Keynes'ten alınması gereken üç ders
Financial Times yazarı Martin Wolf'a göre, küresel ekonomik krizin ardından sıkça adı geçmeye başlayan makro ekonominin babası John Magnard Keynes ile en ilginç öğrencilerinden biri olan Hyman Minsky'nin isimleri daha uzun bir süre gündemde kalmaya devam edecek. Artık kimsenin Keynes'in bir numaralı rakibi Milton Friedman'ın savunduğu para politikalarının erdemine inanmadığını söyleyen Wolf, Keynes öğretilerinden üç temel ders alınması gerektiğini vurguluyor.
Bunlardan birincisi, finansçıların iddialarını ciddiye almamak. Minsky tarafından geliştirilen bu öğreti, "Doğru bir bankacı ne yazık ki tehlikeyi önceden belirleyip, buna karşın önlem alan kişi değildir; fakat yıkıldığı zaman, tüm arkadaşları ile birlikte yıkılır ve bu yüzden kimse onu bu felaketten sorumlu tutamaz" diyor.
İkinci ders, ekonomilerin şirketler gibi değerlendirilemeyeceği. "Bir şirket için masrafların kısılması mantıklı bir hareketken, dünya ekonomilerinin aynı uygulamayı yapması, sadece talebi azaltır. Bir kişi kazancının tümünü harcamayabilir, oysa dünya tümünü harcamak zorunda" diyor Wolf.
Wolf'e göre Keynes'ten alınması gereken üçüncü ve en önemli ders ise ekonomiye bir ahlak dersi gibi yanaşmamak gerektiği. Bu dersi daha iyi anlamak için Wolf'ün şu açıklamasına kulak vermekte fayda var: "1930'lu yıllarda, iki ideoloji birbirine karşı geliyordu. Bunlardan biri Avusturya vizyonu, diğeri ise sosyalist vizyondu. Avusturyalı Ludwig von Mises ve Friedrich von Hayek, 1920'li yılların aşırılıklarından kurtulmayı savunuyorlardı. Sosyalistler ise kapitalizmin başarısız olduğunu ve bunun yerine sosyalizmin gelmesi gerektiğini iddia ediyorlardı. Avusturyalılar bireysel egoist tavırların ekonomik istikrarı garanti ettiğini savunurken; sosyalistler bu tutumun istikrarsızlığa ve krize yol açacağını söylüyorlardı." Ve işte Keynes'in dehasının bu noktada ortaya çıktığını söyleyen Wolf, onun ekonomik bir sistemin ahlaki bir konu gibi değil, teknik bir zorluk gibi algıladığını ifade ediyor.
"Mümkün olan en büyük serbestliği korumaya çalışırken, sanayileşmiş demokratik toplumlarda az da olsa devlet müdahalesinin gerekli olduğunu kabul ediyordu. Pazar ekonomisini korumak isterken, "bırakın yapsınlar" felsefesinin en doğru felsefe olmadığını kabul ediyordu" diyor Wolf.
Sistemin kırılganlığının farkında olmak
Bugün geldiğimiz durumda ise önceliğin küresel ekonomiyi sağlığına kavuşturmak olduğunu söyleyen Wolf, kısa vadeli zorluğun, Keynes'in de tavsiye etmiş olabileceği gibi, küresel talebi desteklemek; uzun vadeli zorluğun ise küresel talebi yeniden dengelemek olacağını ifade ediyor.
Kısa vade ve uzun vadeli öncelikler konusunda Wolf'un yorumları şöyle: "Kısa vadede merkez bankaları tarafından yapılacak doğrudan finansmanlar önemli. Haneler olduğu kadar finans sisteminin de hesaplarını temizlemek için çok büyük bir çaba gerekiyor. Bu noktada en büyük görev ABD'ye düşecek gibi görünüyor, çünkü Avrupa, Japonya veya Çin bu konuda ya çok hareketsiz, ya çok hoşgörülü ya da çok güçsüz. Uzun vadede ise borçlu ülkelerin batacak kadar harcama yapmaları beklenemez. Küresel finans sektörüne yönelik yeni bir düzenleme sisteminin kurulması; kredi ve borsa balonlarının oluşmasını engelleyecek bir para politikasının oluşturulması için gerekli olan tüm çabanın gösterilmesi şart. Minsky'nin dediği gibi her zaman geçerli olacak bir cevap yok. Fakat karmaşık finans sisteminin yapısındaki kırılganlığının farkında olmak da iyi bir başlangıç olacaktır."
1930'da olduğu gibi yine seçim yapmak zorundayız
Wolf'a göre 1930'da olduğu gibi yine bir seçim yapmamız gerekiyor: Ya tüm bu zorlukları birlikte aşacağız ya da ideolojilerimizin peşinden gidip, egoizme yenik düşeceğiz. "Keynes'in 1930'daki hedefi açıktı" diyor Wolf: "İnsanlığın büyük bir bölümüne fırsatlar sunan açık ve istikrarlı bir ekonomiye sahip olmak." Oysa bugün, son birkaç yılın tablosuna bakıldığında durumun çok da bu yönde ilerlemediğine dikkat çekiyor. "Daha fazla çalışmalıyız" derken, her türlü ideolojiden uzak kalarak, gerçek olaylara odaklanmamız gerektiğini ekliyor Wolf.
Ve bu kez edebiyat dünyasından bir başka İngiliz'in, Oscar Wilde'ın sözlerini ekonomiye uyarlayarak şöyle diyor: "Gerçek nadiren saf haldedir ve hiçbir zaman basit değildir. Bence bu krizden çıkartılacak asıl ders bu. Keynes'in bize sürekli olarak hatırlattığı da bu."