Kilim’in dönüşüm yolculuğu başarı hikayesi olur mu?
Grubun yaratıcısı ve yılların sanayicisi Kayserili Yayla Ailesi’ni çok iyi tanımıyorum. Açıkçası bir CEO’ya ‘dönüşüm’ yetkisi vermek, arkasında durmak bugünlerde zor. Kilim Mobilya CEO’su Mesut Yiğit, ‘kağıt’ üzerinde 2 yıllık bir dönüşüm planını başlatmış ve 6 aydır da hızlı bir yol almış. Mağazadan başlayan bir Sanayi 4.0 dönüşüm projesi bu… Bunlar aslında atom bilimi değil… Mesut Yiğit şöyle diyor: “Müşterinin ihtiyaçlarını tespit etmeden yapılan üretim biçimlerinin verimli olması zor. Kilimin farkı, müşterinin isteklerini anlamaya çalışması… Bizim yaklaşımımız bunun için farklı bir sistem kurmak bunu yaparken de teknoloji olarak kontrolü kimseye bırakmamak. Şu anda mağazalardaki süreçlerimizi, tasarım süreçlerimize adapte etmeye çalışıyoruz“ diyor. Türkiye’de mobilya sektörünün bir dönüşüme ihtiyacı var. Bir-iki şirket bunun liderliğini yapabilir. Kilim’in çıktığı yol da doğru… Bu yolun başarı öyküsüne dönüşmesi tüm sektöre katkı yapar…
Türkiye’de profesyonelleşme zor bir iş… Aile şirketleri geleneksel olarak çok baskın. Oysa aile şirketleri için çok önemli “dönüşüm” zamanlarından geçiyoruz. Burada profesyonel bakış açılarına çok ihtiyaç var. Kayserili Kilim Mobilya CEO’su Mesut Yiğit’ten çıktıkları dönüşüm yolculuğunu dinledim. Kısa sürede sonuca giden bu kararlar gelecek için önemli… Mesut Yiğit şöyle diyor: “Benim mühendislikten kalmak bir alışkanlığım var. Çözümü önce kağıt üzerine dökmem gerekiyor. Kilim’de de dönüşümün kağıt üzerinde planını yüzde 70 tamamladık. Geri kalan yüzde 30 problem insan kaynağı ile ilgili… Ben Türkiye’de en büyük sorunun da insan kaynağı olduğunu düşünüyorum. Geri kalanını yatırımla yapabiliyorsunuz. Biz de şimdi paranın satın alamayacağı işlerle uğraşıyoruz. İnsan kaynağının yeniden yapılandırılması var. Bu bayilerden fabrikalara kadar uzanacak… Teknolojiyle ilgili rekabetçi bir seviye yakalamak burada da maliyetler değil pazarın henüz fark etmediği fırsatları yakalamak istiyoruz. Tedarikçiden satış noktasına kadar alt yapıda özgün çözümler geliştiriyoruz. IT çözümleri ve diğer teknoloji çözümleri… Yazılımları ve alt yapıları tamamen biz geliştiriyoruz”.
Müşterilerimizi ölçüyoruz
Değişimin kodları tüm dünyada aynı şu anda ama pek Türkiye’de günü kurtarmaya çalışmaktan bunları göremiyoruz. Mesut Yiğit şöyle anlatıyor: “Mağazalarımıza giren müşteri sayılarını ölçüyoruz. Bunlar zaten piyasada da var. Ama bunun üzerindeki istatistik katmanlarını biz geliştirdik. Burada müşterinin hangi ürünün ne kadar incelediğinden, mağaza personelinin hangi noktada ne kadar durduğuna kadar pek çok parametreyi ölçüyoruz. Öncelikle alt yapıyla başladık kısaca… Pazarda böyle bir çalışma yapan yok. Geçtiğimiz günlerde ilk denemelerini yapmaya başladık. Reklam ve pazarlama stratejilerinde örneğin giren müşteri sayısının düştüğü, mağazalara ya da lokasyonlara reklam ve pazarlama desteğini artırmak gibi stratejileri, çalışma biçimimize eklemeye başladık. Buna benzer onlarca proje devam ediyor. Herkes 4.0’ı uyguluyor ama bunu mağazaya kadar uzanan bir süreçte uygulanıp uygulanmadığını kimse sormuyor”.
Fark tersten başlamak
Aslında burada doğru ve faklı strateji, dijital dönüşüme tersten yani müşteri ihtiyaçlarından başlamak. Yoksa üretimi neye göre adapte edeceksiniz? Yiğit şöyle aktarıyor: “Biz rekabet edilmesi zor bir sistem kurmaya çalışıyoruz. Zaten fiyatla rekabet etmeyeceğimizi söylemiştik. Fiyatlarımız zaten rekabetçi ama bunun üzerine müşterinin arzu ettiği şeyleri koymak gerekiyor. Bizim sistemimiz farklı bir mantaliteyle çalışıyor. Bazen çözümler şu an pazarın kabul etmediği şeyler olabilir. Örneğin bizde 4.0, mağazalardan başlıyor. Eğer fabrikadan başlasaydı hiçbir yere varmazdı. Müşterinin ihtiyaçlarını tespit etmeden yapılan üretim biçimlerinin verimli olması zor. Kilim’in farkı müşterinin isteklerini anlamaya çalışması… Bizim yaklaşımımız bunun için farklı bir sistem kurmak, bunu yaparken de alt yapıdaki teknoloji kontrolünü kimseye bırakmamak”.
Tasarımdan üretime yol var
Dünyanın bu konudaki önemli markaların başarısı, tüketici ihtiyaçlarını tespit edip, bunu da tasarım sürecine aktardıktan sonra en kısa sürede geri zincire ulaştırmak. “Fast Fashion-Hızlı Moda” dediğimiz sistem böyle çalışıyor. Bu mobilyada da artık böyle… Mesut Yiğit, Kilim’in buradaki planını şöyle anlatıyor: “Şu anda mağazalardaki süreçlerimizi tasarım süreçlerimize adapte etmeye çalışıyoruz. 2 yıl daha bu işler üzerine yoğunlaşacağız. Deneyim ekonomisine inanıyoruz, mağaza içindeki deneyimi de en yüksek düzeye çıkarmak için çalışmamız var. Çalışmamız bittiğinde sadece ürün satın almak değil, mağaza lüks bir restoranda keyifli bir yemek yeme hazzını benzer bir hazzı hissetmenizi sağlamak istiyoruz. Veya çocuklar için Kilim mağazaları gelinmek istenen yerler olacak. Mağazalarımızın yüzde 20’sinde bunu uygulamaya çocuklara özel deneyimler sunmaya başladı. Bunun ilk etapta çok fazla dönüşü yok. Fakat dünyanın gittiği noktalar buralar…
Mobilya sektörü bakkal mantığında
Bu yaptıklarınız sizi nereye götürür dediğimde CEO Mesut Yiğit şu şekilde yanıtlıyor: “Öncelikle önemli bir taşınma operasyonu var. Fiziksel, mental, üretim ve iş modeli olarak da Kilim’in bir taşınma süreci var. İmaj yenileme operasyonu var. Biz bakkallıktan markete değil, hipermarkete geçmeye çalışıyoruz. Türkiye’de bu sektörde tüm mobilya sektörünün yapısını bakkallık olarak kabul edebiliriz. Biraz önce söylediklerimden en önemlisi ‘müşterinin isteklerini anlayabilmek’… İstekleri anlayarak bir şeyler yaptığınızda bu sizi başka bir noktaya doğru götürüyor. Zara bunu yapıyor. İKEA tümüyle bu konsepte çalışmıyor ama müşteriyi elinde tutabiliyor. Türkiye’de ise biz bir şeyler üretiyoruz ve onun beğenilmesini bekliyoruz. Stoklu bir çalışma esası var. Çıkarıyorsunuz modeli, tutuyorsa tutuyor, tutmuyorsa satmak için başka yöntemlere başvuruyorsunuz. Türkiye’deki mobilya sektöründeki modeller sürdürülebilir değil. Şu anda sektörde durağanlık var. Bunun aşmanın yolu sadece fiyat değil. Fakat tabii girdi fiyatları ciddi oranda arttı. Yüzde 100’e yakın yükseldi”.
“Aileye harcayacağı parayı söylemiyoruz!"
Başta da dedim bu tür yatırımları ailelere anlatmak zor. Kilim Mobilya CEO’su Mesut Yiğit bu süreci şöyle anlatıyor: “Aile sanayicilikten geliyor, kökeni olan vizyonu açık… Çok rahatlıkla anlaşabiliyoruz. Bunda benim tecrübemin ve ailenin sanayicilik anlayışının da etkisi var. Biz hiçbir zaman aileye harcayacağı parayı söylemiyoruz! Ne harcadığımıza değil de ne aldığımıza odaklanıyoruz. Birtakım aksaklıklar oluyor mu? Oluyor… Biz teknolojiyi kendi içimizden üretmek istediğimiz için kıyaslanabilecek bir maliyet ve konsept yok. Ayrıca hiçbir zaman getirileri de diğerleri ile kıyaslanamayan boyutlarda oluyor. Mağaza içi dijital sistemlerimizi kurarken bir kabul süreci olur direnç ile karşılaşırız diye düşünmüştüm. Kayseri’deki örnek mağazamızda bunu uygulamaya başladıktan sonra tam tersi onlar bizi ittirmeye başladı. Çünkü mağazanızla ilgili tüm veriye hakim oluyorsunuz ve bir ekran üzerinden takip edebiliyorsunuz. Sonuçta bunlar da aileye olumlu olarak dönüyor”.
“Sürdürülebilir model gerekli"
Türkiye’nin mobilyadaki durumunu Kilim’in CEO’su Mesut Yiğit şöyle aktarıyor: “Türkiye mobilya sektörünün de sürdürülebilir bir modele kavuşması gerekir. Hep anlattığım bir örnek vardır. Türk mutfağı çok zengindir ama bakarsak Avrupa’da İtalyan mutfağı öndedir. Çünkü bizim mutfağımızın sunumu kötüdür, sadece yemeğe ve damak tadına odaklanılır. Deneyim kısmına odaklanmaz. Biz ihracatçı firmayız, Türk mobilyası da iç piyasada standart ürünler, yurt dışında da düşük fiyatlı ürünler… Türkiye mobilya sektörü buraya monte edilmeye çalışılıyor ben buna karşı çıkıyorum. Biz de aslında yeterince iyi bir çizgi yakaladığımızda İtalyan mobilyasını çok rahat geride bırakabiliriz. Dünya üzerinde bu sektörde bir Türk markası bu misyonu üstlenmesi. Bizim Kilim olarak yüklenmek zorunda olduğumuz misyon kesinlikle bu… Bunu yapabilir miyiz yapabiliriz. Bizim bu kapsamda ürün çeşitliliğimiz 10 kat arttı. Ve bunların tamamını üretiyoruz. Klasik mobilya üreticiliğinin sonudur bu…”