Kasımdaki yapay fiyat düşüşü faiz indirimine gerekçe olamaz
Kasım ayında fiyat endekslerinin niye gerilediğini bilmeyen yok. Alınan önlemler arasında vergi indirimi olmasaydı fiyatlar kesinlikle düşmeyecekti. Bu gerilemeyi biraz da kur ve petroldeki düşüş destekledi. Ama temel etken, vergi indirimi.
Şimdi önümüzdeki hafta Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısı var. Kurul 13 Aralık’ta toplanacak.
TÜİK’in fiyat endekslerini açıkladığı 3 Aralık Pazartesi günü bir dedikodu kulaktan kulağa yayılmaya başladı:
“Bakın işte hem tüketicide, hem üreticide fiyatlar düştü. Yıllık oranlar yönünü aşağı çevirdi. Yıllık TÜFE, Merkez Bankası’nın fonlama maliyetinin altında kaldı. Yüksek faiz ekonomideki her kötülüğün anası olduğuna göre artık bu faizi aşağı çekmenin tam zamanı.”
Dile getirilen, kulaklara fısıldanan görüş üç aşağı beş yukarı buydu. Bu görüşü savunan ve kendilerince kamuoyu oluşturmaya çalışanlar olsa olsa üç grupta toplanabilir.
★★★
Birinci gruptakiler, fiyat endekslerinin niye gerilediğini gerçekten irdelememiş olanlardır. Vergi indirimine konu olmayan ürünlere de yayılan bir fiyat düşüşü yaşanmış olsaydı ve önümüzdeki aylarda da bu düşüşün devamı yönünde çok güçlü emareler bulunsaydı, bu görüşe katılmamak olmazdı. Dün de yazdığımız gibi vergi indirimi de, pek uyulmasa da enfl asyonla topyekun mücadele kapsamındaki yapılan o ilk indirimler de bitti. Yani aralık ayı için artı bir indirim yok; artık aralık ayındaki fiyatlarda baz, kasım fiyatları. Dolayısıyla aralıkla birlikte normale döndük. Kasım normal değildi çünkü, yapay bir şekilde, bir anlamda zorlama ile fiyat endekslerinin gerilemesi sağlanmıştı.
Dolayısıyla ciddi ciddi “Bakın fiyatlar gerilemeye başladı, artık faiz de inmeli” diyenlere TÜİK’in verilerini biraz yakından ve özümseyerek incelemelerini ve kasım ayında fiyatların niye gerilemiş göründüğünü tarafsız gözle değerlendirmelerini öneririz.
★★★
İkinci gruptakiler ise fiyatlarda kasım ayında yaşanan gerilemenin nedenini bilmekle birlikte geleceğe fazlasıyla olumlu bakmayı sürdürenlerden oluşuyor gibi...
Bu gruptakiler anlaşılan aralık ve sonrasında pek gerileme beklemiyor ama ortaya çıkacak artışların yıllık oranın gerilemesini sağlayacak düzeyde kalacağını varsayıyor. Bu görüşten hareketle de faizlerin düşürülebileceği görüşü dile getiriliyor.
★★★
Üçüncü gruptakiler ise bir faiz indirimine gidileceğine hiç ihtimal vermedikleri halde böyle bir dedikodu çıkarıp döviz spekülasyonuyla para kazanmayı amaçlayanlardır. Bunlar, amaçlarına da bir ölçüde ulaşmış sayılırlar.
Dedikodusu bile yetti
Döviz kurunu bu düzeylere indirene kadar çok uğraştık, büyük bedeller ödedik. Geldiğimiz düzey de hala bir yıl öncesinin çok üstünde. Kasım ayındaki ortalama dolar kuru, bir yıl öncesinin yüzde 39’a yakın üstünde bulunuyor. Eylüldeki yüzde 84’lük orana göre çok büyük gerileme var ama yüzde 39 da hiç yabana atılacak bir artış değil.
Merkez Bankası’nın 13 Aralık’ta faizi aşağı çekebileceğine dönük dedikodunun bile döviz kurlarında nasıl artışa yol açtığını gördük. Kur bu düzeyde belli ki çok eğreti duruyor, her an yönünü yukarı çevirebilir.
Kaldı ki varsayalım kasım ayındaki fiyat düşüşü sağlam temellere dayanıyor, varsayalım bu düşüş yavaş yavaş da olsa devam edecek. Hele durun; henüz yalnızca TÜFE yıllık fonlama maliyetinin altına indi. Yİ-ÜFE de, dolar da yıllık artışta faizin hala çok üstünde.
Merkez Bankası’nın gelecek haftaki toplantıda faize dokunacağı sanılmıyor. Aksi yaşanır ve faiz göstermelik düzeyde de olsa aşağı çekilirse son aylardaki göreli iyileşme bir anda yok olur gider.
Seçim öncesinde petrol fiyatlarındaki indirimin akaryakıt fiyatlarına yansımasını da önleyecek bir kur artışıyla sonuçlanacak böyle bir faiz müdahalesine ekonomi yönetiminin de sıcak bakacağı hiç sanılmıyor zaten.