Kazandıran bir finansal varlık yok
Fed fırtınası ve Çin’in yarattığı belirsizlik piyasaları tam anlamıyla dağıtıyor. Elimizde somut rakamlar var. Yılbaşından beri tüm finansal varlıklar para kaybettirmiş. Gelişen ülkelerin hisseleri ve tahvilleri, Amerikan hisseleri, gayrimenkul yatırım ortaklıkları, enflasyona endeksli tahviller, emtialar, Amerikan tahvilleri. Hepsinin performansı zayıf. Gerçekten anormal bir durum. Uzun yıllardır piyasaların içindeyim. Böyle bir durumla karşılaşmadım. Tabii yılın bitmesine daha üç ay var. Bu finansal varlıklar dönüş de yapabilir. Ancak böyle bir küresel portföyün zayıf performansı irdelenmelidir.
Hangi finansal varlığı analiz ederseniz edin, mevcut şartlar altında göreceğiniz şey ‘‘kararsızlık’’ olur. Piyasalarda yönsüzlük hakim. Amerikan tahvillerini ele alalım. Sene başından beri Fed’in faiz artırımı konuşuluyor. Hem Başkan Yellen, hem de Başkan Yardımcısı Fischer, ‘‘Yılsonuna kadar bir faiz artışı uygun gözüküyor’’ ifadesini defalarca kez kullandı. Tahvillerin performansının yerle bir olacağı düşünülüyordu. Düşüş oldu, fakat bir çöküş olmadı. Tahvillerde çöküşe oynayanlar, deyim yerindeyse ters köşeye yattılar. Tahvillerin yakın gelecekteki performansı yine soru işaretidir. Emtialar da amaçsız finansal varlıklar arasında bulunuyor. Son haftalarda, bakır ve petrol gibi önemli emtialarda yükselişler var. Hemen, ‘‘En düşük seviyeler görüldü mü’’ sorusu akla geliyor. Bu emtiaların kısa vadeli grafikleri pozitif sinyaller veriyor. Orta vadeli grafikler, ‘‘Düşüş henüz bitmedi’’ mesajını gösteriyor. Arz-talep gibi temel faktörlerde zaten dengesizlik var. Bu konjonktürde neye göre pozisyon alınır? Hemen her piyasada oynaklık seviyesi yüksek. Sert fiyat hareketleri yaşanıyor. Yüksek volatilite sanki yeni norm oldu. Bu durum, uzunca bir süre devam edecekmiş gibi gözüküyor. Bu tarz piyasalarda, istikrarlı kar edilemez. Aşırı risk alarak, çok kısa vadeli vurkaç taktiği uygulanabilir. Bunun dışında büyük pozisyonlar almak para kaybettirir. Zaten finansal varlıkların dokuz aylık performansları da ortadadır.
Döviz kuru riski ve Çin’deki satış dalgası, global piyasaları vurmaya devam edecek. Piyasalarda bir kazananın olmamasının temel nedenleri bunlardır. İlk sıraya koyduğumuz döviz kuru riski, dolardan kaynaklanıyor. Güçlü dolar başta gelişen ülke piyasaları olmak üzere, bütün piyasaları zehirliyor. Bretton Woods sisteminden beri yaşanan üçüncü dolar devrindeyiz. Önceki iki dönemde, küresel piyasalar yangın yerine dönmüştü. Gelişen ülkelerde krizler çıkmıştı. Doların ‘‘kral’’ olduğu önceki iki dönemde, faiz artışı beklentisiyle ilk etapta doların değeri yükseldi. Piyasalara son darbe, Fed faiz artırım sürecine başladıktan sonra geldi. Bugün de aynı filmi izliyoruz.
Fed’in faiz artışına gitmemesinin doğru olduğu kanısındayım. Fed sadece ABD’nin değil, dünyanın merkez bankasıdır. Kurumun küresel açıdan da sorumluluğu var. Kaldı ki, faiz politikasının 2008’den beri ABD ekonomisi üzerindeki etkisi tartışılır. 25 baz puanlık artırım için kopan fırtına gereksizdi. Şimdi aralık ayı konuşuluyor. Aralık 2015 veya Mart 2016, faiz artırımı hangi tarihte olursa olsun, önümüzdeki dönemde TCMB gibi gelişen ülke merkez bankalarının rezervleri tartışılacak. Bu konuda, bizimle aynı kategorideki ülkelere göre avantajlı bir durumda değiliz. Zor günler henüz bitmedi. Geçen haftadan sonra, kaçınılmaz sonun geldiğini bir kez daha hissettik. Seçim de yaklaşırken nasıl bir hazırlık yapacağız?