Kayıp Alfabe, Sanat ve İstanbul

Talha APAK
Talha APAK MEVZUATIN İÇİNDEN

Bu hafta yine sizi mevzuattan koparıp İstan­bul’da miras tarihi Feshane’ye götürmek istiyorum. Sanatçı Ahmet Güneştekin’in uzun yıllar emek verdiği ve tarih kokan “Kayıp Alfa­be” adlı sergisi 17 Ocak’ta Artİstanbul Fesha­ne’de ziyarete açıldı. 20 Temmuz 2025 tarihine kadar ücretsiz gezilebilecek.

Sanat Tarihi; sanat objelerinin tarihsel ge­lişimleri ve üslup bağlamlarında incelenmesi­dir, tür, tasarım, biçim ve stil olarak başlıklara ayrılmasıdır. Resim çalışmaları, heykel, mima­ri, seramik, mobilya ve diğer dekoratif objeler sanat tarihinin materyalleri olarak adlandırılır. Sanatın tarihi ise; insanlar tarafından yapılmış herhangi bir sayıda olabilen manevi, anlatısal, felsefi, sembolik, kavramsal, belgesel, dekora­tif, işlevsel vs. amaçlar için yapılan ve görsel es­tetiğin ön planda olduğu nesnelere odaklanır.

Sergi; sanatçının toplumsal süreklilikleri ve kırılmaları izleyerek geçmiş olaylara dair kav­rayışını güncel meselelerle ilişkilendirdiği ça­lışmalarına odaklanır.

“Kayıp Alfabe” sergisinin ortak noktası ise; coğrafyası karışmış, coğrafyası­nı değiştirmeye mecbur edilmiş insanların bel­leklerini yoğunlaşarak üstlerinde taşıyan nesne­lerden oluşan enstalasyonlar; izleyiciyi kişisel ve toplumsal geçmişin acı verici yüzleşmeleriyle buluşturan hafıza çalışmaları ve tarihsel anlatı­nın referans alanını genişleten mikro-ritmik ya­pılarla kurgulanmış video ve ses çalışmaları da yer alıyor. Sanatçı Ahmet Güneştekin’in son dö­nem büyük ölçekli sergi prodüksiyonları arasında öne çıkan “Kayıp Alfabe”, insanlığın ortak hafıza­sına açılan bir sanat yolculuğu olarak karşımız­da duruyor.

Eserlerinde, insanlığın çok katmanlı hikayelerini sanatın evrensel diliyle yeniden ha­tırlatan Güneştekin; mitoloji, tarih, hafıza ve kül­türel kimlik temaları üzerinden çağımızın kaotik dinamiklerini anlamamız için bizlere yepyeni bir perspektiften bakma fırsatı sunuyor.

Sanat ve kültür havzası İstanbul

“Kayıp Alfabe” bir yanıyla ne kadar evrensel ise bir yanıyla da o kadar buralı, bize dair bir an­latı sunuyor. Bu aslında biraz da İstanbul’un hi­kayesi değil mi? Dünyayı kucaklarken kendisi­ne ait olanı unutmayan ve onu yaşatma çaba­sını öteden beri sürdüren bir şehir olduğu için İstanbul bugün hala özel olmayı başarabiliyor.

Metrohan, Taksim Maksemi, Süleymaniye Sıra Dükkanlar, Gülhane Sarnıcı, Bebek Sarnı­cı, Taş Mektep, Yedikule Gazhanesi, Ataköy Ba­ruthanesi, Anadolu Hisarı, Çubuklu Siloları gi­bi kıymetli yapılarımız, bugün kültür haritamı­zın önemli merkezleri olarak sizleri ağırlıyor. Haliç deseniz Art Feshane, Haliç Evleri ve Ha­liç Tersanesi İstanbul Sanat ile adeta bir kültür havzası.

Ahmet Güneştekin kimdir?

Ahmet Güneştekin, 1966 yılında Batman’da Garzan işçi kampında doğmuştur. 9 yaşında iken yağlı boya ile tanışıp resimler yapmaya başlamış, 1981 yılında okulun kütüphanesinde ilk sergisini açmıştır. Lise eğitiminin ardından Batman’dan ayrılarak İstanbul’a gelir. Mimar Sinan Üniversitesi Sanatlar Akademisi, ardın­dan İşletme dalında eğitim görmüş.

Ayrıca, bugüne kadar projelerine çocukları dahil ederek 5000 civarında çocukla resim ça­lışmaları yapmıştır. Günümüzde çalışmaları­nı kendi atölyesinde sürdürmekte ve yurtiçi ve yurtdışı sergilerine devam etmektedir. Resim çalışmalarının yanı sıra belgeselciliğiyle de ba­şarılı projeler yapmış. 2005 yılında kendi pro­jesi olan “Güneşin İzinde” adlı belgeseli hazır­lamaya başladı. TRT1 televizyonu için çekilen belgesel, Türkiye’de yapılmış sanat temalı ilk ve tek belgesel olma özelliğine sahiptir.

2012 yılında Yüzleşme isimli sergisiyle İstan­bul sanat çevresinde tanınmaya başlar. Ulusla­rarası izleyici onunla ilk olarak Venedik’te, vi­deo yerleştirmeleri kullandığı Bellek İvme­si sergisinde tanışır. 2014’te New York’taki Marlborough Gallery’de sergilenen işleri, optik yanılsamalar, geometrik soyutlamalar ve renk geçişleriyle birleştirdiği dışbükey ayna ve metal kafes gibi nesneleri işleyişi âdeta tuvalden taşı­yormuş hissi veren heykelsi formlardır.

2019 yılında Bakü’de açılan Belleğin Alfa­besi sergisindeki yapıtları, çatışma, karşıtlık ve inkâr üzerine kurulu ilişki biçimlerini vur­gular. Sergi, yeni bir yaşam politikası ve eti­ği olanağına doğru yönelmeyi önerir.16 Ekim 2021’de Diyarbakır’da gerçekleştirilen, bellek politikalarının sorgulandığı Hafıza Odası ser­gisi Güneştekin’in kişisel ve sıradan olanı siya­si ve toplumsal olgularla birbirine nasıl işledi­ğine odaklanır.

Katıldığım son sergi açılışında sanatçının yapmış olduğu konuşmasında; “ben de sizler gibi kalıcı değilim ancak eserlerim ve onun içinde yer alan bizlerin hikayesi kalıcı ola­caktır” sözleri beni çok etkilemişti. Sanat ve sa­natçılar, ülkenin tanıtımına, kültürüne ve eko­nomisine önemli katkılarda bulunurlar. Takip edilmesinde ve desteklenmesinde fayda gör­düğüm değerli sanatçımız Ahmet Güneştekin’e çıktığı yolda başarılar dilerim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Yıl bitmeden! 11 Aralık 2024