Kaybolan bir kuşak

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF [email protected]

 

Dünya üzerinde 200 milyon kişi bir iş ve sabit gelirden yoksun olarak yaşamlarını sürdürmek zorunda. Bunların 30 milyondan fazlası, Büyük resesyondan dolayı işlerini kaybeden insanlar. Kötüleşen işgücü piyasası sadece istihdamı değil, ücretleri de etkilemekte. Pazarlık güçleri iyice zayıfladığından dolayı geliri azalan milyonlarca kişi, ikinci bir işte çalışma ihtiyacı duyuyor. Der Spiegel'in haberine göre, AB'nin en güçlü ekonomisi Almanya'da gelir yetersizliğinden dolayı ikinci bir işte çalışan Almanların sayısı giderek artıyor. Tüm ülkelerde işsizlikten en çok etkilenen kesimlerin başında ise gençler var. Her üç işsizden birini, yaşı 25'in altında olan genç nüfus oluşturuyor. Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) eylül ayı raporunda genç nüfusun istihdamına ilişkin rakamlar oldukça karamsar. Kronikleşen AB krizinin, Doğu Asya ve Latin Amerika ülkeleri üzerindeki etkisi giderek daha çok hissedilirken, gençler arasındaki işsizlik de süratle artıyor. Geçen hafta Tokyo'da sona eren Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu'nun ortak toplantısı, ülkeler arasında kriz, daha doğru bir deyimle işsizlikle mücadele konusunda var olan görüş ayrılığını bir kez daha ortaya koydu. Eğer ekonomiler süratle toparlanma yoluna girmezlerse, yapısal işsizliğin yaygınlaşması kaçınılmaz. Aslında, bu yöndeki gelişmeler uzun bir süreden beri mevcut. Sanayi sektörü daralırken hizmetler sektörünün büyümesi istihdamı da olumsuz yönde etkiliyor. Hizmetler sektöründe eğitim kalitesi yüksek işgücünü absorbe edecek yeterli sayıda iş alanının ortaya çıkmayışı, yapısal işsizliğin önemli bir nedeni.***Şimdiye kadar edinilen tecrübelere göre, ekonomik konjonktürdeki gelişmelerden büyük ölçüde bağımsız olan yapısal işsizliğin giderilmesi zor. Bu konuda en canlı örnek Avrupa ülkeleri, bu ülkelerde 1970'li yılların sonunda ortaya çıkan işsizlik sorunu, o zamandan bu yana çözülebilmiş değil. Sahip oldukları bilgi ve becerinin gerektirdiği işlere artık ihtiyaç kalmaması nedeniyle işsiz kalan insanların bambaşka alanlarda iş bulmaları için her şeyden önce, o işlere uygun bilgi ve becerileri edinmeleri gerekiyor ki, bu da sanıldığı kadar kolay değil. Özel sektörün katkı ve çabası olmadan, yapısal işsizlik sorununun üstesinden devletlerin tek başlarına gelebilmeleri zor olmanın ötesinde imkansız. Değişen ekonomik koşulların yanısıra giderek ağırlaşan yaşam koşullarının da özel sektör kuruluşlarının çalışanlara karşı sorumluluklarını arttırdığı bir gerçek. Sosyal projeler geliştirmeden, sadece karı arttırmaya yönelik faaliyetlerle işletmelerin uzun vadede ayakta kalmaları bir yana, sistemin kendini yenileyebilmesine katkıda bulunmaları da güç.***Gençler arasındaki işsizlik beşeri sermayede yol açacağı kayıplarla orta vadede büyümeyi engelleme potansiyeline sahip. Soruna en çok dikkat çekenlerden biri olan FED Başkanı Ben Bernanke'nin parasal genişleme programının amaçları arasında gençler arasındaki işsizliğin önlenmesi başta gelen hedeflerden biri. ILO ise sorunun çözümü için istihdam artışını teşvik eden büyümenin teşvik edilmesi, işgücü eğitiminin yanı sıra üretimde işgücü yoğun üretim tekniklerine ağırlık verilmesi ve gençler arasında girişimciliğin özendirilmesini öneriyor. Krizden en çok etkilenmiş olanlar gelişmiş ekonomiler olmasına rağmen tahminler, bu ülkelerde gençler arasındaki işsizliğin önümüzdeki yıllarda azalacağı yönünde. Rakamsal olarak ifade etmek gerekirse, gelişmiş ülkelerde yüzde 17.5 olan genç nüfus içindeki işsizliğin önümüzdeki beş yıl içinde yüzde 15.6'ya gerilemesi bekleniyor. İlk bakışta olumlu bir gelişme gibi görünse de, işsizlikte beklenen azalmanın nedeni istihdamın artmasından çok, uzun süreli işsizlikten ötürü birçok genç insanın iş aramaktan vazgeçip işsiz statüsünden çıkmış olmaları. Dünya genelinde 2012'de yüzde 12.7 olması beklenen genç nüfus içindeki işsizlik oranının 2017'de yüzde 12.9'a yükselmesi tahmin ediliyor. TÜİK'in hesaplamalarına göre, Türkiye genelinde geçtiğimiz yılın Ocak ayında yüzde 22.0 olan genç nüfustaki işsizlik oranı, bu yılın Ocak ayında yüzde 18.4'e gerilemiş bulunuyor. Avrupa'da ise gençler arasında işsizliğin en yüksek olduğu ülkeler Yunanistan ve İspanya. Yüzde 50'nin üzerine çıkan gençler arasındaki işsizlik, bu iki ülkede ekonominin olduğu kadar demokrasinin geleceğini de yakından ilgilendiriyor. Avrupa ülkelerinin Parasal Birliği, daha doğru bir ifadeyle AB'yi ayakta tutmak istemelerinin en önemli nedenlerinden biri de, geçmişte yaşanan acı tecrübelerin tekrarlanmaması.***İşsizlik oranının en düşük olduğu ülkeler ise Güney ve Doğu Asya'dakiler. Buna karşılık, tamamını müslüman ülkelerin oluşturduğu Kuzey Afrika ve Ortadoğu bölgelerinde 15 yaş üzeri nüfus içindeki işsizlik dünya ortalamasının bir hayli üzerinde. Bu ülkelerde, özellikle gençler arasındaki işsizliğin dünya ortalamasının iki katına yaklaşması düşündürücü. 2012'de gençler arasındaki işsizlik oranı sırasıyla yüzde 27.5 ve yüzde 26.4 olan bu iki grupta, 2017'de bu oranın yüzde 26.7 ve 28.4 olarak gerçekleşmesi bekleniyor. Gelişmiş ekonomilerindeki krizin bu grupta yer alan ülkelerdeki yüksek işsizlikte etkisi büyük. Son aylarda adından sıkça söz edilen "Arap Baharı"nın bu ülkelere demokrasi getireceği safsatası bir yana, geleceğe yönelik ümitlerini kaybeden gençlerin, bölgedeki ülkelerde giderek daha radikal yönetimlerin işbaşına gelmesine yol açmaları da mümkün. İşsizlik sorununun üzerine ciddi olarak gidilmezse, demokrasiler yara alırken demokrasi karşıtı ve radikal dinci hareketlerin güçlenmesi de önlenemez.
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016