KDVK’daki son değişiklik sürecinin hikayesi
HASAN EKİCİ - YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİR
7104 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 6.4.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Mevcut 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu (KDVK) 01.01.1984 tarihinde uygulanmaya başlanarak Türk vergi sistemine girmiştir. KDVK’da, yürürlüğe girdiği tarihten bugüne kadar değişen sosyo-ekonomik şartların ve hükümetlerin maliye ve vergi politika tercihlerinin bir gereği olarak yıllar içerisinde birçok değişiklik yapılmıştır. Ancak şimdiye kadar yapılan değişikliklerin kapsam ve içeriğine baktığımızda (34 yıllık uzun bir uygulama süresini de dikkate aldığımızda) çoğunun sınırlı ve dar kapsamlı olduğu, KDVK’nın ana esaslarında değişiklik yapmaktan uzak düzenlemeler olduğu görülmektedir.
7104 sayılı Kanun Tasarısı hükümet tarafından TBMM’ye sunulmadan önce kamuoyuna yansıyan haberlerde KDVK’da çok önemli ve köklü değişikliklerin yapılacağı ifade ediliyordu.(“KDV’de İngiliz Modeli”, DÜNYA gazetesi, 09.06.2017)
Bu durum tasarının genel gerekçesinde de ifade edilerek; değişikliklerin yatırım, üretim ve ihracatın teşvik edilmesine yönelik gerçekleştirilen diğer yapısal reformların devamı mahiyetinde olduğu, katma değer vergisinin işletmeler üzerinde finansman yükü oluşturmayan bir yapıya dönüştürülmesi, küçük işletmelerin uyum yükümlülüklerinin kolaylaştırılması, işlem maliyetlerinin azaltılması, uygulama kolaylığının sağlanması, kayıtlı ekonomiye geçişin özendirilmesi ve böylece ülkemizin ekonomik kalkınmasına katkı sağlanmasının hedeflendiği belirtilmiştir.
Yapılacak değişikliklerin çok kapsamlı ve önemli olduğu, ekonomik alanda faaliyet gösteren birçok sektöre ve gruba önemli etkileri olacağı gerekçesiyle tasarının hazırlık çalışmaları dar bir maliye bürokrat grubu tarafından yürütülmüş ve aynı gerekçeyle hazırlık sürecinde kamuoyuyla yeterince paylaşılmamıştır. Kamuoyu, tasarının içeriğini bir bütün olarak ancak tasarı TBMM’ye sevk edildiğinde öğrenebilmiştir.
Tasarı, Bakanlar Kurulu tarafında TBMM’ye sevk edilip kamuoyuyla paylaşıldıktan sonra tasarıya yönelik temel eleştiri tasarının kamuoyunda oluşan “KDV’de köklü değişiklik” beklentisini karşılamadığı yönünde olmuştur. Zira tasarıda indirim yoluyla giderilemeyen ve bu nedenle sonraki döneme devreden KDV’nin belli şartlar ve süreler çerçevesinde mükellefe iade edilmesi, 31.12.2018 tarihi itibariyle birikmiş (stok) sonraki döneme devreden KDV’lerin ayrı bir hesaba alınarak sonraki dönemlere devrinin engellenmesi ve belli şartlar çerçevesinde iade edilmesi, grup şirketlerine KDV beyannamelerinin birleştirilerek tek KDV mükellefiyeti tesis edilmesi, kanunda belirtilen kriterler esas alınarak Maliye Bakanlığı'nca belirlenecek “mükelleflerin vergisel uyum seviyelerine” göre farklı iade yöntemleri geliştirilmesi, imalatçılara yapılacak KDV iadelerinde yüklenilen KDV yöntemi yerine ihracat bedelinin belli bir oranında KDV iadesi yapılması gibi birkaç önemli değişiklik dışında tasarı daha çok, sosyo ekonomik gerekçelerle tam ya da kısmi istisnaları genişleten ya da mükelleflerin daha önce ödediği ancak kanun gereği indirim konusu yapamadığı katma değer vergilerine indirim imkanı getiren düzenlemelerden oluşmaktaydı.
Tasarıda bulunan toplam 25 değişiklik maddesinin 17’si 3065 sayılı KDVK’da değişiklik öngörüyordu. KDV’da değişiklik öngören bu 17 maddeden 7’si (3, 4, 5, 6, 8, 9, 16. maddeler) tam ya da kısmi istisna kapsamını genişleten ya da KDV indirimlerinde mükellefler lehine düzenlemeler içeren maddelerden oluşmaktaydı. Tasarının 6 maddesinde ise (1, 2, 7, 10, 13, 14) KDVK’nın teslimi, mükellefiyeti, KDV’nin ödeme süresini, emsal bedeli ve ücreti, tam istisna kapsamında iade edilecek KDV’nin iade talep süresini ve tarhiyatın muhatabını düzenleyen değişiklikler yer almaktaydı.
Her iki grupta yer alan toplam 13 maddedeki değişikliklerin içeriğine bakıldığında genelde mükellef lehine düzenlemeler olmakla birlik KDV sisteminde önemli ve köklü değişikler getiren düzenlemeler olduğunu iddia etmek zordu. Tasarıdaki değişikliklerin çoğu belli sektörleri/mükellefleri ilgilendiren, dar kapsamlı, kısmi ve işlem bazlı değişiklikler olarak yorumlanabilirdi.
Tasarının yasalaşması sürecinde TBMM Genel Kurulu’nda önemli bir süpriz yaşandı. Bakanlar Kurulu Kararı'yla “Kanun Tasarısı” olarak TBMM’ye sevk edilen tasarının en önemli ve yapısal değişiklikleri içeren maddeleri hükümet tarafından verilen önergelerle tasarıdan çıkarıldı. Verilen önergelerle, indirim yoluyla giderilemeyen ve bu nedenle sonraki döneme devreden KDV’nin belli şartlar ve süreler çerçevesinde mükellefe iade edilmesi, 31.12.2018 tarihi itibariyle birikmiş (stok) sonraki döneme devreden KDV’lerin ayrı bir hesaba alınarak sonraki dönemlere devrinin engellenmesi ve belli şartlar çerçevesinde iade edilmesi, grup şirketlerine KDV beyannamelerinin birleştirilerek tek KDV mükellefiyeti tesis edilmesi hususlarını düzenleyen maddeler tasarından çıkarılmıştır. Genel kurulda yapılan bu değişiklikler sonucunda değişiklik tasarısının içeriği daha da zayıflamış ve tasarı mükellefler lehine kısmi ve tam istisnaları genişleten ve KDV indirim hakkını kolaylaştıran maddeleri ihtiva eden bir yapıya bürünmüştür.
Tasarı 7104 kanun numarasıyla 6.4.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. KDVK’da yapılan değişikliklerin önemli bir kısmı KDVK’nın istisnaları düzenleyen maddelerinde yapılan değişikliklerden oluşmaktadır. Yapılan değişiklerin genel olarak istisna kapsamına giren teslim ve hizmetlerin kapsamını genişlettiği ve mükellefler lehine vergisel avantajlar sağladığı değerlendirilebilir. Özellikle KDVK’nın 12 ve13’üncü maddelerinde yapılan değişiklikler tam istisna kapsamına giren, 17’nci maddesinde yapılan değişiklikler de kısmi istisna kapsamına giren teslim ve hizmetlerin sayısını artırmıştır.
KDVK’nın 29’uncu maddesinde KDV’nin indirimine ilişkin hususlar düzenlenmiştir. Buna göre KDV mükellefleri, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan KDV’den, bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen KDV ile ithal olunan mal ve hizmetler dolayısıyla ödenen KDV’yi indirebilirler.
Yapılan değişikliklerin diğer bir kısmı da kanunun KDV indirimini düzenleyen maddelerinde yapılmıştır. Bu maddelerde yapılan değişikliklerle indirimi yasaklanmış bazı KDV’lerin indirimine imkan getirilmiştir. Bu çerçevede zayi olan amortisman tabi iktisadi kıymetlere ait KDV’nin, transfer fiyatlandırması kapsamında kanunen kabul edilmeyen giderlere ilişkin KDV’nin, KDV istisnası kapsamındaki bazı teslim ve hizmetlere ilişkin KDV’nin ve değersiz hale gelen KDV alacağının indirimi mümkün hale getirilmiştir. Aynı kapsamda KDV’nin indirim süresi de 1 takvim yılı uzatılmıştır. İmalatçı ihracatçı mükelleflerin KDV iade tutarının hesaplanmasında yüklenilen KDV esasından ihracat bedelinin belli bir oranına göre hesaplama esasına geçilmektedir. Bu değişiklikler de mükellefler lehine vergisel avantajlar getirmektedir.
Kanunda yapılan diğer değişikler belli konu ve işlemleri ihtiva eden değişikliklerdir. Bu çerçevede yapılan değişiklikler, arsa karşılığı inşaat işlerinde teslimi ve emsal bedeli, müzayede mahallerinde yapılan teslimlerde mükellefiyeti, hasılat esaslı vergilemeyi, fazla veya yersiz hesaplanan KDV’nin iadesi gibi hususları düzenleyen değişikliklerden oluşmaktadır.
3065 sayılı KDVK’da köklü ve yapısal değişiklikler yapılacağı iddiasıyla başlatılan değişiklik süreci gelinen nokta itibariyle maalesef hedeflendiği gibi sonuçlanmamıştır. Yapılan değişiklikler köklü ya da yapısal değişiklik niteliğinde olmaktan çok uzaktır. Değişiklikler kapsam açısından sınırlı olmuş ve yapılan değişikliklerin çoğu KDV istisnalarını genişleten ya da mükelleflerin indirim haklarını kolaylaştıran düzenlemelerdir. Bu düzenlemeler mükelleflere vergisel avantajlar ve kolaylıklar sağlama açısından olumlu değişikler olarak değerlendirilebilir. Ancak yapılan değişiklikler kamuoyunda yaratılan beklentiyi karşılamakta yetersiz kalmıştır.
Özellikle tasarıda yer verilen ancak genel kurulda tasarıdan çıkarılan birikmiş (stok) devreden KDV’nin mükelleflere edileceğine yönelik olarak ciddi bir beklenti oluşmuştu. Bazı hükümet mensuplarıyla iş dünyası örgütlerinin liderleri birikmiş KDV alacaklarının mükelleflere iadesiyle piyasaya sıcak para aktarılacağı ve ekonominin canlandırılacağına yönelik açıklamaları kamuoyundaki beklentiyi daha da artırmıştı. Gerçi kimi ekonomi yazarları tarafından bu kadar yüksek tutardaki birikmiş devreden KDV’nin kısa sürede iade edilmesinin bütçe imkanları açısından mümkün olmadığı da ifade edilmişti. Değişiklik sürecine ilişkin söylenecek sonsöz “Dağ fare doğurdu, KDVK’da yapısal reform bir başka bahara kaldı.”