Kendi kendine yeten yedi ülke

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

EKO ANALİZ / Alaattin Aktaş [email protected] Artık çok fazla duymuyorsak da, 25-30 yıl öncesinin tarımdaki sloganıydı adeta. Türkiye, dünyada kendi kendine yeten yedi ülkeden biriydi. Ne o zaman merak ederdik, bu kendi kendine yeten diğer altı ülke hangileri, diye; ne daha sonra öğrenme şansımız oldu, pek üstünde durmadık anlaşılan. Çünkü, daha önce söylenen gerçek idiyse bile, artık kendi kendimize yetme noktasının çok uzağına düşmüştük. Türkiye, özellikle 1980 sonrası dönemde yeni politikalar, yeni yaklaşımlar "icat etti" adeta. Bu, kendiliğinden gelişmedi, kendiliğinden oluşmadı, ince çıkar hesapları vardı altında. Bir dönem, açıkça ifade edilmese de "vergi alma, borç al" politikası hakim kılındı. Vergi almakla uğraşılacağına, fincancı katırları ürkütüleceğine, borç alınır, açıklar kapatılırdı. Hem faiz oranları da öyle korkulacak boyutta değildi ki. Ama borç yiğidi kamçılamadı, iyice pısırık ve mahkum duruma getirdi, borç katlandıkça katlandı ve parayı verenler, daha çok faiz isteme hakkını gördüler kendilerinde. Sonrası malum... Bir dönem, topladığımız vergi, faiz ödememize yetmez oldu. Aklı başında bir ebeveyn, evlatları arasında ayrım yapar mı; biz ülke olarak yaptık ve daha kötüsü yapmaya da devam ediyoruz. Sanayileşeceğiz, diye tarımı ihmal ettik; küçümsedik, basit bir sektör olarak gördük. İnsanlığın temel gereksiniminin karnını doyurma gereksinimi olduğunu biliyorduk bilmesine ama, nasıl ki borçlanmayı vergi almaya tercih etmişsek, bu kez de ithalatı üretmeye tercih ettik. İçerde tarım alanlarını ıslah etmek, sulamaya önem vermek, dünyanın en önemli projelerinden olan Güneydoğu Anadolu Projesi'ni tüm yönleriyle hayata geçirmek için çaba harcayacağımıza, kısa vadede "sonuç" verecek olan ithalata sarıldık. Ne uğraşacaktık içerde projelerle, tarım alanlarını ıslahla, üretimi nasıl artıracağımızla; dövizimiz de vardı, yapardık ithalatı sorun kalmazdı. Böyle davrana davrana, tarımı da, tarım yapanı da ikinci plana ittik. Sorun yalnızca üretim gerilemesi ve tarım kesimindeki istihdam azalması değildi ki. Tarım kesiminde çalışanlar işsiz kalacağından ne yapacak, köyünde oturmayacaktı ki. Çıkıp geldiler kentlere. İş gerekliydi onlar için de ve özellikle büyük kentlerde, tarımdaki çözülmeden sonra hücum edilen kentlerde bir işsizler ordusu patlaması yaşadık. Bütün bu olumsuzluklara bir de kuraklık eklendi şimdi. Özellikle geçen yıl kuraklığın getirdiği olumsuzluk, üretimin iyiden iyiye gerilemesine yol açtı. Türkiye İstatistik Kurumu'nun geçtiğimiz günlerde açıkladığı 2007 yılının tarımsal üretim verileri, Türkiye'nin "çok daha önemli" gündem maddeleri arasında adeta kaynayıp gitti, pek dikkati çekmedi. Türkiye'nin 2005 yılında 36.5 milyon ton olan tahıl üretimi 2006'da 34.6 milyon tona indi, geçen yıl ise 29 milyon tonda kaldı. Buğday üretimi ise aynı yıllar itibariyle sırasıyla 21.5 milyon, 20 milyon ve 17 milyon ton olarak gerçekleşti. Tarımdaki kuraklık, GSYH'nin geçen yıl hedefin altında kalmasında da en büyük etken oldu. Tarım, geçen yıl yüzde 7.3 küçüldü. Tarım sektörü, geçen yılı 2006'daki düzeyde kapatmış olsa, GSYH büyümesi yüzde 4.5 değil, yüzde 5.2 olacaktı. Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı İbrahim Yetkin'in geçtiğimiz günlerde yaptığı değerlendirmeden öğrendik; son yağışlar 2008 yılı tarım üretiminde gerileme yaşanması olasılığını ortadan kaldırmışa benziyor. Kabul, tarım üretimi büyük ölçüde doğa koşullarına bağlı; ama tümüyle de değil kuşkusuz. Tarımı böylesine ihmal edersek, bir süre sonra daha fazla ithalat yapmak durumunda kalacağımız kesin. Ama her ülke kendi karnını doyurma telaşına düşünce tüm dünyayı kasıp kavuracak olumsuz koşullarda paramız da ithalata yetmeyebilir. Hem, tarımı güçlendirmek demek, erozyonu önleyen ağaçlar gibi, niteliksiz işgücünün kentlere yığılmasını, kayışını da önlemek demek değil mi... Şimdilik, arada bir de olsa "tarımda kendi kendine yeten yedi ülkeden biri" olmakla övünüyoruz. Böyle giderse yıllar sonra, "bir zamanlar tarımda kendi kendine yeten altı ülke varmış" deriz...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar