlaşır iken piyasalarda estirilen gerçek olamayacak kadar iyimser esintilerin sebebi organize manipülasyondur; etkili ve yetkili konumdaki tüm kesimler bu konuda suç ortaklığı yaparak çaresizliklerini gizlemeye çalışmışlardır. Bu konuma düşenlerin verdikleri sözleri tutmalarını beklemek ve onlara güvenmek büyük bir gaflet olabilir... Oynanan oyunun hileli, oynayanların ise çaresiz olduğu bu garip oyunun sonu muhtemelen karakolda bitecek. Aklı olan bu oyundan uzak durur ve risk almaktan kaçınır...
Cuma gününe kadar piyasaların yatay bir salınım sergilediğine ve riskten kaçınma eğiliminin belirleyici olmasını engellemek konusunda ciddi sıkıntılar yaşandığına tanık olduk. Dikkatler AB liderlerinin alacağı veya alamayacağı kararlara odaklanmıştı ve büyük oyuncular bilançolarını korumak adına aşırı iyimser beklentilere oynamak ve olumsuzluğun belirleyici olmasını engellemek zorunda idi. Sermaye, emtia ve döviz piyasaları genelde bant içinde yatay bir eğilim sergiledi. Haftanın son gününde Almanya'nın geri adım atarak taviz verdiği yönündeki haberlerin abartılması ile birlikte estirilen iyimser rüzgarlar güçlendirildi, sermaye ve emtia piyasaları sert bir şekilde yükseldi, Amerikan Doları tüm paralara karşı değer kaybederken euro kısmen güçlendi. Sonuçta ikinci çeyrek bilançolarının olumsuz bir görüntü vermesi önlendi, risk alma isteğinin arttığı yönünde güçlü bir beklenti varmış havası yaratıldı.
Efendim İtalyanlar ve İspanyollar bastırınca Almanlar geri adım atmak zorunda kalmış! Kurtarma fonu ve istikrar mekanizması banka kurtarmak amacı ile de kullanılacak ve tahvil alımı yapabilecekmiş! Büyüme paktı da süratle devreye girecek ve Avrupa Merkez Bankası da kısa vadeli faizleri çeyrek puan geriletecekmiş! Sormak gerekiyor. Devletler mi bankaları yoksa bankalar mı devletleri kurtaracak? Tüm yükün sinsice Avrupa Merkez Bankası'na havale edilmesi mucize yaratabilir mi? Detaylar ortada yok iken Almanlar'ın verdiği tavizin veya sorumluların kazanımı konusunda herhangi bir tahmin yapılabilir mi? Gelişmeler Avrupa Birliği'nde de sorunların ağırlaştığı ve çaresizliğin büyüdüğüne işaret ediyor fakat piyasalar bu gerçeği fiyatlayamıyor. Nasrettin Hoca'nın göle yoğurt çalması misali bir oyun oynanıyor, piyasalar ise "ya tutarsa" ihtimaline her şeylerini yatırıyor!..
Avrupalıların büyüme konusunu uzunca bir süre için unutmak zorunda kalacakları, büyüme paktının ise bu durumu terse çeviremeyeceği biliniyor. Bu durumda gerek bankaların gerekse devletlerin durumu tekrar bozulması için düzeltiliyormuş gibi görünecek; günü kurtarmak için Avrupa Merkez Bankası'nın kalan itibari riske edilecek. Yeni bir uzun vadeli repo ihalesi, doğrudan veya dolaylı toksik tahvil alımları ve faiz geriletmesi euroyu seri bir şekilde yıpratacak. Sonuçta euro dalgalı bir şekilde değer kaybedecek, işsizlikle sorununun yanına enflasyon baskısı da eklenecek ve durgunluk derinleşecek. Avrupa Merkez Bankası'nın bir önceki yönetimi bugün sergilenen yaklaşımın tam aksini sergileyerek günü kurtarmaya çalışmıştı. Tahvil alımından ve hesapsız likidite aktarımından kaçınmış ve kısa vadeli faizleri yükseltmiş, euronun yabancıların ilgisini çekebilecek yatırım yapılabilir bir çizgide kalmasını sağlamaya çalışmıştı; euro tüm paralara karşı güçlenmiş küresel piyasalar bir süre rahat nefes elma fırsatı bulabilmişti. Bugün tam aksi yöndeki politikalar hem euro ve Avrupa Merkez Bankası'nı çok yıpratacak hem de bölgeye ilişkin azalan umutları yok edecek!.. Yanlış yapanları ödüllendiren, orta-uzun vadeli beklentileri olumsuzlaştıran hiçbir yaklaşım başarılı olamadı, bundan sonra da olamayacak. Gelişmekte olan ekonomilerin de durgunlaşmaya başlamış olması başarı şansını sıfırlıyor, euronun değer kaybının rekabet gücü ve büyüme lehine bir fırsat yaratmasını engelliyor. Özetle söylemek gerekirse Almanya'dan koparıldığı iddia edilen tavizler sonun kötü olması gerçeğini değiştiremeyecek, olumsuzluğun yayılma hızını artıracak.
Küresel düzeyde durgunlaşma eğiliminin hızlanması, ticaret hacmi ve sermaye hareketlerinin istikrarsızlaşması tüm ekonomiler gibi Türkiye'yi de olumsuz yönde etkiliyor: Son açıklanan sınai üretim ve dış ticaret rakamları kırılganlığın arttığına işaret ediyor. Büyümedeki ivme kaybına rağmen cari açık umulan oranda gerilemiyor ve dış finansman ihtiyacı azaltılamıyor. İran'a yapıldığı iddia edilen altın ihracatı sayesinde durum olduğundan farklı imiş gibi gösteriliyor fakat gerçekler belirsizliğin arttığına işaret ediyor. İç talep durgunlaşıyor, Avrupa istikrarsızlaşırken komşularımızla ilişkilerimizin hızla bozulmaya başlaması dış satım imkanlarımızı daraltıyor...
Küresel ölçekte orta-uzun vadeli beklentiler olumsuzlaşıyor, kırılganlık artıyor. Bu gerçeği fiyatlayamadığı için kısa vadeli iyimserliğe tümüyle bağımlı hale gelen piyasalar ve büyük oyuncuların çaresizliği ise her geçen gün büyüyor. Orta uzun vadeli olumsuzluğu ve ağırlaşan sorunları görmezden gelmek sağlık işareti değildir, bu oyunun tezgahlandığı ortam ise serbest piyasaya benzeyebilir ancak temel ilkeler tüketilmiş olduğu için görünüşe aldanmayın. Olduğu gibi görünmeyen veya görünemeyenlere itibar etmeyin... Geniş kesimlerin ekonomik durumunu olumsuzlaştırarak, mevcut sorunların ağırlaşması önlenemez...