Kenevir ve “ekosistem oluşturma”
Michael G. Jacobidies HBR/T’nın son sayısında “Ekosistem ekonomisinde stratejimiz ne olmalı?” başlıklı makalesinde, “Ekosistem, birden fazla sektöre yayılan ve yönetilen bir ağ olarak tanımlanır” diyor. Dünya ölçeğinde ileri teknoloji liderliğine oynayan Huawei’nin Başkanı da, “Akıllı telefonlar üretmek sorun değil; esas sorun ekosistem oluşturmaktır” saptamasını yapıyor. Son dönemde, bizim de sık sık yazdığımız gibi, iş yönetimi üzerine kafa yoranlar, rekabet gücünün yarısının “teknoloji’ diğer yarısının da “ekosistem” olduğunu dile getiriyor.
Kenevir üretiminin ciddiyeti
Ülkemizin gündemine taşınan kenevir üretimi konusunda ilk gözlemlerimizi aktaran yazıyı geçen hafta dikkatlerinize sunduk. Kenevir üretiminin çok ciddi bir iş olduğunu, iyi planlanması gerektiğini; etkili bir ekosistem oluşturulmasına özen gösterilmesini yazdım. Yazı üzerine sözlü ve yazılı açıklama yapanlar oldu. Dr. Ahmet Atıcı’nın açıklamasını, benim konuyu tartışma için önerdiğim metoda katkısı nedeniyle tam metin olarak paylaşacağım:
“Dünya Gazetesindeki “Kenevir üretimi ciddi şekilde sorgulanmalı” başlıklı yazınızı ilgi ile okudum. Yazıda yerinde incelemeler yaptığınızı ve çok değerli tespitlerde bulunduğunuz gördüm. Şunu belirtmeliyim ki ismi sürekli değişen Tarım ve Orman Bakanlığı’nda 27 yılı görev yapmış bir bürokrat olarak daha önce soya, kanola, aspir ve buna benzer bir çok bitki türünde çeşitli kampanyalar, projeler yapıldığını gördüm. Ancak bunlar maalesef ilk başlarda kurtarıcı gibi gösterilip, sonra sizin de belirttiğiniz gibi sahaya uygun planlamalar yapılmadığı için uzun soluklu olmadı. Özetle belirtmem gerekirse, kenevir projesinin başarıya ulaşması için sadece tohumundan yağ eldesi yada lif odaklı yaklaşımın yeterli olmayacağını, tıbbi amaçlı olarak tetra hidro cannabinol yada diğer tıbbi amaçlarla üretimi de çok önemli olduğunu belirtmek isterim. Yapılan toplantılardan anladığım resmi makamların keneviri erkek kenevir olarak üretilmesini istedikleridir (uyuşturucu içermeyen). Bu durum projenin başarıya ulaşmasını kesinlikle engeller, çünkü karsız olur. Anadolu’da bir deyim vardır ‘Buğday ile koyun, gerisi oyun’.
Esas gıda maddemiz olan buğdayı bir yana bırakacak olursak, koyun; etinden, sütünden, yününden, derisinden gübresinden faydalanılan, böylece komple bir yararlanma sebebiyle köylünün gözbebeği olan bir hayvandır. Bu sözde bundan dolayı söylenir. Burada belirtmek istediğim şudur. Bir üründen ne kadar farklı yönlerde ve daha fazla fayda sağlanıyorsa karlılık o kadar artmaktadır.
Burada benim geçmiş yıllardan tecrübem, bu proje tıkanırsa tarım ayağında, yani bitkinin ekim organizasyonunda tıkanacaktır. Çünkü uyuşturucu yönü olan bir bitkinin küçük çiftçiler eliyle üretiminde kontrol problemi ortaya çıkmaktadır. Bu sebeple ilk başta çiftçi kooperatifleri eliyle tek parça halindeki en az 3-4 bin dekar kapalı alanlarda ekilmelidir. Bu alanda devlet üretme çiftlikleri kullanılabilir. Şu anda küçük çiftçi eliyle üretiminin neredeyse sıfıra yakın olması, bu alanda yönlendirilecek yeni üreticilerle kooperatifleşme yönünden bir avantajdır. Batı ülkeleri bu tip tıbbi amaçlı alkoloidleri ilaç sanayi için kendileri üretirken bizim gibi ülkeleri bu alanda engellemektedirler. Aynı sorun haşhaşta da bulunmaktadır. Kenevir bilindiği üzere yarı tropik olduğundan yağışı bol olan Karadeniz bölgesi gibi yerlerde üretimi başarı şansı açısından önemlidir. Sonuç olarak Kenevir üreticisi kenevirde aynı ürünün alkoloid içeren kısmını ilaç sanayine, lif içeren kısmını dokuma veya kağıt sanayine, tohumunu yağ ve kozmetik sanayine satarak komple bir değerlendirme olmaz ise karlı olmayacaktır. Üstelik en fazla katma değer yaratan kısmı da ilaç sanayi kısmıdır. Diğer taraftan alkaloid içermeyen sadece erkek kenevir tarımı, yasadışı üretilen dişi kenevir üretimini de engellemeyecektir. Bilginize sunarım.”
Tartışmalıyız
Sahada yaptığım gözlemleri sizlere hiçbir otosansür uygulamadan yansıttım. Kenevirin önemli bir bitki olduğunu, ülkemiz potansiyellerinin değerlendirilmesi gerektiğinin de altını çizdim. Uyarılarım ise yılların birikiminin zihnimde yer ettiği hususlardı. Dr. Ahmet Atıcı’nın da altını çizdiği gibi, başlangıçta “kurtarıcı” gibi gösterilip, planlama olmadığı yaratılmak istenen sonuca ulaşmayan işlerden sakınmalıyız.
Keneviri üretimine kafa yoran çok insanımızın olduğunu biliyorum. Bildiğim bir başka gerçeklik daha var: “Kendi yanılmazlığına inanan insandan daha tehlikeli şey yoktur.” Birçok projede olduğu gibi, kenevir konusunda da başında çok sıkı bir tartışma yürütelim. Bazılarının, az bilgiyle yanılmazlığa inanmalarına fırsat vermeyelim.
Kenevir konusunda kafa yoran, görgüsü ve bilgisi olan herkesi açık tartışmaya çağırıyorum.
Elbette ki elimizin menzili altında en değerli varlığımız olan toprakları iyi değerlendirmeliyiz. Değerlendirme yaparken herhangi bir ürünün küresel rekabete uygun üretilmesi gerektiğini akıldan çıkarmamalıyız. Bir süre süre sonra, “Devlet destek versin, destek vermezse üretemeyiz”
dememenin bütün değişkenlerini enine boyuna sorgulamalıyız. Huawei Başkanı’ndan ilham alarak, kenevir üretmek kolay; zor olan ise üretimin uzun soluklu olmasını sağlayacak sağlıklı bir ekosistem oluşturulmasıdır.
Her kim ki kenevir konusunda bilgi ve fikir sahibi ise mutlaka kamuoyu ile paylaşmalıdır; tartışmalara katılarak ayrıntı bilgisinden beslenen ciddi fikirler üretilmesine katkı yapmalıdır. Projelerin sağlam temellere oturmasını, kaynak israfına yol açılmamasını istiyorsak; kenevir üretimini ciddiye almalıyız, aşırı ve noksan değerlendirme yapmanın tuzaklarına yakalanmamalıyız.