Kibir ve üstünlük inancı düz aynaya yansıyınca

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Sürekli değişen ve genişleyen evrenimizde "uyum yeteneği"  farklılık yaratan özelliğimizdir. Uyum yeteneği, sağduyunun görüntülere tutsak edildiği topluluk ve toplumlarda, daha da önemli bir özellik haline gelir. Çünkü insanlık, "ilkesiz gizlilik" arkasına saklanmaya başladığında, birinin hakkı mutlaka yeniyordur. Haksız kazancı saklamak için güçlülerin kullandıkları değişmez yöntem, kötülüklerin üzerine bir "kutsal şal" örterek düzeni sürdürebilmektir

Bu yüzyılın ilk büyük krizini yaşadık. Krizin patladığı, dünya medyasını kapladığı günlerde, çok değişik kaynaklardan 200 makale topladım. Hiç rakam kullanmadan krizi açıklayan "niteliksel nedenleri" saptamaya çalıştım. O günlerde ulaştığım aşağıdaki dokuz neden öne çıkıyordu:

· Ekonomik örgütlerin, insan tasarımı "yapay" olduklarının unutularak "doğal fenomen" gibi algılanması,

· Sürdürülebilir büyümeyi güven altına alacak "tasarruf" yapılamaması,

· Sürekli değişime uyumu sağlayacak "reformların" yapılmaması, "işlemeyen kurumların" öne çıkması,

· "Açgözlülük ve sorumsuzluğun"  ilke ve kurallarla frenlenememesi,

· Farklı seçimleri olan ve gelecek inşa etmeye istekli "liderlerin" yetişmemesi,

· "Gözetim ve denetimi" önemsemeyen bir algılamanın egemen olması,

· Görüntülerin sağduyuyu gölgelemesi ve "sloganların ciddi fikirlerin yerini alması",

· "Aklın bir inanca, ideolojiye emanet edilmesi",

· "Kibir ve üstünlük inancının" kendine fren koyma ilkesini hiçe sayması, kaynak kullanmanın temel aracı olan "koordinasyon  ihtiyacının"  görmezden gelinmesi…

Ulaştığım sonuçları acele bir yazı haline dönüştürdüm, MÜSİAD Çerçeve Dergisi istediği için kendilerine ilettim. Krizin iyice kızıştığı günlerde yazıyı eksikl de olsa yayımlayarak kamuoyu ile paylaşmış oldum.

Wikileaks belgeleri

Krizi analiz ederken oluşturduğum varsayımları  Wikileaks belgeleri bir kez daha kanıtlamış oldu. Dünya ekonomisinin hakim gücü ABD'de, çok uzun devlet geleneği yaratamamış, iç savaştan sonra, dışarıdan gelen, kendi topraklarında savaşlarla deneyim kazanmamış olan ABD'nin elitlerinin yönettiği, Dışişleri Bakanlığı görevlileri  "kibir ve üstünlük inancının"  tanıklığını yapıyorlar.

Belgelerden anlıyoruz ki, bilim ve teknolojide aldığı mesafe, ekonomide sağladığı hakimiyet, ABD'yi yönetenlerin egolarını şişirmiş, kibirlerini arttırmış ve üstünlük inançlarını pekiştirmiştir. Böyle bir algılama, karşılıklı-bağımlılık ilişkilerinde eşit koşulları, adalet duygularını, insana saygıyı içselleştiremez; "…dediğim dedik, çaldığım düdük"  anlayışı üzerinde gelişir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar