Kedileri ben alırım, bırakmam!

Yavuz DİZDAR
Yavuz DİZDAR [email protected]

Haber geldi, dediler Zere salınacakmış, amansızmış durumu, dışarıda ölmesi daha meşru, yoksa "devlet" çarşafa dolanacakmış. "Tamam" dedim, "zaten işimiz budur, ben alırım." Çünkü burası benim güzel ve yalnız vatanım Türkiye'dir. Burada mühleti dolan bütün neferler, ister devrimci olsun, ister mütevelli, işe yaramaz hale geldiği zaman artık erimiş bedenleri, koşulsuz sokağa süpürülürler. Kutuplaşa kutuplaşa birbirlerini ittikleri öteki uçta, gururla yatsalar bile, sadece kinle beslenirler. Satıla satıla bitirilemeyen, bir lokma ekmek kalmasa bile ekilemeyen toprakların pazarlık peyidir çünkü bu kin. Değil bin yıl, beş bin yıl birlikte yaşasalar da aşamazlar. Öküz altında buzağı, kafalarını çevirseler görebilecekler uzağı, ama bir büyük tahtırevalli, çaresiz birbirlerine kilitlenmişlerdir. Değil sevmek, komşusuna selam vermekten bile aciz neferler, ne fena, vatanperverlikleriyle övünürler. Bir ağaç dikmişlikleri bile yoktur çoğunun, değil üstlenmek derdini başkasının çocuğunun, kendilerininkine bile temkinli bakarlar.

Yoksulluğun değil, umutsuzluğun çocuğudur kin. Açlıktan gürbüzleşen kolları yaman güçlüdür. Bunca su, bunca toprak, onda biri ekilse herkes doyacakken, üstelik göz göre göre olanı biteni, "böyyük sanayi ülkesi" olacağız ya, sabanı sürmekten daha kolay oluverir birden omuzlamak tüfeği. Acından ölmek bile daha kolaydır umutsuzluktan. Ve kim bilir hangi vatan evladı, arkası olsa olur muydu bu dağlarda, yürür, ayağına giydiği Scooter değil, devletin verdiği postalı. Ordusunu "ülkesini kendi vatandaşından korumak zorunda bırakan" bütün zerzevat, kafalarını çevirseler görebileceklerken o engin göğü, denizi ve toprağı, sadece dağlara bakarlar, sadece dağlara…

Benim zarif ve yalnız ülkemde, güneşin doğduğu topraklarda çocuklar hala tren taşlar. Batıdan gelen ya da Batı'ya giden bir tren, taş için aslında hayli "iri" bir hedeftir çünkü. Bilmem bilirler mi? TCDD trenlerinin camları iki kat yapılmıştır, dıştaki zaten kırılsın diye takılmıştır. Baba atılan her taştan gururlu, memur içeri alınan her baştan huzurlu, bir garip temaşadır bu, "bir tepsi baklava" şöleniyle kutlanır. Derken bu şölen için ve aynı trenle Batı'dan gelen öteki-berikiler, Soros sosuyla çeşnilendirilmiş "sivil toplum örgütü turşuları" kurarlar üzerlerine. Kokteyl turşularıdır bunlar, siz bilmezsiniz, sadece zengin kokteyllerinde ikram edilir.

Oysa yeminliyimdir ben, kimseyi geri çevirmemeye. Tuzun bile koktuğu yerde, düşmemiş son kaleyi savunurum. Üstelik sonradan olma değil, anadan doğmayımdır, ben vatandaşlarına ağlayan devlet babayımdır. İşte bu yüzden, en sevdiklerim bile anlamazlar Zere'yi neden aldığımı. Anlayamazlar, ama hatırlayamazlar da, çünkü Saylan'ınkileri de ben alırım, Hocanınkileri de. Efendininkiler de bana varır ve valininkiler de bana gelir, zira 'sağ, sol'unkiler de benden dönmez, o yüzden kapıdaki çiçekçinin yakını beni bulur, Taksim-Topkapı dolmuş hattı da beni bilir.

Çünkü Ayça öldüğü kelli kedilerini ben aldım.

İşte o yüzden Zere'yi de ben alırım, bırakmam!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar