Keyfiyetçi, örtülü, hesapsız ekonomi düzeni
Hükümet maliye, bütçe ve kamu borçları konusunda tarihi bir adım attı. Çıkartılan bir yönetmelikle ilk kez özel sektörün dış borçlarına devlet garantisinin yolu açıldı. Aslında bu yol, 14 ay önce açılmıştı. Konunun o zaman gözden kaçmış olmasının nedeni, artık temel yasa yapma yolu haline gelen torba yasa mantığıyla bir başka yasanın içine yamanarak çıkartılmış olması. Bu değişikliğe göre asgari yatırım tutarı 1 milyar doların üzerindeki yap-işlet-devret projeleri ile Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülen 500 milyon doların üzerindeki projeler için “borç üstlenimi” adı altında Hazine garantisi getiriliyor. Hazine garantisi şu ana kadar sadece kamu kurumlarının dış borçlanmaları için veriliyordu. Bunlarda bile son yıllarda özellikle kamu bankaları ayağında dikkat çekici bir artış var. 2006’da 4.3 milyar dolar olan Hazine garantili dış borç stoğu, 2013’te 10.5 milyar doları aştı.
Şimdi özel sektörün yap-işlet- devret projeleri için yaptığı borçları da devletin olduğu gibi üstlenmesinin yolu açılıyor. Hazine garantileri için bütçe yasasına konmuş 3 milyar dolarlık bir üst sınır var. Bu sınır hükümet tarafından iki katına çıkartılabiliyor. Şimdi buna bir da “borç üstlenim taahhüdü” altında 3 milyar dolarlık bir ek yük daha getiriliyor.
Üstelik Aralık 2012’den önceki yap-işlet-devret ihaleleri bu limitlere dahil değil. Yani 3. havalimanı, 3. köprü ve otoyollar gibi en büyük ihaleler limitsiz olarak Hazine garantisinden yararlanabilecekler. Bu projelerden Hazine’nin üstüne yüklenecek örtülü yük 40 milyar doların üzerine çıkabilir.
Bu projelerde zaten bir yatırım geliri garantisi var. İhaleyi alanın işletme dönemindeki asgari geliri devlet tarafından garanti edilmiş durumda. Yani hesaba göre zarar etmeleri mümkün değil. Buna rağmen yatırım için yapılan dış borçlara devlet garantisi verilmesinin ekonomik bir mantığı yok.
Olaya şeff afl ık açısından bakınca konu daha şaibeli hale geliyor. Çünkü kime ne kadar Hazine garantisi verildiği Resmi Gazete’de yayınlanmayacak. Bütçede net olarak gözükmeyecek ve bütçenin borçlanma limitlerinin dışında işlem görecek. Bu haliyle yap-işlet-devrete getirilen yeni düzen, politik ve ekonomik istismara sonuna kadar açık. Ne yasada, ne de ilgili yönetmelikte hangi koşullarda projenin devlete devredilerek borçlarının Hazine’ce üstlenileceği açık ve net olarak belirlenmiş değil.
Bu haliyle bu düzenlemeleri, işini iyi yapamayan “yandaş müteahhid” e kıyak için de, işini sorunsuz yürüten “muhalif” veya “paralel müteahhid” in işini elinden almak için de kullanabilirsiniz.
Bunları, en büyük rant yaratan ihalelerin Kamu İhale Yasası kapsamından çıkarılması, Sayıştay denetimlerinin ve raporlarının kısıtlanması, Meclis’in bütçe denetim hakkının kuşa çevrilmesi ile birlikte ele aldığınızda ortaya son derece keyfi bir ekonomik yönetim çerçevesi çıkıyor.
Bu keyfiyetçi, örtülü, hesap verme sorumluluğundan kaçan, denetimsiz sistemin kamuya maliyeti dış borç faizlerinde artış olarak hemen çıkmaya başlar. Ama asıl büyük bataklar daha sonra çok ağır bedeller olarak halkın sırtına yıkılır