Kıdem tazminatı ve karşılığı – sorunlar
Kıdem tazminatı, çalışanın toplam çalıştığı süreye göre her hizmet yılı için 30 günlük ücret tutarında olmak üzere çalışana yada mirasçılarına ödenen tazminattır. Kıdem tazminatının iş hukuku açısından tanımı ise “bir işyerinde ya da bir işverenin emrinde veya belirli bir meslekte uzun süre çalışmış bir işçinin, işini kaybetmesi halinde onun işyerine katkıda bulunmuş olması, işinde yıpranması, yeni bir iş edinmede karşılaşacağı güçlükler dikkate alınarak, geçen hizmetlerine karşılık işveren tarafından işçiye verilen toplu parayı" ifade etmektedir. Kıdem tazminatının başka bir tanımında ise; "Yasada belirtilen asgari çalışma süresini dolduran işçinin iş akdinin yine yasada sayılan nedenlerden dolayı son bulması halinde, işçiye veya mirasçılarına işçinin kıdem ve ücreti dikkate alınarak işverence ödenmesi gereken bir miktar paradır."
Yapılan tanımlardan da anlaşılacağı üzere kıdem tazminatı 1475 sayılı İş Kanunu’nun I4’üncü maddesine göre en az bir tam yıl çalışma süresini dolduran işçinin hizmet akdinin kanunda öngörülen nedenlerden biriyle sona ermesi halinde, çalışılan her yıl için 30 gün olmak üzere, işçiye yahut mirasçılarına yapılan bir ödemedir.
Kıdem tazminatına esas ücret ve ekleri
Kıdem tazminatı, mülga 1475 sayılı İş Kanunu'nun yürürlükte olan 14’üncü maddesinin IX. fıkrası uyarınca işçinin son ücreti üzerinden kıdem taz¬minatı tavanı dikkate alınmak suretiyle hesaplanır. Son ücret asıl brüt ücret ve ücret eklerinden oluşur. Parça başı, akort, götürü veya yüzde usulü gibi ücretin sabit olmadığı hallerde son bir yıllık süre içinde ödenen ücre¬tin o süre içinde çalışılan günlere bölünmesi suretiyle bulunacak ortalama ücret tazminatın hesabına esas tutulur. Esas olarak devamlılık arz eder nitelik taşıyan ödemeler son ay alınan brüt ücrete eklenir.
Kıdem tazminat tavanı -tavanı aşan ödemeler
Mülga - 1475 sayılı İş Kanunu'nun bugün yürürlükte olan -14’üncü maddesine göre, toplu iş sözleşmeleri ve/veya iş sözleşmeleri ile belirlenen kıdem tazminatının yıllık miktarı. Devlet Memurları Kanunu’na tabi en yüksek devlet memuruna 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre bir hizmet yılı için ödenecek azami emeklilik ikramiyesini aşamaz. Diğer bir ifadeyle kıdem tazminatının tavanı en yüksek devlet memuru için öngörülen azami emeklilik ikramiyesine bağlanmıştır.
Bu hüküm nedeniyle işçilere kıdem tazminatını 1475 Sayılı Eski İş Kanunu'nun tek geçerli maddesi olan 14’üncü maddesi gereğince ödenmektedir.. Bu maddeye 10.12.1982 tarih ve 2752 sayılı Kanun’la eklenen fıkraya göre, "... toplu sözleşmelerle ve hizmet akitleriyle belirlenen kıdem tazminatlarının yıllık miktarı, Devlet Memurları Kanunu’na tabi en yüksek Devlet memuruna 5434 sayılı TC Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre bir hizmet yılı için ödenecek azami emeklilik ikramiyesini geçemez." dediğinden tavanı aşan ödeme yapmak yasaktır. Yasak olmakla birlikte yaptırımı kalmamıştır.
Mali açıdan ise kanuna aykırı bu ödeme yani vergi mükellefi şirket veya gerçek kişinin matrahını azaltan gider, kanunen kabul edilmeyen giderlerden sayacağından, gider yazılamaz. Ancak ödemelerin ikramiye veya ücret olarak yapılması halinde gelir vergisi ödenecek ve gider yazılabilecektir.
Kıdem tazminatı ödemeleri ile ilgili sınırlamanın kaldırılması çalışanlara eşit muamele yapılmasına imkan verecektir. Brüt geliri yüksek olanlar işletmede aynı yıpranmaya maruz ve aynı derecede fayda sağlarken brüt ücretinin her yıl için bir aylık tutarında kıdem tazminatı alamamaktadır. Bu çerçevede Basın İş Kanunu kapsamında çalışan gazetecilere kıdem tazminatı ödemelerinde böyle bir sınırlama olmadığını da belirtelim.
Kıdem tazminatı karşılıkları ve gider yazılma durumu
VUK’un 288’inci maddesinde "hasıl olan veya husulü beklenen fakat miktarı katiyetle kestirilemeyen ve teşebbüs için bir borç mahiyetini arz eden belli bazı zararları karşılamak maksadıyla hesaben ayrılan meblağlara karşılık denir. Karşılıklar mukayyet değeri ile pasifleştirilmek suretiyle değerlenir." hükmü yer almaktadır. Hesaben bulunan bu meblağların karşılık yoluyla pasifleştirmesi demek bir yandan karşılık hesabına alacak kaydederken öte yandan ilgili gider hesabına da borç kaydetmek anlamını taşımaktadır. Fakat Maliye İdaresi belli bazı giderler haricinde bu şekilde karşılık ayrılarak gider oluşturulmasını kabul etmemektedir. Bunun tipik örneği, karşılık yoluyla giderleştirilen kıdem tazminatlarıdır. Buna mukabil kiralar, faizler, sigorta primleri ve buna benzer nitelikteki bazı giderler (cari yıla ait olmak ve miktarı kesinlikle hesaplanabilmek şartıyla) karşılık yoluyla gider kaydedilmektedir.
Kıdem tazminatı karşılığı vergi kanunlarına göre kanunen kabul edilmeyen giderlerdendir. Ayrılan kıdem tazminatı karşılığı dönem matrahına ilave edilmelidir. Ancak daha önce karşılık ayrılan kıdem tazminatının izleyen yılda kısmen yada tamamen ödenmesi yada tamamının iptal edilmesi durumunda ödenen veya iptal edilen tutarın geçici vergi ve kurumlar vergisi beyannamesinde "Diğer İndirimler "satırında beyan edilerek indirime konu edilmelidir..
Ticaret Kanunu yönünden kıdem tazminatı hizmet erbabının çalıştığı süre ile ilgili olup, her yıl için kıdem tazminatı hesaplanacağından ticari karın tespiti bakımından da her yıl hizmet erbabının o yıl işletmede çalışmış olması dolayısıyla ödeme yükümlülüğü altına girilen kıdem tazminatının gider yazılması gerekir. Böylece, ileriki yıllarda geçmiş yıllarda işçi çalıştırılmış olunması ile ilgili olarak ödenen kıdem tazminatları ilgili oldukları yılda gider yazılmak suretiyle ticari karın gerçek tutan tespit edilmiş olur. TTK’ya göre yapılacak işlem, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın düzenlemeleri yanında Maliye Bakanlığı tarafından yayınlanan Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğleri'nde (MSUGT) ifadesini bulmuştur. 1 seri numaralı tebliğde kıdem tazminatlarının kaydı ile İlgili 372 ve 472 kod numaralı hesapların işleyişi açıklanmıştır.
Vergi kanunları yönünden, vergi yasalarına göre bir dönem kazancının miktarını dönem içinde meydana gelen olaylar etkiler. Karşılıklar ise meydana gelmesi muhtemel zararları karşılamak üzere ayrılır. Kıdem tazminatı GVK'nın 25/7'nci maddesi uyarınca ücretin bir unsuru olarak kabul edilirken, kıdem tazminatının çalışanın işten ayrıldığı dönemde elde edilmiş olacağı kabul edilmiştir. Ücret de firma için ait olduğu dönem kazancının belirlenmesinin bir unsuru olarak gider yazılacağı gibi işçi nezdinde de aynı dönemde vergiye tabi tutulur. GVK'nın 25/7’nci maddesinde kıdem tazminatının vergiden istisna edilmesi tazminatın bu niteliğini ortadan kaldırmaz. Ödenen kıdem tazminatı ödendiği dönemde gider yazılır. Ancak burada kıdem tazminatının fiilen Ödenmesinin değil, yasal olarak ödenmesi gereken zamanın anlaşılması gerekir. Bazı durumlarda kıdem tazminatı ödenmemesi ayrılan kıdem tazminatı karşılıklarının verdi kanunları açısından gider yazılamamasının en önemli nedenidir. Gelir İdaresi vermiş olduğu çeşitli muktezalarda, GVK'nın 2S/7. maddesi çerçevesinde hizmet erbabına verilen kıdem tazminatlarını GVK'nın 40/3’üncü maddesine göre "isle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatlar" olarak kabul etmektedir. Bu çerçevede de kıdem tazminatlarında tahakkuk esası değil, ödeme esas alınmaktadır. Ancak GVK’nın 25/7’inci maddesindeki ödemeden nakden veya hesaben ödemenin anlaşılması gereği de öne sürülebilir. GVK‘nın indirilecek giderlerle ilgili 40/2’nci maddede çalışanlara ait sigorta primlerinin geri alınmamak üzere Türkiye’de kain sigorta şirketine ödenmesi şartı aranırken 25/7 maddede sadece ödenmesinden söz edilmektedir.