Keyifsiz görünüm
Geride bıraktığımız hafta açıklanan Temmuz 2016 işgücü verileri gösterdi ki; 3. çeyrekte vuku bulduğu gözlenen iktisadi performans keyifsizliği, emek piyasasında da açıkça görülüyor. Nitekim temmuz döneminde %10.7’ye tırmanan işsizlik oranı, yıllık bazda istihdam artışında nispeten zayıf bir görünüm sergilerken, tarım dışı işsizlik de %13’e yükseldi. Buna ek olarak mevsimsellikten arındırılmış veriler ise, hazirana göre 0.2 puan artarak %11.2 seviyesinde bir işsizlik oranı kaydetti. Üstelik bu seriyi tarım dışı kapsamda değerlendirdiğimizde, Temmuz döneminde 51 binlik bir istihdam düşüşüne şahit oluyoruz. Bu ise, haziranda gözlenen istihdam gerilemesinin, sonrasındaki dönemde de devam ettiğine işaret ediyor. Oysa yılın daha önceki dönemlerine ait istatistiklerde, hacimleri dalgalı da olsa istihdam artışları okuduğumuzu hatırlayacağız. Dolayısıyla son iki dönemdir işgücü piyasasında maalesef belirgin bir bozulma göze batıyor.
Bu doğrultuda, mevsimsellikten arındırılmış temmuz verilerinin açılımına baktığımızda, hizmetler sektörü istihdamının Haziran’a göre 21 bin kişilik artışla tarım dışı veriler arasında en güçlü değişime imza atmakla birlikte, yılın önceki dönemlerindeki gelişimine nazaran sıska bir duruş sergilediğini tespit ediyoruz. haziranda derin düşüş yaşamış olan inşaat istihdamı ise, Temmuz’da zar zor da olsa düze çıkmış görünüyor. Öte yandan veriler, sanayideki kayıpların 76 bin gibi bir azalmayla sürdüğünü ve genel olumsuz görünümde başrol oynadığını anlatıyor. Ve bu noktada özellikle, temmuz ve ağustos bileşiminde Sanayi Üretim Endeksi’nin ima ettiği zayıflama akla geliyor.
Yılın ikinci çeyreğinde başladığını GSYH verileriyle kanıtlayan ekonomik performans zayıflaması 15 Temmuz sonrası etkilerle pekişme potansiyeli taşırken, göstergelerin de işaret ettiği keyifsiz görünümün önüne geçmeye ve iktisadi aktiviteyi canlandırmaya yönelik hamlelere pek tabii ihtiyaç var. İşte bu bağlamda yaşanan ilgili gelişmelerden biri, 2017 Bütçe Kanun Tasarısı’na dair detayların kamuoyuna açıklanması oldu. Bir başka deyişle, maliye politikasının oynayacağı role dair bilginin paylaşılması…
Buna göre; önümüzdeki yıl kamu eliyle yatırımların ve özel sektöre desteklerin canlanacağını anladığımız bir tablo karşımıza çıkıyor. Bu doğrultuda 2017 bütçe hedefleri, faiz dışı giderlerdeki artışın gelirlerden daha hızlı hareket edeceğini ima ederken, bütçe açığı/GSYH oranının ise %1.9’a yükseleceğini tahmin ediyor. Dolayısıyla, yıllardır sıkı sıkıya korunan mali disipline, büyüme dostu bir güdüyü de içeren bir gevşeme geleceği anlaşılıyor. Mücadele dolu şu dönemde maliye kanadından imdada koşması amaçlanan söz konusu tavizin başarısı ise, iktisadi aktiviteye vereceği destek ile mali disiplin sürdürülebilirliği çerçevesinde zamanla ortaya çıkacak.
Öte yandan geride bıraktığımız günler, ekonominin bir diğer kritik ayağı olan para politikasına dair gelişmelere de sahne oldu. TCMB’nin, sadeleştirme serüvenine es vererek faiz indirimine gitmemiş olması, bilhassa kurdaki son dönem gelişmeler düşünüldüğünde yapılması gerekendi. Nitekim dolar/TL’de Moody’s kararı sonrası başını kaldırmış gidişatın evirileceği yön, FED’den jeopolitik konjonktüre kadar çeşitli faktörlerle şekillenecekken, kuşkusuz Merkez’in faiz kararlarını da gözlüyor. Dolayısıyla şartları zorlaşan mevcut dönemde TCMB’nin bir temkin takınması, enflasyona ve döviz borçlularına sirayet edecek ve hatta daha da ötesini tetikleyebilecek kur risklerine gölge etmek açısından önem taşıyor ve taşıyacak.