Kıdem tazminatına yargıyat ayarı
Kıdem tazminatı işçi ve işverenin zaman zaman anlaşmazlığa düştüğü ve yargıya taşıdığı konularından başında geliyor. Geçtiğimiz günlerde basına da yansıyan bir Yargıtay kararı ile 15 yıl ve 3 bin 600 günü dolduranların kıdem tazminatı hakkında bu hakkın kullanımını ciddi şekilde değiştirecek ilginç bir karar çıktı.
Medeni Kanun'un 2. maddesine göre “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” Hüküm açıkça ifade etmektedir ki bir hakkın kullanımı mutlaka dürüstlük kuralları çerçevesinde olmalıdır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Objektif iyi niyet olarak da tanımlanan ve dürüstlük kuralını düzenleyen madde, bütün hakların kullanılmasında dürüstlük kuralı çerçevesinde hareket edileceğini ve bir kimsenin başkasını zarara ya da güç duruma sokmak amacıyla haklarını kötüye kullanılmasını yasanın korumayacağını belirtmiştir. Bu nedenle iş ilişkisinde de fesih hakkını kullanan tarafın bu kurala dikkat etmesi gerekir.
İş mevzuatının en tartışmalı konularından biri olan kıdem tazminatının, yasadaki şartların oluşmuş olması halinde, tüm haklarda olduğu gibi, dürüstlük kurallarına uyarak hak talep edilmelidir.
1475 sayılı Kanun'un 5. maddesine göre “506 Sayılı Kanun'un 60'ıncı maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (a) ve (b) alt bentlerinde öngörülen yaşlar dışında kalan diğer şartları veya aynı Kanunun Geçici 81'inci maddesine göre yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlayarak kendi istekleri ile işten ayrılmaları nedeniyle” kıdem tazminatına hak kazanılmaktadır. Yaş şartının tamamlanması ve yaşlılık aylığı bağlanması SGK mevzuatıyla ilgili olup 15 yıl 3600 prim gününü tamamlanmış olsun ve isterse yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı yahut toptan ödeme almak amacıyla ayrılmış olsun her iki halde de işçi kıdem tazminatına hak kazanacaktır.
İlk defa 08.09.1999 öncesinde sigortalı olmuş kişiler 15 yıl sigortalılık süresi ve 3600 prim gününü doldurmaları halinde, yaş dışındaki şartlar tamamlanmış olacak ve kişi emeklilik için işten kıdem tazminatı talep ederek ayrılabilecektir.
Şüphesiz yaş dışındaki şartları tamamlanmış olan kişinin emeklilik nedeniyle işten ayrılmayı talep etmesi anında, kişinin gerçekten de “emeklilik yaşını bekleme” iradesi olmalıdır. Bir başka ifade ile örneğin başka bir işveren ile anlaşan çalışanın, yasadaki bu hakkı kullanarak “dürüstlük kurallarına aykırı” bir şekilde işten ayrılması halinde kıdem tazminatına hak kazanmamalıdır. Bu noktadaki en önemli tartışma ise dürüstlük kurallarına aykırı davranışın ispatıdır. Gerçekten de işveren dürüstlük kurallarına aykırılığı ispatlayamıyor ise kıdem tazminatı ödemekle yükümlüdür. Çalışan bu irade ile söz konusu işveren ile arasındaki iş ilişkisini sona erdirip hemen ertesi gün başka bir işveren nezdinde çalışmaya başlayabilir. Önemli olan durum ise eski işverenine sunduğu iradenin dürüstlük kurallarına uygun olmasıdır.
Yargıtay son günlerde verdiği ve basında da geniş bir yer bulan kararında da bu konuya değinmiştir. Somut durumda işçi 15 yıl 3 bin 600 günü doldurarak işten ayrılmış ve işveren de bu feshin dürüstlük kurallarına dayanmadığını iddia etmiştir. Söz konusu yargı sürecinde işveren avukatı davacının asıl amacının yeniden kendi işinde çalışmaya başlamak olduğunu, yıllık izinlerinin kullandırıldığını, fazla mesai yapılmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir.
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, yaş koşulunun dışında sigortalılık süresini ve prim gün sayısını dolduran işçinin emeklilik nedeniyle iş sözleşmesini feshedebileceğine, fesihten sonra işçinin bir başka işte çalışmasının hakkın kötüye kullanılması olarak nitelendirilemeyeceğine hükmetmiştir. Çalışmakta olduğu iş yerinde yıpranmış olan ve bu arada sigortalılık yılı ile prim ödeme süresine ilişkin yükümlülüklerin tamamlayan işçinin, kendisi için çalışma koşullarının daha olumlu olduğunu düşündüğü bir işyerinde çalışma amacı ile bu hakkını kullanması halinde Medeni Kanun'un 2. maddesinde öngörülen dürüstlük kuralına aykırı davrandığı kabul edilemez.