Kayseri'de izlenimler

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

İnsanın kendi kendine değer biçmesi, nesnellikten uzak olacağı için saygın bir davranış olmaz. Halkımızın akıl süzgeci, "…akla nazar değmez" diyerek, kendimize yönelik değerlendirmelerde nesnel olamayacağımız uyarısını yapar.

İşyeri sahipleri ve girişimcilerle yaptığımız toplantılara tutkuyla bağlanmam, tam da böylesi bir anlayıştan besleniyor. Eli taşın altında, hayatın örsünde her türlü çileyi çekerek arınmış, durulmuş ve zihinleri berraklaşmış insanların değer ölçülerine erişebilirlik gerçek bir fırsat alanı. Anlatılan her şeye inanarak aklımı başkalarına emanet etmiyorum; ama söylenen her sözü "anlamak" için de alıcı bir ruhla dinliyorum.

Kayseri'de işinin ehli insanlar karşısında bir kez daha kendimi sınama fırsatı buldum.

Kayseri bizim her zaman ilgi menzilimizdeki bir yer.Çağrılıyoruz; gidip öğreniyor; bildiklerimizi aktarıyoruz. Kayseri Sanayi Odası'nın yayın organına da sürekli yazılar yazarak düşüncelerimizi oradaki işyeri sahipleriyle paylaşıyoruz. HAGİAD'ın düzenlediği son toplantı öncesinde de İpek Mobilya'nın sahibi Saffet Arslan'dan "Çinkurun son durumu" hakkında bilgi aldık; mobilya sektörü ile ilgili değerlendirmelerini dinledik. Tahir Nursaçan, tekstil atıklarını değerlendiren heyecanı ve umudu yüksek genç girişimcilerden biri; işyerine her uğrayışımızda umut yelkenlerimizi rüzgârlandırıyor.

Sorgulama güveni

HAGİAD Başkanı İsmail Tuna sunuş konuşmasında, çok önemli bir "kültürel arka plana" gönderme yaptı: Aynı sektörlerde ,benzer iş yapanlar arasında, kasaba kültürünün arkadan vuran iki yüzlülüğüne, pusu kuran kaypaklığına ve "…bende yok, onda da olmasın" anlayışına dayalı kıskançlığına yakalanmayan dayanışma ruhunu anlattı. Altı çizilen husus, zenginlik üretmenin temel girdilerinden biri; dışa ve dünyaya açık meydan okuma özgüvenin ve cesaretinin, uzun soluklu gelişme yaratmanın da " gerek şartı". Açıklık, paylaşma, birbirimize karşı demokratik sabrımızı zorlama gelişmenin temel dinamikleridir; enerjiden de, ihracattan da, lojistikten de, tasarım yapabilme yeteneğinin gelişmesinden de daha etkilidir.

Kayseri'de bir başka gelişme dinamiğini daha paylaşmalıyız:Hacılar Belediye Başkanı Ahmet Herdem'in tutumunda yansıyan özellik: Sorgulama özgüveni.

Başkan, yedi yıl önce yapılan toplantıda söylenenleri gündeme taşıyarak; sözün nesnel gerçeğe ne kadar yansıdığını, arkasında durulup durulmadığını irdeledi. Burada mesaj çok açık. Başkan diyor ki, herkes sorumluluğunu bilmeli. Herkes, işini ciddiye almalı; arşivin şaşmaz aklının bir gün önünüze ne çıkaracağı unutulmamalı!

Altı çizilmesi gereken bir başka olguyu daha sizinle paylaşmalıyım: Hacılarlı'lar ekonominin insansız olmayacağını bilincinde. Ekonomi insan-odaklı bir etkinliktir; onu yaratacak olan da, yönetecek olan da insandır. O halde, sadece üretim, yurtiçi satış, yurtdışı satış rakamları çok anlamlı değil. Üretim kadar yaşam kalitesini artıran konular da parametreler arasında yer almalı. Ahmet Herdem'in toplantı sonrasında anlattığı insan-odaklı yatırımı da zihnimizin arka planına yerleştirelim: Okul yapılıyor; öğretmensiz bir anlamı olmayacağı gözleniyor. Öğretmenin iyisini çekmek için, kirasız oturacakları konut sunuluyor. Yetmiyor, çekirdek ailenin temel sorunu olan kreş yapılarak, okul öncesi bütün çocukların sorunu çözülüyor. Eğitim-öğretim sadece Hacılar sınırlarında kalmadığı için, üniversite ve yüksek okul kazananlara burs olanağı sağlanıyor. Yanı sistemin uçlarını kapatan "bütünlük" gözetiliyor. Kayseri'nin uzun dönemli geleceğine güvenle bakabilmemizin asıl nedeni, amacın maddi ve manevi zenginlik üreterek insan yaşamını kolaylaştırma olduğunu herkesin net bir biçimde anlamış olması. Bu amaca götürecek yolda elbirliği, işbirliği, gönül birliği, yani kafa birliği kadar, kasa birliğinin de sağlanmış olması. Çünkü bütün yapılanlar öncelikle para sorunu; bir sosyal sorumluk bilinci ile katılım işi.

Sorumluluk duygusu hakim

Ahmet Herdem, İsmail Tuna, Alper Özkaya, Turan Kabak, Tahir Nursaçan, Doğan İçingür, İbrahim Boydak, Hacı Ömer Övüç yemekte aynı masadaydık.

Hiçbiri, krizi bir ağlama duvarı haline getirmedi.

Hiçbiri, vergi mükellefinin sağladığı gelirlerden "destek" sağlama kurnazlığının peşine takılmadı.

Hiçbiri, açgözlülük ve sorumsuzluk duygusunun tuzağına yakalanan bir mantıkla sorunlara yaklaşmadı.

Hepsi, "…önce biz kendi üzerimize düşeni tam yapalım: Tasarım geliştirerek, katma değeri artıralım.Lojistik sorununa kolektif çözüm bularak, fiyat-maliyet dengesinde bir dezavantajla yüzleşmeyelim. Ar-Ge'ye ağırlık vererek, yaratıcı yeniliğin peşinden koşalım. Bölge endüstrisini belli ürünlere odaklı olmaktan kurtaran, çeşitliliği artıran bir yapıya kavuşturalım ki, gelecek krizlere karşı dayanıklı olsun. İşbirliklerini artıralım, ortaklıklar kuralım ki rekabet edebilir ölçek yaratalım. Teknolojiyi yakından izleyerek, kendi teknolojimizi üretim aşamasına geçelim ki, nesne değil, özne olalım" algılamasını sergiledi. Kimse hayıtın öz gerçeğinin önüne, kendi gerçeğini koymaya çalışmadı.

Yaşadığımız kriz, Kayseri'deki iş insanlarında var olan "pozitif düşünceyi" daha da ileri aşamalara taşımış. Bence, sevinmemiz, umutlarımızı alevlendirmemiz, geleceğe güvenle bakmamız gereken asıl gelişme bu algılama tarzı.

Meraklarının peşinde dünyayı anlamak için koşan, iyi eğitim görmüş, dışa ve dünyaya açık durabilen, kendi olanak ve kısıtları ile potansiyeller arasında denge kurmak için çabalayan bu kadar işinin ehli insanın karşısında kendimi test etme imkanı bulduğum için seviniyorum. Kapalı kapılar ardında kendi kendine böbürlenerek değil, işi bilenler karşısında sınav vererek kendimizi test etmek çok güzel… Abartmanın da, küçümsemenin de sakıncalarını törpüleme imkanı veren yüzleşmeleri çok geliştirici buluyorum. Umarım ki, sizler de bu düşüncelere katılırsınız…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar