Kayyumluk ve TMSF

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

AV. DR. UMUT KOLCUOĞLU

Bakanlar Kurulu, eylül başında olağanüstü hal kapsamında çıkardığı kanun hükmünde kararname (KHK) ile çeşitli suçlara karıştıkları iddiasıyla kayyum atanmış olan şirketlerin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) devredilmesine karar verdi. Bu düzenleme ile darbe girişimi ardından yürütülen soruşturma kapsamında farklı sektörlerde faaliyet gösteren iki yüzden fazla şirketin yönetimi TMSF’ye devredilmiş oldu. Bu sayının gelecek günlerde daha da artması sürpriz olmayacak.

Düzenlemenin kaynağı Ceza Muhakemesi Kanunu

Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca, zimmet, silahlı örgüt kurma veya bu örgütlere silah sağlama, casusluk ve devlet sırlarına karşı suçlar gibi suçlar bakımından, suçun şirketin faaliyeti çerçevesinde işlendiği konusunda kuvvetli şüphe varsa hâkim veya mahkeme, maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için gerekli gördüğü takdirde, soruşturma ve kovuşturma sürecinde şirket faaliyetlerinin yürütülmesi için kayyum atayabiliyor. Kayyum, suçun şirket eliyle işlendiği iddia edilen bir durumda, delillerin karartılmasının önüne geçmek, diğer taraftan da şirketin ticari faaliyetlerinin yürütülmesini sağlamakla yükümlü.
Eylül başında çıkartılan KHK uyarınca, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun bu düzenlemesi çerçevesinde 1 Eylül 2016 tarihinden önce yönetimlerine kayyum atanmasına karar verilen şirketlerin yönetimi TMSF’ye devrediliyor. Ayrıca, olağanüstü hal devam ettiği sürece bir şirkete terör örgütüyle bağlantısı nedeniyle mahkemece kayyum atanması kararı verildiği takdirde bu şirketlere kayyum olarak TMSF atanacak.

TMSF’nin yetkileri

TMSF, el koyduğu şirketlerin yönetimi üzerinde söz hakkı sahibi oluyor. Ancak yetkileri bununla sınırlı değil; TMSF, şirketin faaliyetlerinin mali durumu veya piyasa koşulları nedeniyle sürdürülemeyeceğini tespit ederse şirketin veya sadece varlıklarının satılmasına ya da şirketin feshi ve tasfiyesine karar verebilecek. Satılan şirketlerden elde edilecek gelir, şirket sahibi ya da yöneticisi hakkında açılan dava sonuçlanıncaya kadar fon bünyesindeki bir hesapta muhafaza edilip nemalandırılacak. Şirket sahibi ya da yöneticisinin yargılama sonucunda suçlu bulunması halinde satış geliri TMSF aracılığıyla Hazine’ye aktarılacak, suçsuz bulunması durumunda ise şirket sahibine iade edilecek.
Düzenlemenin etkileri

KHK’ya kaynak oluşturan Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yer alan kayyum düzenlemesinin uygulanabilmesi için suçun şirket faaliyetleri çerçevesinde işlendiği konusunda kuvvetli şüphe bulunması ve maddi gerçeğin ortaya çıkartılması için kayyumun atanmasının zorunlu olması gerekiyor. Ayrıca, her bir somut olayda kayyum atama tedbiri “ölçülülük” kriterini karşılamalı. Dolayısıyla, somut olayda daha hafif sonuçları olan bir yöntem ile delillerin elde edilmesi mümkün ise mülkiyet hakkının kullanımını kayyum eliyle sınırlamak yerine, o yöntemin kullanılması önem arz ediyor.

KHK ile getirilen düzenleme, şirket yönetimine el konulmasından öteye geçerek henüz yargılama tamamlanmadan şirketin satış yetkisini de TMSF’ye bırakıyor. Bu noktada, anayasal bir hak olan mülkiyet hakkının korunmasının ne şekilde sağlanacağının üzerinde durulması gerekiyor. Terör örgütü ile bağlantılı olduğu iddia edilen şirketler, TMSF tarafından satılır veya tasfiyesine karar verilir ve yargılama şirket sahipleri lehine sonuçlanırsa satış/tasfiye gelirinin şirket sahibine iadesi, mülkiyet hakkının korunması için yeterli olacak mı? Her ne kadar olağanüstü hal kapsamında çıkarılan KHK’lara karşı yürütmenin durdurulmasına karar verilemiyor ve kural olarak Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla iptali talep edilemiyor ise de TMSF’ce tesis edilen idari işlemlerin temel hak ve hürriyetleri kısıtladığı iddiasıyla bireysel hak arama yollarına gidilebilmesi mümkün gözüküyor. Önümüzdeki günlerde TMSF’nin alacağı satış ve tasfiye kararları neticesinde bu konu sıklıkla tartışma gündemine taşınacaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar