Kendini Var Etmek... İşte bütün mesele bu!
Eskişehir'de üretilen bazı ürünler Türkiye'de önemli pazar payına sahip. Bazıları da dünyada... Uçak motoru ve dizel lokomotif Türkiye'de sadece Eskişehir'de üretiliyor. Boraks da öyle... Eskişehir'deki bor yatakları dünya rezervlerinin de yüzde 60'ını oluşturuyor. Kent, beyaz eşya ve toprak sanayiinde de önemli bir yerde... Şimdi kritik soru şu: Sanayideki bu dinamizm gelecek 10 yıla nasıl taşınacak? Ve bu sorunun yanıtı sadece Eskişehir'i ilgilendirmiyor...
Elimde bir kitap var:
Kendini Var Etmek...
Bir roman değil...
Ama bir roman gibi sürükleyici...
Bir kentin öyküsünü anlatıyor: Eskişehir'in sanayileşme öyküsünü...
***
Eskişehir Sanayi Odası...
Ve Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi...
Çorbada tuzu olanlar bir araya gelip konuşmuş...
Firuz Kanatlı, Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, Yavuz Zeytinoğlu...
Ve daha pek çok isim...
Eskişehir'in "sanayi mucizesi"ni anlatıyor...
***
Aslında Eskişehir'in sanayileşmesine ‘mucize' demek ne kadar doğru bilmiyorum...
Çünkü bir bakıma, Türkiye'de bir yerler sanayileşecekse bunlardan birinin Eskişehir olması neredeyse kaçınılmazdı...
‘Neden' derseniz...
Birincisi, Cer Atölyesi...
Bugünkü Tülomsaş'ın temelini oluşturan "kumpanya"...
Kenan Mortan hocanın tanımlamasıyla "Atölye değil, bir fabrika, bir sanayi potası ve bir eğitim odağı..."
***
Kuruluşu 1894 yılında Berlin-Bağdat demiryolunun inşasına uzanıyor...
1928 yılında devletleştirilmesi ile kentte sanayi gelişmeye başlamış...
Sadece Eskişehir'e değil...
Anadolu'ya sanayi kültürünün yerleşmesinde çok kritik katkısı var...
Öyle ki, yıllar yıllar sonra ilk Türk otomobili "Devrim" yapılmaya karar verildiğinde, ilk tercih edilen yer ilk yerli buharlı lokomotif "Karakurt"u da üreten Tülomsaş tesisleri oldu...
***
İkincisi, Teyyare Bakım Atölyesi...
Yani bugünkü 1. Hava İkmal Bakım Merkezi...
Çiçeği burnunda Cumhuriyet'in kurduğu ilk sanayi tesisiydi...
Eskişehir'in seçilmesi tesadüf değildi...
Hem sanayi altyapısı hem de yeni başkent Ankara'ya yakınlığı ile tercih edilmişti...
Çok sonraları 1985'te TUSAŞ Uçak Fabrikası'nın bu kentte kurulması...
1998 yılında Alp Havacılık'ın Amerikan Sikorsky firmasıyla ortaklık kurarak OSB'deki tesislerinde helikopter parçaları imalatına başlaması da tesadüf olmayacaktı...
***
Devam edelim: Şeker Fabrikası...
1933 yılında kuruldu...
Beş yıl sonra da ispirto fabrikası...
1956'da kurulan Basma Fabrikası...
Hepsi kamu kuruluşuydu...
Hepsi Eskişehir'de sanayi kültürünün oluşmasında köşe taşlarıydı...
Abdurrahman Sarar'ın 13 metrekarelik terzi dükkanı ile işe başlamasından bugün Cemalettin Sarar'ın yönetimindeki 5 fabrikaya uzanan süreçte o kültürün izleri var...
Eskişehir ile özdeşleşmiş isimlerden Yılmaz Çakır, "Aslında Sarar'ın kökünde nereden baksanız Basma Fabrikası vardır" diyor, "Çünkü babası Basma Fabrikası'ndan aldığı pazenleri bir atlı arabada köylerde satardı..."
Yumurtacı Hacı Murat nasıl zengin oldu?
Eskişehir Sanayi Odası'nda uzun yıllar emeği geçmiş Dr. Rüştü Bozkurt anlatıyor: "Yumurtacı Hacı Murat Eskişehir'in zenginlerinden. Geçmişte yumurta toplayıp getiriyor İstanbul'a. Çalıştığı bir Musevi tüccar bir gün sormuş:
"Radyon var mı?"
"Yok..."
"Radyo al kendine..."
"Ne olacak radyoyla?"
"Karadeniz dalgalı, çırpıntılı haberini duyunca yumurta getir. Yoksa getirme..."
O zaman İstanbul'un yumurtası Karadeniz'den geliyor. Hacı Murat tavsiyeyi dinlemiş. Deniz çırpıntılı derse radyo, hemen yüklemiş trene göndermiş yumurtayı. Bakmış ki, gerçekten daha pahalı satıyor. Çünkü Karadeniz çırpıntılı olduğu zaman yumurtaları gemiye yükleyemiyorlar. Bu ufak uyarıyla Hacı Murat'ın zengin olduğu söylenir
Devlet elinin kentin sanayileşmesindeki önemi yadsınamaz...
Coğrafi konumunun da öyle...
Ancak Eskişehir'i Eskişehir yapan esas dinamik girişimcileridir...
Balkan Savaşları ya da Osmanlı-Rus Savaşı'ndan göç edip gelenler...
Birikimlerini önce toprağa aktarmışlar...
Orak makinesini, ilaçlama tekniklerini getirmişler...
Kırım'dan ve Romanya'dan gelenler, "Anadolu'da ilk kez 6 atın birden çektiği döner pulluğu" Eskişehir'de kullanmışlar...
"Tatar arabaları" ile daha çok ürün taşımışlar...
***
Ama sadece buğday yetiştirmekle de yetinmemişler...
Yasin Çakır...
Gümülcineli Mehmet...
Çıkılzade Hasan...
Recep Hulusi...
1920'li yıllarda un fabrikaları kurmuşlar...
***
Bir akıllı iş daha yapmış Eskişehirli...
Eğitime önem vermiş...
Çifteler Köy Enstitüsü eğitimi en ücra köşelere kadar yaymış...
Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren Eskişehir eğitim düzeyi hızla yükselen bir kent olarak ülkede başı çekmiş...
Başka kentlerde küçümsenen meslek liseleri, çırak okullarına önem verilmiş...
Türkiye'de ilk kez bu kentte Teknik Lise'ye öğrenciler sınavla alınmış...
***
Eğitim...
Girişimcilik...
Üretim kültürü...
Devlet desteği...
Kalkınmada hangisi ilk sırada yer alır? Bu sorunun tek bir yanıtı yok...
Ülkeler gibi kentler de farklı modellerle kalkınabiliyor...
Batı'daki model farklı...
Güney Kore farklı...
Çin farklı...
***
Yine de farklı modeler arasında benzer dinamikler bulmak zor değil...
Özellikle ülkelerin ‘atılım' dönemlerinde...
Mesela, bugünün serbest piyasa şampiyonu İngiltere ve ABD'nin, sanayileşmeden önce ithalata uyguladıkları yüksek vergilerle o dönemde "en korumacı" ülkeler oldukları düşünülürse...
***
Neyse, konuyu dağıtmayalım...
Onu da bir başka zaman ele alırız...
Diyeceğim o ki, kimi illerimizin kalkınmasında kamu yatırımlarının önemli payı var...
Kimi illerimiz ise hemen hiç devlet yatırımı olmadan kalkınmada ve sanayileşmede başarıyı yakaladı...
Örnekse, Gaziantep...
Kentte neredeyse kayda değer tek bir devlet yatırımı yok...
Ama son 30 yılda rekabetçi bir sanayi yapısı oluşturdu...
Bugün 5 milyar doları aşan ihracatıyla sadece Güneydoğu'nun değil, Türkiye'nin ihracat üssü...
***
Keza Çorum...
Bu kentimiz de deyim yerindeyse kendi yağıyla kavruldu...
Belki rakamları küçük ama katma değerli...
Türkiye, neredeyse iki ithal edip bir ihraç ederken...
Çorum, bir ithalata karşılık dört ihraç ediyor...
***
Geçen sene bu ay Çorum'daydık...
İş'le Buluşmalar toplantımız için...
Konuşmacımız Abdülkadir Konukoğlu'ydu...
Gaziantep'in lider sanayicisi...
Baktım, Konukoğlu ve Çorumlu sanayicilerin sohbetlerine...
Aynı şeyi vurguluyorlardı...
Atasözünde söylendiği gibi: ‘Ocak içinden tutuşur...'
***
İç dinamizmi harekete geçirebilmek...
Kendini Var Etmek'te anlatılan da bu...
Eskişehir'in esas zenginliği üretim geleneği ve girişimciliğinde...
Birikimli, eğitimli, becerikli insanında...
Şimdi bütün mesele kentin bu iç dinamizmini yeniden harekete geçirerek bir sıçrama yapması...
Türkiye'nin bütün iç dinamizme sahip kentleri gibi...
Ve bu sadece o kentler için değil...
Bütün ülke için çok önemli ve gerekli...
***
Türkiye'de ilk kiremit fabrikası 1923'te Eskişehir'de kuruldu. Kurt Sait ve Muhtar Baştürk tarafından...
Kurt Kiremit, aynı dönemde Bulgar Çirkof Kardeşler'in kurduğu Aslan Kiremit ile birlikte Türkiye'nin kiremit ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılıyordu. İlk kez bu fabrikalarda Marsilya tipi kiremit
üretimi başlayınca itlahata son verildi. Kiremit fabrikaları Türkiye'de ithal ikamesini gerçekleştiren ilk sanayi tesislerinden biri olmuştu...
Kurt Sait 1933'te Çift Kurt Fabrikası'nı kurdu...
1949'da ise Aslan Kiremit'i de satın alarak adını Kılıçoğlu Tuğla ve Kiremit Fabrikaları olarak değiştirdi...
Bugün dünya ile rekabet eden Kılıçoğlu'nun lideri Savaş M. Özaydemir...
Aynı zamanda Eskişehir Sanayi Odası'nın Yönetim Kurulu Başkanı...
Kendini Var Etmek kitabının sonunda yer alan mesajında kritik bir soruyu ortaya koyuyor: "Bundan sonra sanayimizin durumu ne olacak?"
***
Özaydemir'in bu soruya yanıtı "katma değeri yüksek ürünler..."
Havacılık, uzay sanayii ve savunma sanayiinde görüyor geleceği...
Tabii bütün bunların temelinde yatan makine sanayinde...
İleri teknolojili seramiklere de özel bir vurgu yapıyor...
Ancak...
Özaydemir'in asıl vurgusu bir başka noktaya: "Ama" diyor, "bunların hepsine baktığımız zaman, altyapı hazır, pazarı iyi çalıştık desek de iki büyük faktör vardır: Bir tanesi sermaye gereksinimi...
Ki bu bakımdan Eskişehir sanayisi biraz sıkıntılıdır...
Asıl zaman alacak en büyük faktör ise insan faktörüdür. Global rekabette çarpışabilecek elemanlara ihtiyacımız var. Bu elemanları burada tutmaya ihtiyacımız var.
İyi elemanlar yetiştirip dünyanın dört bir yanına göndermek çare değildir. Ara eleman olsun, yetişmiş eleman olsun bunlar için Eskişehir sanayisinin çok ciddi çalışmaları olmuştur. Maalesef bu konuda başarıya ulaştığımızı söyleyemem. Ama bundan sonra farkına varılıp daha ciddi temellere oturmuş eğitim kurumları oluşturulmasını temenni ederim..."
***
Bugün sanayinin karşı karşıya olduğu tablo bu...
Özaydemir'in sözleri tabloyu güzel özetliyor...
Sadece Eskişehir için değil...
Anadolu'nun üretime dayalı kalkınmasında bugün geldiği eşik bakımından...
Bu eşiğin nasıl atlatılacağı ise bir bütün olarak refah özlemi içindeki Türkiye toplumunu çok yakından ilgilendiriyor...
Bize göre Türkiye'de dinamizmin kaynağı KOBİ'ler...
Ve o KOBİ'lerin serpilmesine zemin oluşturan girişimci kentler...
Dünyanın dönüşüm sancıları geçirdiği bir dönemde...
Bu sorunu aşmalarında yardımcı olmak hepimizin görevi...