Kentten köye göç

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Çin Halk Cumhuriyeti, 1.5 milyara dayanan nüfusu ve krize kadar ortalama olarak yılda yüzde 10 büyümüş olan dev bir ülke. Büyük ülkenin büyük sorunları oluyor. Çin bunun farkında. Son on yılda özellikle yoksulluk konusunda önemli bir başarı elde ettiler ve yoksulluk sınırında yaşayanları 200 milyon kişiye indirdiler. Buna rağmen Çin'de bölgeler arasında gelir farklılığı yüksek. Bundan dolayı da göreli olarak yoksulluğun fazla olduğu bölgelerden (kırsal bölgelerden, eyaletlerden) sanayi bölgelerine nüfus hareketi, göç çok fazla. Sosyalizmden devlet kapitalizmine geçiş sürecinde Çin Komünist Partisi bu göç hareketini teşvik etti. Çünkü bu şekilde düşük ücretle işçi istihdam ettiler. Bu da Çin'in diğer ülkeler karşısında rekabetçi olmasını sağladı. Üstelik bu politikaları sayesinde istihdamı artırıp, işsizliği azalttılar. Bu da yoksul sayısını aşağıya çekti.

2006 yılından itibaren Çin Hükümeti göç konusunda farklı politikalara yöneldi. Çünkü büyük kentlerin bu iç göçü daha fazla kaldıracak gücünün olmadığını fark etti ve tersine göçü, yani kentten köye göçü teşvik etmeye başladı. Bunun için azgelişmiş bölgelerdeki kentleri büyütmeye ve biri birine yakın köyler arasında kentler kurmaya başladı. Köylülerin tarlalarını bedeli karşılığında istimlâk etmeye başladı ve buralara fabrikalar kurulması işine girişti. Bir taraftan da girişimci köylülere iş kurabilmeleri için bir teşvik sistemi geliştirdi. Çin bunu yaparken ekonomik kaygılar kadar sosyal kaygılarını da öne çıkardı. Çalışmak üzere kente gelmiş bir babanın aile düzenin bozulmasının kadın ve çocuklar üzerinde yarattığı ailevi sorunların farkına vardı.

Çin'in bu politikası kriz sürecinde daha da anlam kazandı. Yurtdışı talebin daraldığı, ihracat yapmanın zorlaştığı bir dönemde iç talebi artıran üstelik istihdam yaratan bu politikalar, Çin'i krizle mücadele eden diğer ülkelerden farklılaştırdı.

Çin gibi kırdan kente göç olgusunu 1950'lerden bu yana yaşayan Türkiye, bu nüfus hareketinin yarattığı sorunları nasıl çözeceği konusunda politikalar üretmede oldukça kısır kalmış durumda. Kimi zaman göçü teşvik eden politikalar bile üretti. Gecekondulara tapu dağıttı, tarım sektörüne yönelik teşvikleri yanlış uyguladı.

Tarım sektörüne bir başka deyişle kırda yaşayanlara 2001 krizinin çözüm paketi olarak sunulan Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı çerçevesinde uygulanan tarım politikaları ile daha da büyük bir darbe vuruldu. AKP iktidarının soruna yönelik tavrı ise mevcut politikaları aynı şekilde devam ettirmek oldu. Bunun sonucunda da Batı ve Doğu Karadeniz, Doğu ve Güney Doğu Anadolu kırsal alanı adeta boşaldı. Sadece Batı Karadeniz'in net göç hızı yüzde 50'nin üzerine çıktı.

Yeterli bilgi ve beceriye sahip olmayan, olmaları için devletin politika üretmediği göç edenlerin bir kısmı kendi çabaları ile kayıt dışı ekonominin bir kenarından tutunmaya çalıştı. Bazılarının çocukları tarikatların, terör örgütlerinin kucağına düştü. Politikacılar buraları oy deposu olarak gördüler. Göç edenlerin ağızlarına kimi zaman bal çaldılar ve onları kontrol etmeye devam ettiler. Göç edenlerin çocukları okuyor mu? Nasıl istihdam edilecekler sorularını hemen hiç sormadılar. Okuma çağına gelmiş yarım milyon çocuğun okula gitmediğini Milli Eğitim Bakanı görmedi. Kimi bakanlar, göç eden, iş arayan kadınları işsizliği artırıyor diye suçladı. Ama hiç biri bu önemli kitlenin sorunları nasıl çözülecek sorusunu sormadılar. Sormak istemediler.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019