Kentgöçüren
Bu başlığı Fakir Baykurt’un romanı Köygöçüren’den öykünerek koydum. Genç nesil Fakir Baykurt’u bilmeyebilir. Baykurt, bir köy enstitüsü mezunu, öğretmenlik yapmış bir isim. 12 Mart Darbesi döneminde sosyalist olduğu için hapse atıldı, berat etti, daha sonra da Almanya’ya gitti ve orada öldü. Fakir Baykurt’un, muhteşem romanları arasında yer alan Yılanların Öcü iki defa, Kurbağalar bir defa sinemaya aktarıldı. Fakir Baykurt’un Köygöçüren romanı ise, kuraklık sonrası boşaltılan bir köyün öyküsünü anlatır. Romanı öneririm. Roman da başka kurgular da var, okuduğunuzda bugüne ilişkin de çok şey bulacaksınız.
Kuraklık geçmişten bu yana hep göçe neden oldu. Orta Asya’dan göçmemizin nedeni de kuraklık. Kuraklık olmasa belki hala steplerde at koşturacaktık. Hatta dünya tarihi değişecekti. Örneğin İstanbul Doğu Roma’dan bize geçmeyecekti. Bundan dolayı belki de Amerika yüzyıl, iki yüz yıl sonra keşif edilecekti. Belki de ABD ve Trump olmayacaktı. Bunları yazmamın nedeni dünyanın ısınmaya başlaması sonrasında hızla kuraklığa sürüklenmesidir.
Paris iklim anlaşması sonrasında birçok ülke sorunun ciddiyetini (hatta Çin ve ABD bile) anladı, çaba göstermeye başladı. Sonra akıl sağlığı tartışılan Trump, bu anlaşmadan ülkesini çekti. Şimdilerde ABD’de soğuktan insanlar ölüyor. Anlaşmaya bağlı kalan Almanya, Fransa gibi ülkeler nükleer enerjiden, kömürden (Almanya’nın çok önemli kömür ülkesi olduğunu da hatırlatalım), doğalgaz ve petrolden hızla vazgeçme kararı aldı.
Dünya bunları yaparken, Türkiye nükleer enerjiye, kömüre yatırım yapıyor. Ülkeyi bir baştan bir başa doğalgaz ve petrol hatları ile örme telaşında. Her gün ülkenin bir yanından, “yine yeşil alan imara açıldı” başlığını taşıyan haberler geliyor. İnşaat işini o kadar sevdik ki, bir bakan “ben çimento kokusunu çok severim” dedi. Bakanın bu sevgisinden yola çıkarsak, evlilik yıl dönümümüzde eşimize bir torba çimento götürmemiz gerekiyor. Bunun için de bir KHK çıkartılabilir.
Türkiye’nin izlediği enerji ve imar politikası böyle giderse, sonuçta kentli değil, kentgöçer olacağız. Bu politikalarda, ileri ki yıllarda kentgöçüren olarak adlandırılacak. Göçeceğiz çünkü içecek su, nefes alacak yeşil alan bulamayacağız.
Bu yazıyı kurgularken, televizyon da Ankara’da barajlarda doluluk oranının yüzde 20’ye gerilediği haberi veriliyordu. Şimdiler de koltuksuz gezinen, Ankara’yı yirmi üç yıl karanlık içerisinde bir köy haline getiren, eski belediye başkanını, onu başkan yapan partisini, ona oy veren halkı düşündüm. Gerisi yok.
Türkiye bu politikalarda vaz geçmeyecek. Çünkü hükümet, özel sektör ve halk hala rant elde edebiliyor. Bu sona erdiğinde, yani konut fiyatları düştüğünde, enerji fiyatları yükseldiğinde, içecek su bulamadıkların da, biz ne yaptık diyecekler. Göçmek isteyecekler, ancak göçecek köy kalmış olur mu, bilmiyorum.