Kent ve üniversite kültürü

Mahmut SABAH
Mahmut SABAH KAYSERİ'den [email protected]

Kayseri, kökü eskilere uzanan bir üniversiteler kenti. Özellikle Selçuklular döneminde bu kentte çok sayıda medresenin (fakülte) açılması, Kayseri’nin kendine özgü bir üst düzey eğitim merkezi konumuna gelmesinde etkin rol oynamış. Bugün bile kendi dönemlerindeki başarıları nedeniyle adlarından söz ettirenler var. Örneğin Avgınlı, Gülük, Hacıkılınç, Hunat, Hatuniye, Sahabiye, Köşk, Sıraceddin ve Şifaiye - Gıyasiye medreseleri gibi.

Çevresel dokuya uyumda simetrik mimari üslubun, kentle özdeşleşen somut birer simgesi olarak karşımıza çıkan bu yapıların, Kayseri’nin geçmişten günümüze “Makarr-ı Ulema” yani ‘alimler şehri’ olarak anılmasında etkin birer paya sahip oldukları bilinen bir gerçek. Kökeni eskiye giden üniversite kültürü sadece Kayseri için değil, Konya, Niğde, Sivas ve Erzurum gibi, Selçuklu uygarlığının ağırlıklı olduğu kentler için de geçerli.

Kısacası, Kayseri eskiden beri kalkınmaya giden yolun eğitimden geçtiğine inanmış bir kent. Gücünü geleneksel üniversite kültürünün kuşaklar boyu özümsenmiş olmasından alan bu inanç, kent insanının genlerinde var. Bugün kentte, eğer coşkulu bir üniversite süreci yaşanıyor ve de birbiri ardına yeni üniversiteler devreye girebiliyorsa, biline ki Kayseri bunu kent halkının ‘okumuş insan’a verdiği önem sayesinde başarıyor. Ve tabii, hayırseverlik örnekleri sergileyip, ilin dört bir yanını okullarla, üniversite yerleşkelerini fakülte, yüksekokul ve kültür merkezleriyle donatarak…

Üniversite olgusunun kentle özdeşleştiği bir gerçek. Nitekim halk desteğiyle kurulan Erciyes Üniversitesi gerek fiziki büyüme gerekse akademik gelişimden yana, başarılı ilk 15 üniversite arasında yer alıyor. Keza, henüz yeni olmalarına karşın Melikşah ve Nuh Naci Yazgan Vakıf üniversiteleri de, kimlik kanıtlama bahsinde hayli yol almış durumda. Ünlü Stanford modelini benimseyen Abdullah Gül Üniversitesi’ne gelince; çok iddialı. Kariyer yarışında, şimdilik bu iddiasını sürdürüyor kendi kulvarında ısrarla…

Ar - Ge ya da ‘inovasyon’ gibi kavramların dillerden düşmediği şu günlerde, üniversitelerdeki altyapının güçlendirilmesi ve bilgi birikiminin yaygınlaştırılmasına yönelik gayretler umut verici. Hele ki bu gelişmeler, Erciyes Teknopark aracılığı ile üniversite cenahında yeni bir şevkin, yeni bir heyecanın meyveleri olarak dışa yansıtılabiliyorsa…

Geçenlerde, teknoloji transfer ofislerinin (TTO) güçlendirilmesi ve yenilerinin kurulmasının teşvik edilmesi amacıyla TÜBİTAK tarafından 10 üniversiteye yıllık 1 milyon liraya kadar hibe desteği verileceği açıklandı

Destek verilecek 10 üniversite arasında Erciyes Üniversitesi de var. Süresi 10 yıla kadar uzatılabilecek program kapsamında, alet, teçhizat, yazılım, yayın ve hizmet alımı giderleriyle, toplantı, tanıtım, organizasyon ve müşavirlik ücretleri gibi genel giderler karşılanıyor. TTO’lerin verdiği hizmetler ise özde eğitim, tanıtım, farkındalık, destek programlarından yararlanmaya yönelik hizmetler, üniversite sanayi işbirliği faaliyetleri, fikri ve sinai hakların yönetimi, lisanslama, şirketleşme ve girişimcilik hizmetleri gibi başlıklarda toplanıyor. Madem bu katkı da TÜBİTAK’tan; niye hakkı verilerek faydalanılmasın ki?..

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Patateste sorun bitmiyor 23 Nisan 2018