Kaza geliyorum dedi
Şampiyonlar Ligi'nde ülkemizi temsil eden tek takım Fenerbahçe, devlerle giriştiği mücadelenin ilk ayağını Porto'da 3-1 kaybetti. Fenerbahçe'yi analiz eden ve sarı-lacivertli takım üzerine kafa yoran herkesin ortak kanaati "Kadro yetersiz" iken, bizzat başkan Aziz Yıldırım tarafından "Geçen sezondan daha güçlüyüz" mealinde bir açıklama yapılması, Şampiyonlar Ligi maçlarını çok daha enteresan bir şekle sokmuştu. Bu arenadaki ilk randevu olan Porto maçı gösterdi ki, Fenerbahçe güçlenmek bir yana geçen yıla göre kadro erozyonuna uğramış durumda. Ve muhtemelen takımdaki eksiklerin geri dönüşleri dahi Fenerbahçe'yi geçen yıldan daha güçlü yapmayacak.
Rakip Porto'nun takımdaki önemli silahlarını satmasından sonra kadrosunu 25 milyon Euro harcayarak takviye ettiği biliniyordu, ama bu yeniden yapılanmanın sonuçlarını süzme fırsatına ulaşamamış bizler için Porto bir soru işaretiydi. Bu 90 dakikadan sonra Porto'nun da geçen yılki Porto olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Beşiktaş'ı evinde 2-0 yenen geçen yılın Porto'su ile Fenerbahçe karşısına çıkan arasında 6 farklı oyuncu var. Kaybedilen oyuncular da Inter, Chelsea, Atletico Madrid gibi ekiplere gitmişler. Fenerbahçe de benzer şekilde geçen sezon Sevilla deplasmanına çıkan on birinden 5 oyuncuyu değiştirmiş şekilde maça başladı. Ve tüm futbolseverlerin gördüğü gibi temsilcimiz de Avrupa'da ses getiren o Fenerbahçe olmaktan çok uzaktı. Amerika'nın yeniden keşfine gerek yok; Porto, Fenerbahçe'yi yenerken ligimizde Antalyaspor'un oynadığı taktik ne ise onu uyguladı. İşin ilginci Beşiktaş'ı yenerken de aynı taktikle oynamışlardı. Anlayacağınız Portekiz ekibi kadrosundaki yıldızları kaybetmesine rağmen takımını taktiksel temele uygun biçimde takviye etmiş. Dönelim Fenerbahçe'ye. Sevilla deplasmanında giden maçı çevirip, Avrupa'da tüm dikkatleri üzerine çeken Fenerbahçe ile Porto karşısındaki Fenerbahçe'nin taktiksel anlamda ne farkı vardı? Hiç! Orada bizi sevince boğarken de burada hepimizi üzerken de sarı-lacivertliler 4-2-3-1 biçiminde sahaya yayıldılar. O halde Fenerbahçe'nin transfer dönemini planlı, programlı ve ne yaptığını bilen bir hareket tarzıyla geçirdiği iddia edilebilir mi? Biraz da "Dost, acı söyler" düşüncesine sığınarak şu anki Fenerbahçe'nin grubun en zayıf takımı olduğunu iddia etmek, benim açımdan altı çizilmesi elzem bir tespit. "Edu'nun, Deniz'in, Semih'in ve Deivid'in dönmesiyle bu takım düzelir" şeklindeki bir sava asla karşı değilim. Elbette ki, bu oyuncuların takıma dönüşleri Fenerbahçe'ye bir ivme kazandıracak. Burada sorulması gereken, Fenerbahçe'li geçen yıl gördüklerinin ardından daha azına razı olacak mı?
Maç için uzun uzadıya bir kritik yapmayacağım. İlk 15 dakikada topa ileride basan ve temsilcimizi bireysel hataya zorlayan Porto, ligde de değindiğimiz arızalı takım savunmasını kullanarak bir anda 2-0 öne geçti. Skor üstünlüğünü ele aldıktan sonra oyunu kontrol ederek kontra kovalayan Portekiz ekibinin bu oyunu belli dönemlerde direksiyonun Fenerbahçe eline geçtiği gibi bir yanılsama doğurdu. Aslına bakarsanız, bu geri çekilmede sarı-lacivertlilerin geçen yılki süksesinin de rolü büyük. Fenerbahçe'nin o Fenerbahçe olmadığını bizler biliyorduk ama rakibin bunu bilmemesi bizim açımızdan iyi oldu. Hücumda 4-3-3 iken savunmada 4-5-1'e dönen bu taktik anlayışın Avrupa futbolunda giderek tercih edilen bir sistem halini aldığı aşikar. Geçen sezon yazdığımız "Fenerbahçe'nin sistemi çözülüyor mu?" başlıklı yazımız ile Euro 2008 öncesi kaleme aldığımız "Euro 2008'in modası 4-3-3 mü olacak?" başlıklı analizimizde bu yönelişe dikkat çekmiştik. "Fenerbahçe'nin yenilgisinde taktik anlayışlar ne derece etken oldu?" diye soranlar için ise şu cevabı verelim: "Taktiğe uygun oyuncu yönetimin, oyuncuya uygun taktik hocanın başarısı kabul edilir." Sizce yanlış nerede?..