Kendimizi aldatmayalım!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Ekonomi cephesindeki sürdürülebilir olmayan eğilimlere kayıtsız kalmanın bedeli, katlanılabilir sınırları zorlamaya devam edecek gibi görünüyor. Küresel düzeyde çok ciddi bir ekonomik daralma yaşanıyor, maliye ve para politikası ile gelişmeleri kontrol altına almanın, bazılarının öngördüğü gibi kolay olmayacağı, her geçen gün daha net bir şekilde hissediliyor; olumsuz rekabet koşulları ve gelir dağılımındaki olumsuzluk istikrarsızlık rüzgarlarının dinmesini engelliyor. Sonuçta belirsizlik kırılganlık ve güvensizlik şeklinde karşımıza çıkan olumsuz eğilimler gücünü korumaya devam ediyor.

Yukarıda özetlediğimiz genel tablo Türkiye ekonomisini de şiddetli bir şekilde sarsıyor. Israrlı şekilde üzeri örtülen gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalıyoruz. Özel tüketim harcamalarının daralması, sınai üretim geriler iken işsizliğin artması, menkul ve gayri menkul şeklindeki varlık değerlerinin gerilemesi salt dışı koşullara bağlı olarak yaşamak zorunda kaldığımız eğilimler değil, yeterli ve gerekli düzeyde yabancı sermaye gelse de gelmese de bu sıkıntılarla eninde sonunda tanışmak ve ciddi bedeller ödemek zorunda kalacaktık.

Bir an için yabancı sermaye girişinin yüksek düzeyini koruduğunu varsayalım bu durumda tarımsal ve sınai üretim rekabet gücü kaybı nedeniyle daralma eğilimine yine girecekti. Özellikle emek yoğun sınai üretim daraldıkça işsizlik artacak, inşaat sektöründeki zorlama bu olumsuzluğu uzun süre gizleyemeyecekti. Bir yandan küresel düzeyde hammadde fiyatları yükselir iken sınai ürün fiyatları düşüyordu, diğer yandan ise Türk Lirası'nın değerlenme yolunda ilerlemesi yerli üretimin gerek iç gerekse dış pazardaki şansını her geçen gün azaltıyordu. Bu koşullarda üretimi ve verimliliği artırarak, eriyen faaliyet gelirleri ve büyüyen borçlara rağmen üretimi sürdürebilmek mümkün değildi. Tıkanma noktasına gelinmişti. Üretim daraldıkça diğer tüm eğilimlerin de değişmesi kaçınılmaz olacaktı: İşsizlik arttıkça talep daralacak, talep daraldıkça banka kredilerinde sorunlu olanların payı artar iken bütçe gelirleri eriyecek, sonuçta mali sektör ve kamu dengesindeki uzatmalı balayı bitecekti.

Sıkıntının küresel boyutta olması yukarıda özetlemeye çalıştığımız sorunun olmadığı şeklinde algılanmalı. Üretimde bugün yaşanan daralmaya salt kredi krizi ve küresel talep daralmasına bağlamak eksik bir teşhis olur, çözüm yolunun bulunmasını zorlaştırabilir. Küresel düzeyde etkisini hissettiren olumsuzluklar, sadece yaşamak zorunda kalacağımız olumsuzlukları erkene çekti, fakat aynı zamanda gerçekçi olma mecburiyetini de dayattı. Bu saatten sonra yeterli düzeyde yabancı kaynak temin edilse bile hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Topluma masal anlatıp beklentiler yolu ile onları yönlendirmek ve finansal piyasaları manipüle etmek artık mümkün olmayacak. Yabancı kaynak girişi ile para politikası yeniden gevşese, paramız yeniden değerlense ve enflasyon beklentileri gerilese bile ekonomi canlanmayacak; paranın devir hızı düşecek, borç-alacak zincirindeki sorunlar büyüyecek, bütçe açığı ile birlikte kamu finansman ihtiyacı artacak, asıl önemlisi faaliyet dışı gelir yaratmak pek mümkün olmayacak. Bu gerçekleri hesaba katmadığımız sürece istikrarsızlık dalga dalga büyümeye devam edecek. Talepteki  daralmayı önlemek üretimdeki sorunlara öncelik vermeyi ve tüm sorunları eşanlı olarak çözmeyi gerektiriyor. Tüm gerçekleri insanlarımıza anlatıp, bilinçli ve kararlı desteğini almadan, tüm uygulamaları değiştirmeden çözüm yoluna girmek pek olası görünmüyor.

Ülkemizde yaşanacak sıkıntılar da küresel krizin değil, uygulanan yanlış politikaların daha belirleyici olduğu zaman içinde daha iyi anlaşılacak!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar