Kerpiç kerpiç üstüne…
Yeryüzünde insanların kullandığı ilk yapı malzemelerinden biridir kerpiç. 9 bin yıl önce Çatalhöyük’te de evler kerpiçtir, Hititlerde de, Urartularda da… Köylerimizde hâlâ kerpiç evler yaşamakta, içlerinde yaşanmaktadır. Kerpiç evler yaşamaktadır; çünkü, kerpiç soluk alıp veren bir malzemedir.
Peki nedir kerpiç? Elenmiş toprağın suyla karıştırılarak içine saman serpilmesiyle oluşan bir malzemedir. Karışım, ayakla çiğnenip ezilmek suretiyle çamur haline getirilir. Yaklaşık iki gün dinlendirilen çamur, tahta bölmelerden yapılı kalıplara dökülerek evlerin ana malzemesi olarak kullanılır. Yani, pişmemiş tuğladır…
Aslında, hayatın ta kendisidir kerpiç; türkülerimize girmiş, binlerce yıldır bir ritüel oluşturmuştur. Şöyle der Erkan Oğur’un da İbrahim Tatlıses’in de okuduğu Diyarbakır yöresine ait bir türkümüz:
“Kerpiç kerpiç üstüne kurdum binayı / Binayı kurar iken gördüm Leyla’yı / Leyla başıma açtı türlü belayı / Ah Leyla Leyla Leyla etme bu nâzı / Gel barışalım baban kıysın nikâhı / Kerpiç kerpiç üstüne düzdüm bir sıra / Leyla’dan haber aldım gitmiş Mısır'a / Kuzu olup melesem arkası sıra / Ah Leyla Leyla Leyla etme bu nâzı / Gel barışalım baban kıysın nikâhı.”
Kerpiç evde rahat soluk alınır, rahat uyunur. Ahşabı korur. Rutubetlenmeyi önlediğinden daha sıhhidir, romatizmaya yol açmaz… Havayı temizler, radyoaktiviteden korur, depreme dayanıklıdır, yeniden kullanılabilir. 50 santimetrelik duvarlar yazın sıcak, kışın soğuk geçirmez… Yani, yaşamak için ideal bir malzemedir.
Anadolu’nun tam ortasında bütün binaları yalnızca bu malzeme ile yapılmış, sanatçıları bir araya getirmeyi hedefleyen bir köy var: Konya'nın Hüyük ilçesine bağlı Çavuş Mahallesi’nde 2010 yılında yapımcı yönetmen Mehmet Taşdiken tarafından bir gönüllülük projesi olarak kurulan Sonsuz Şükran Köyü…
Taşdiken, köyü oluşturan kamış damlı kerpiç evleri “kerpiçe saygı sunmayı düşünmekle başlayan bir yolculuk. Anadolu'muzun hiçbir zaman değerini bulmamış kurucu kültürü Selçuklu'ya bir ‘ihtiram’ duruşu” olarak nitelendiriyor...
Köyde çalışmalar, ilk günden bugüne aralıksız olarak sürdürülüyor. Onlardan birisi, Anadolu topraklarının artık yok olmaya yüz tutmuş endemik, tıbbi ve bölgeye ait bitkilerinden oluşturulan "Yöresel Bitkiler Parkı.”
Gerçekleştirilen etkinlikler arasında, “Anadolu'dan Büyük Şükran Ödülü” de bulunuyor. Her yıl bir duayene verilen ödülün simgesi, her sene farklı heykeltıraşlar tarafından tasarlanıyor. Törende ödülü sahibine, 30 civarında kültür adamı, görüşlerini kısaca beyan ederek elden ele ulaştırıyor. İlk ödül, film müzikleri alanında Cahit Berkay'a verilmiş. İkincisi ise tarihi miras denildiğinde ilk akla gelen isimlerden Çekül Vakfı Başkanı Metin Sözen'in olmuş.
“Büyük Ustalar Çınarlığı” Sonsuz Şükran Köyü'nün kimliğini oluşturan markalardan biri. Hayatını kaybetmiş kültür ustaları için köye çınar dikiliyor. Bu sene, “Anadolu'ya Şükran Buluşmaları”nın 10’uncusu dolayısıyla son 10 yılda aramızdan ayrılmış, kültür sanat dünyamızda uluslararası karşılığı olan Semavi Eyice, Neşet Ertaş, Yaşar Kemal, Cengiz Aytmatov, Aydın Boysan, Münir Özkul, Nejat Uygur, Çetin Altan, Burhan Doğançay, İbrahim Balaban, Yavuz Özkan, Erol Büyükburç, Mehmet Ali Birand, Fuat Sezgin, Zeki Alasya, Halil İnalcık gibi isimler için çınarlar, yine sanatçılar tarafından dikildi…
Bu yıl pazar gününe kadar sürecek olan “Anadolu'ya Şükran Buluşmaları,” aralarında sergiler, konserler, ücretsiz sanat atölyeleri, film gösterimleri, söyleşiler, sempozyumların da bulunduğu farklı dallarda etkinlikleri kapsıyor.
Hıdırellez kutlamaları, "Düşlerimde Köyüm" isimli resim yarışması ve köylülerle paylaşılan farklı etkinlikler de Sonsuz Şükran Köyü’nde her yıl gerçekleştirilen çalışmalar arasında…
Köyün hemen yanındaki terk edilmiş bir fabrikayı “Sanat Akademisi”ne dönüştürmek için gerekli girişimler da başlatılmış. Taşdiken, 2 yıl içinde akademide eğitimin başlatılmasını planlıyor…
Köyün kurulduğu senelerde Çavuş kasabasının, şimdiyse Hüyük ilçesinin Belediye Başkanı olan Mehmet Çiğdem de çalışmaların daimi destekçileri arasında…
Mehmet Taşdiken, doğduğu topraklarda kuruculuğunu üstlendiği köyde yapılanları değerlendirirken “ülkemizin değerli sanatçıları, neredeyse kaybolmuş Anadolu kültürünü ayağa kaldırmayı hakiki amaç edinerek kerpiç yapıların içlerinde günümüzle, geçmiş kültürlerimizi barıştırdı. Bu yeni birikimlerinden yeni eserler yarattılar. Bölge gençlerinin uyuyan yeteneklerini uyandırdılar” diyor.
Kerpiçin öyküsünün sanatla, kültürle, müzikle birleştiği Sonsuz Şükran Köyü, Konya’ya bir saat mesafede, Beyşehir’e ise yarım saat. Zaman ayırmaya, gezmeye değer…