Keskin görüş ayrılığına rağmen Başçı neden hâlâ görev başında!
Son 1 hafta içerisinde yerel ekonomi gündemini önce MB’nin prematüre sayılacak faiz indirimi kararı, sonrasında Başbakan’ın bu karara sert tepkileri ve salı günü de Başbakan Yardımcısı Sn. Babacan’ın Katılım Bankaları Birliği’ndeki konuşması işgal etti.
MB geçen hafta oldukça prematüre bir şekilde politika faizinde indirime gitti. (Öte yandan, bu indirimi yaparken borç verme faizini % 12’de tutarak, yukarı yönde esnekliği korumaya çalıştığı da gözden kaçmadı.) Evet, ekonominin tüketim tarafında bir durgunluk olduğu şüphesiz. Marttan sonra nisan ayı KDV gelirlerinde de geçen seneye göre reel bazda azalma söz konusu. Mayıs ayında tüketici güven endeksinde gerileme var. Son gelen mayısa ilişkin kapasite kullanım oranları da iyi değil. Ama bir resesyon içinde falan da değiliz. Öte yandan, enflasyonda bir “aldı başını gidiyor” durumu söz konusu. Çekirdek enflasyon göstergelerinin çoğu 2 haneye tırmanmış durumda. Mayıs enflasyonu ile birlikte manşet enflasyonun da % 10 civarına geleceği şimdiden belli. Bu enflasyon düzeyine göre reel faiz sıfır civarında, yani aslında sıkı para politikasından söz edemeyiz.
Başçı’nın bir başka faiz indirim bahanesi olan getiri eğrisinin “düz” olması da, bu şartlar altında çok da makbul bir durum değil. (Getiri eğrisinin düz olması piyasa oyuncularının uzun vadede bile % 7 civarında enflasyon bekledikleri anlamına geliyor.) Öte yandan, her ne kadar AMB’nin haziran ayında parasal genişleme yönünde bazı tedbirler alacağı konuşulmaktaysa da burada da kesin bir durumdan söz edilemez. (Her zaman oyunbozan bir Almanya faktörü olduğu unutulmamalı.) Bu nedenle her ne kadar ekonomiye döviz girişlerinde 'sudden stop'vari bir kesilme olmayacaksa da geçmiş dönemlere nazaran küresel akımların daha volatil hareket edeceği de muhakkak. Bu şartlar altında, benim ilk hareket planım faiz indirmek değil, döviz satış ihalelerini sonlandırmak, gerektiği takdirde de alım ihalelerini başlatmak olurdu.
Sn. Başbakan ise bu indirimi son derece yetersiz bularak "dalga mı geçiyorsun" şeklinde sert bir ifadeyle eleştirdi. Esasen, Başbakan uzun zamandır yüksek faizlerin yüksek enflasyona sebep olduğunu iddia etmekte. Hatta son demecinde Başbakan biraz daha ileri giderek son aylardaki fiyat artışlarını bile MB’nin 28 Ocak’ta faiz artırmış olması ile açıklıyor. Halbuki tam aksine MB faiz artırarak TL’deki devalüasyonun ve dolaylı olarak da enflasyonun önünü kesmiş oldu. MB’nin ocak sonunda fonlama maliyetini bir gecede 3 puan artırmak zorunda kalmasının altında aslında önceki hazirandan beri süregelen piyasa baskılarına rağmen politika faizi artışına gitmeye direnmesi yatmaktaydı. Başbakanın eleştiri konusu olan faiz artışının hızlı, azalışının ise kademeli olmasının sebebi bu. Bugünkü ortamda faizleri hızlı bir şekilde düşürmek, TL’nin tekrar zayıflamasına, tüketici kredileri ve dolayısıyla tüketimin ivmelenmesine, cari açığın yeniden artış trendine girmesine, enflasyonun artmasına ve sonuçta da başladığımızdan çok daha kötü bir noktaya gelmemize sebep olacaktır.
Aynı konuşmada Başbakan iktidara geldiklerinde nasıl faizleri düşürerek enflasyonu kısa sürede düşürdüklerini de anlatıyor. Halbuki hatırlanırsa faizler Kemal Derviş ve IMF’nin hazırladığı program doğrultusunda Hükümetin her sene % 4.5 faiz-dışı fazla verme sözü sayesinde piyasalara yeniden güven aşılanmasıyla düşmüştü. Ancak düşmesine rağmen, (ekonomide çıktı fazlası olması nedeniyle) politika faizleri de oldukça uzun bir süre yüksek tutulmaya devam etmişti. (Ki zamanında, benim de faizlerin gereksiz yere yüksek tutulduğu konusunda yazı yazmışlığım var.) Ama her nedense bu yüksek faiz seviyeleri enflasyonu yükseltmemişti. Bu dönemde, enflasyonu düşürücü yönde etki yapan birincil faktör “kur çıpası” olmuştu. (Maalesef hâlâ da öyle.)
Sonuçta Sn. Başbakan’ın MB yönetiminden son derece memnuniyetsiz olduğu ortada. Benim anlamadığım ise hal böyle iken kendisinin MB Başkanı Başçı’yı neden görevden almadığı? (MB Kanunu’na göre görevden almanın ne şekilde olacağı belirsiz. Ama eminim bir yol bulunur. Bugüne kadar kimler ne görevlerden alınmadı ki!) Hatta oldu olacak “Kurumların kendi görev alanlarında tanımlanan şekilde asla taviz vermeden, uygulamalarına devam etmeleri gerekiyor. Bu yapıldığı sürece önümüz açık” diyerek dolaylı olarak Başçı’ya destek veren Sn. Babacan’ı ve onu onaylayan Sn. Şimşek’i de görevden alabilir. Başçı’nın yerine de rahatlıkla “yiğit” biri atanabilir. Ertesi gün de faizleri istediğiniz şekilde 5 puan düşürün, bakın bakalım neler oluyor? Tabii, memleketin halini Neron gibi oturup bir kenardan seyretme riski de var!