Kentlerimizin ulaşım sorununa çözüm önerilerim
Prof. Dr. Ali Kahriman - Siyaset Üstü Düşünce Derneği ve Patlayıcı Mühendisliği Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
31 Mart’ta gerçekleşen yerel seçimde; İstanbul özelindeki haklı ya da haksız yaşanan süreç dışında, sağduyu egemen olmuş ve kimi önemli kentlerimizde iktidar değişimi demokratik yaşama uygun olarak el değiştirmiştir. Umarım İstanbul’da da kente ve ülkeye fetret yaşatılmadan makul bir yaklaşım sergilenecektir.
Yerel yönetim seçimleri sürecinde, özellikle büyük şehirlerde yarışan başkan adaylarının hemen tümü, doğru bir tespitle, karşılaşacakları en önemli sorunun kent içi ulaşım ve trafik olacağının bilincinde olarak, bu yönde projeler sunmaya çalışmışlardır. Esasen, çalakalem hazırlanan bu proje önerilerinin pek çoğunun; ortak akıl, bilim, arazi ve arsa kullanımı ve yönetimi, entegre master plan ve teknik-ekonomik yapılabilirlik ekseninde hazırlanmadığı da bilinen bir gerçektir.
İstanbul başta olmak üzere, hemen tüm kentlerimizde ne yazık ki yerel yönetimlerin belirlediği ulaşım politikası; insanların ulaşımından çok araçların ulaşımı olmuş, dolayısıyla toplu taşıma yerine, bireysel ve otomobile bağımlı sistem benimsenmiştir. Yerleşim yerlerindeki düzensiz yapılaşma, yerüstü ulaşım olanaklarının genişletilmesine fırsat tanımadığı için de trafik yoğunluğu artmış, içinden çıkılmaz hale gelmiştir. İlk yatırım maliyetleri ile birlikte, vizyonsuz, popülist yaklaşım, meskun mahaldeki yeraltı ulaşım sistemleri inşa etmedeki psikolojik korku gibi nedenlerle metro tipi toplu taşıma araçlarının devreye sokulmamış olması da bu durumun giderek daha da ağırlaşmasına neden olmaktadır.
Gelinen bu aşamada, İstanbul başta olmak üzere, İşbaşına gelen yönetimleri bekleyen bu sorunun çözümünün, yerüstü ve yeraltı planlama anlayışı ve toplu taşıma ile mümkün olduğu anlaşılmıştır. Önceki yazılarımda da ifade ettiğim gibi kentlerimizin topoğrafik ve jeolojik yapısı çok önemli bir avantajdır. Bu yapı, metro gibi yeraltı raylı ulaşım sistemlerine de, tünel ağları ile örülecek lastik tekerlekli ulaşım sistemlerine de çok uygundur. Örneğin daha düz topoğrafik yapıya sahip olan, Londra, New York, Moskova, Paris gibi mega kentlerde metro inşası için ortalama 70-80 metre derinliklere inmek gerekirken, Ülkemizdeki mega kentlerde 30-40 metrelik derinlikler yeterli olmaktadır. Metro ve tünel derinliklerinin, hem yatırım, hem de işletme maliyetlerini etkileyen en önemli parametre olduğu dikkate alındığında ne kadar şanslı olduğumuz ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte kentlerimizin düzensiz, sıkışmış yerleşim ve inşaat yapısından kaynaklı arazi ve arsa üretim kısıtlılığı ve yüksek kamulaştırma maliyeti de göz önünde tutulduğunda; yeraltı ulaşım hatları inşa maliyetlerinin, yerüstü ile yaklaşık olacağı da açıktır. Öyle ise karar vericilerin yapacakları kentsel planlamada, yerleşim alanlarındaki yerüstü alanlardan çok 50-60 metre derinliklere kadarki yeraltı olanaklarını kullanmaları kaçınılmazdır.
Yeraltı tünel, metro, kanalizasyon, haberleşme, elektrifikasyon, doğalgaz gibi alt yapı hatlarının bu derinlikler içinde hiçbir noktada aynı düzeyde kesişmeden, tamamen bağımsız bir şekilde organize edilmesi konusu ise hayati önemdedir.
Keza yeraltı yapılarının inşa sürecinde; Ülkemizin ekonomik sosyal ve kültürel yapısına, insan kaynağına, karşılaşılan kaya ve zemin özellikleriyle jeolojik koşullarına uygun, kentlerimizi makine mezarlığına dönüştürmeyen, istihdamı artırıcı yöntemlerin seçilmesi de bir başka önemli, dikkate alınması gereken konudur. Öte yandan, metro inşaatı, her şeyden önce işçisinden, mühendisine, yüklenicisinden taşeronuna uzmanlık ve özel yeteneklerin gerektiği bir alandır. Özellikle kontrollü patlayıcı mühendisliği ile kazı konusunda, ülkemizdeki modern uygulamalar sonucunda, gerek kentsel dönüşüm eksenli temel kazılarında, gerekse de metro ve tünel kazılarında teknik ve ekonomik açıdan önemli başarılar elde edilmiştir. Bu uygulamalar sonucunda metro inşaatlarının öngörülen zaman dilimlerinde gerçekleştirilerek hizmete sokulması sağlanabilmiştir. Unkapanı-Yenikapı, Kartal-Kadıköy, Kartal-Kaynarca, Ümraniye-Üsküdar-Sancaktepe Metro hatları bu teknoloji ile kısa sürede hizmete sokulan hatlardır. Yapımı devam eden ve çok kısa süre içinde hizmete girmesi beklenen Kaynarca- Sabiha Gökçen, Dudullu-Bostancı, Kabataş, Mecidiyeköy-Mahmutbey, Antalya metro hatları ile yapımı devam eden diğer metro inşaatlarında aynı teknoloji sayesinde kazı faaliyeti son derece hızla tamamlanmıştır.
Benzer çalışmalarla, yeni projelerin de düşük ilk yatırım maliyetleri ile hızlı bir şekilde yapılabilir olduğu da açıktır. Bu nedenlerle yerel yöneticilerimizce yeni projelerle ilgili doğru kararların; gecikilmeden, kamu yararı öncelikleri gözetilerek, mühendislik bilim ve teknolojisi ekseninde planlanarak başlatılması zorunludur. Elbette bu metro güzergâhlarının planlamasında, dikkat edilecek en önemli unsur, ulaşım vasıtası olarak diğer ulaşım vasıtalarına büyük ölçüde ihtiyaç duymaması olmalıdır. Bunu sağlamanın yolu da metro ağının çok geniş alana yayılması, istasyonlar arasındaki mesafelerin yürüme mesafesinde olmasıdır.
Sonuç olarak, mega kentlerimize seçilmiş yerel yöneticilerimize seslenmek istiyorum. 5 yıl gibi bir süre ile yöneteceğiniz kentlerimizde daha konforlu bir ulaşım ve yaşam için lütfen vizyoner davranın, popülist yaklaşım göstermeyin, elinizi taşın altına koyun, kaynaklarınızı doğru kullanın, kentinizin topoğrafik avantajını kullanın, yeraltında demir ağlar örün. Bu yönde atacağınız adımlarda, konunun uzmanı, akademisyeni, pratisyeni, işçisi başta olmak üzere toplumun her kesimi öz veri ile katkı veremeye hazırdır. Yeter ki sizler bu iradeyi gösterin. Umarım ve dilerim ki sizlerde zaten böyle düşünmektesiniz.