Kavramı çarpıtınca...

Taylan ERTEN
Taylan ERTEN ANKARA'dan [email protected]

ANKARA'dan / Taylan ERTEN [email protected] "Sıkmabaş" tabir edilen ve kullanana göre "siyasi simgeye" de dönüşen türban geleneksel başörtüsüyle bulamaçlanıp üniversitelere sokulmaya kalkışılınca anayasanın kafası da karıştı. Anayasanın kafası karışır mı? Bir iktidar laik, demokratik Cumhuriyet'in niteliklerini "uhrevi inançları" doğrultusunda değiştirmek için ikide bir anayasa ile oynarsa, o anayasanın yalnız kafası değil, her şeyi karışır. Ve kafası karışan anayasa, kendisiyle oynayanların kafalarını da karıştırır! Karıştırmıştır! Türbanı üniversitelere sokmak için 1982 Anayasası'nı değiştirenler, onlara yol gösteren "bilim" insanları vesaire şimdi kara kara düşünüyorlar: Cumhuriyet'in "çenesini" bağladık ama türbanın "çene altı meselesini" nasıl çözeceğiz?!! Gelinen nokta bu kadar dramatik, bir bu kadar da ironik! Cumhuriyet tarihinde siyasi dramla kara mizahın birbirine böylesine karıştığı bir dönem yaşanmamıştı. Şimdi yaşanıyor. 2008'in siyasi gündemi artık "türbanın çene altı nasıl bağlanacak" sorusudur! Bir araştırma Ankara'da araştırma şirketi Metropoll her ay "Türkiye'de Siyasal Durum" başlığı altında kamuoyu araştırmaları yapıyor. Aralık 2007 'deki araştırmanın konusu "Liderlerin İmajı ve Kurumlara Güven" idi. "Başörtüsü Yasağı" araştırması ise Ocak 2008 tarihli. Temaları farklı olmakla birlikte iki araştırmada da Metropoll'ün isimlendirmesiyle "başörtüsü yasağı" yoklanıyor: İlkinde Türkiye'nin öncelikleri arasındaki yeri, ikincisinde doğrudan "yasak" sorgulanıyor. Ve, ilginç bulgular çıkıyor. Kamuoyu araştırması yapanların ideolojik, siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel referans odaklarına "mesafeli" durmak zorunluluğu yok mudur? Bu soruyu not ederek güncel konuya dönüp düşüncemi yazayım: Metropoll, ilkinde 1.242, ikincisinde 1.245 deneğin nabzını tutarken, türban ile geleneksel başörtüsü kavramları arasına sanki bir "sinyal karıştırıcı" koymuş: soru tarzından bu anlaşılıyor. Oysa, Türkiye'de başörtüsü yasağı diye bir sorun asla olmadı. Olmayacak da... Laik Cumhuriyet'in devlet ve kamu kurumlarında türban yasağı, kılık kıyafet kuralları var. Başörtüsü inanç gereği. Türban "siyasi simgeliği" tescilli bir örtünme biçimi. Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun tanımladığı laik milli eğitim üniversiteler dahil türban yasağı kapsamında. Mesele bu. İlginç bulgular Yoklamanın soru tarzı, sorulan kişide algılama zafiyeti yaratsa da, türban sorunu, halkın "öncelikli konuları" arasında yok derecesinde. Aralık 2007'de Metropoll soruyor: Hükümetin çözmesi gereken en acil sorunlar neler? Cevap: işsizlik yüzde 28.3, terör yüzde 27.2, ekonomik sorunlar yüzde 15.5, fakirlik- gelir dengesizliği yüzde 5.6. "Başörtüsü sorunu" bu gündemde binde 6 ile 12. sırada. Ocak 2008'de bu kez "baş örtüsü yasağı" soruluyor. Kadınlar başını örtüyor mu? Evet, yüzde 69.5. Nasıl örtüyor? Baş örtüsü veya yemeniyle yüzde 67.1. Neden örtüyor? inançları gereği yüzde 79.4, gelenek etkisi yüzde 6.5. Türban ile örtenler yüzde 27.3. Bu oran içindekilerin gerekçesi ne? "İslam'a göre en iyi örtünmeyi sağladığı için" yüzde 73.8. Yüzde 15 de "daha estetik ve modern" bulduğu için. Araştırmada, "Başörtüsü siyasi simge mi?" sorusu da var: yüzde 25 için siyasi simge, yüzde 67.6 için değil. Ama, "Türban siyasi simge mi?" sorusu yok! Şu var: "Başörtüsü, türban siyasi simge olsa bile üniversitede serbest mi, yasak mı olmalı?" Serbest olsun yüzde 47.1, yasak sürsün yüzde 42.6. Araştırmalar şunu gösteriyor: Başörtüsü ile türban farklı. Halk da farkında. Başörtüsü inanç gereği, türban siyasi simge. Kamuda türbana özgürlük isteyenlerin sosyal dayanağı yüzde 27.3'lük kesim. Türban üniversitelere girsin mi? sorusuna gelince, halk "şak" diye bölünüyor: neredeyse yarı yarıya! Toplumsal mutabakat nasıl ama!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Atilla Karaosmanoğlu 13 Kasım 2013