Kassiyen'deki baraka

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Yeşiltepe'deki evimizin penceresinden Erbaa'nın soluk ışıkları görünürdü. Erbaa pazarı Cumartesi günü kurulurdu. Sabah'ın erken saatlerinde Gökdere Vadisi'ndeki üç büyük köyden oluşan Avlunlar'dan, Tepeyağı'ndan insanlar önlerinde hayvanları ile Çardaklı tepelerinde görünür; karanlıktaki gölgeleri zihnimde cinlerin yürüyüşü algılamasını yaratır; korkudan eve kaçar daha kaldırılmamış olan yorganın altına saklanırdım.

Erbaa 22 Aralık 1942 depreminde yerle bir olmuştu. Erbaa depremi, köy söylemlerinin kurguları ile zenginleşmiş, masalsı bir anlatıma dönüşmüştü. Kelkit Vadisi köylerini kırıp geçiren deprem öyküleri çocuk dünyamızın korkular ağını durmadan büyütüyordu.

Erbaa depreminin benim için bir başka özelliği daha vardı. Anama ne zaman doğum gününü sorsam, "…Erbaa depreminde baban askere gitmişti, Zemheri ayının eski hesap yılbaşında sen dünyaya geldin!" derdi.

Lise yıllarında Tokat yöresinde depremleri anlatan bir makaleyi büyük özenle okuduğumu, Erbaa depreminin tarihini not ettiğimi, depremden 22 gün sonra dünyaya geldiğimi saptadım.

Deprem korkusunda tahtadan yapılan barakada, zemheri soğuğunda yaşamam için nenemin ve anamın çile çektiklerini öğrendiğimde; Kassiyen Mahallesi'ndeki eski evimizin yanında barakanın yeri merak dünyamın merkezine yerleşti.

Ne zaman köye gitsem, bir akrabamıza terk ettiğimiz eski evimizdeki barakanın olduğu yere gider; sözcüklere sığdırmamın mümkün olmadığı duygular yaşarım.

Anıların gizemi

İnsanı anılara bu denli güçlü bağlayanın ne olduğunu hep merak etmişimdir.

Kassiyen'deki evimizin yukarısında meşelerin, meyve ağaçlarının birbirine girdiği küçük bir orman vardı.Ormanın hemen kıyısında, baharın artan, yazın ince sızıntıları eksik olmayan gözenin suları yola doğru ilerler; bir türlü aşağı inmeden toprağın derinliklerine sızardı…Suyun aktığı beş on metrelik yerde yeşillikler hiç eksik olmaz, güz günlerinde her şeyin kuruduğu, hazan mevsiminde çocukluk dünyamdaki hüzünlerin arttığı anlarda,yeşilliklerin yaşama sevincine sığınırdım.

Rumlar 'dan kalan küçük evimizi, boş odalarının beyaz toprakla sıvanmış duvarları, perdesiz pencereleri ile anımsarım. Hemen yanındaki çatma tahtalardan yapılmış, mısır kurutma ve saklama yeri olan nalya zihnimde evimizden daha canlı durur.

Dedem, Kassiyen'dan Yeşiltepe'ye göçmeyi çok istemiş… Siroz hastalığının amansız pençesi yakalayınca, Sivas ve Samsun'da tedavilerden sonuç alınamamış, 43 yaşında hayata veda etmiş.

Dedem kendi isteği ile Uluhan'daki mezarlığa saklanmış. En büyük halamın anlattığına göre, Pançidze Eşref Ağa ile girdiği büyük mücadele sonunda, tapusunu almadan köye dönmediği Kalaycıoğlu tarlasının tam karşısında sonsuz uykusuna dalmak istemiş.

Kalaycıoğlu tarlasının benim köyde bulunduğum 17 yıllık yaşamımda çok özel bir yeri var. Köyün ekilen dikilen arazileri öküzlerimizi otlatmak için yasaklandığından, tam ortasından su arkı geçen, her zaman yeşil otları büyüyen tarla, hemen yanındaki Tuientler'in sahip çıkmadığı meyve bahçesi yaşamımın sığınağı gibiydi. Ark boyu öküzleri otlatır; karınları doyduğunda çevrede zarar verecek şey olmadığı için Tutientler'in bahçesindeki ağaç altlarında dinlenmelerini sağlarken, çoğu zaman elime geçirdiğim bir kitabın serüvenine dalar; kimi zaman da çocukluk aşkımı düşünürdüm.

Stalin'le bizim köyün derdi ne?

Köyde Davladze Durmuş'un Gramotfonu, Katro Niyazı'nını radyosu, Sakarat Dağları'nın etekleri ile Canik Dağları'nın ufukları arasında sıkışan köy dünyasının ufkunu birden bire ülkeye açmıştı.

Katro Niyazı'nın radyosu yüksek sesle açılır; özellikle yaz günlerinde akşam saatlerindeki "ajansı" adını anımsamadığım spikerlerden dinlerdik.

Stalin'in öldüğü gün bizim köylülerin çok sevindiğini anımsıyorum…Yedi yaşındaki bir çocuğun kavrayışı içinde "Rus tehdidi" algılaması vardı; ama bizimkilerin göç edip geldiği Artvin'i Stalin'in istediğini kavramış durumda değildim. Yıllar sonra, Stalin'in ölümünün Sorhun Köyü'de yaşayanların neden sevindirdiğini anlayabildim.

Kassiyen'deki evimizden Stalin'in ölüm haberine kadar yedi yaşındaki çocuğun anılar dünyasında neler kalabilir ki… Doğduğumuz yere olan gizemli bağlılık…Korkular.. Umutlar…Ve işte insan…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar