Kaşıkçı cinayeti ve ‘tek adam’ rejimleri
Son haftalarda önce ABD sonra Çin borsalarında yaşanan ani dalgalanmalar, ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşlarının bir soğuk savaşa dönüşme olasılığının artması ve dünya ekonomisinde sıkıntılı bir döneme girilmekte olduğunu gösteren sinyallerin çoğalması, 2019 yılının farklı gelişmelere gebe olabileceğini düşündürüyor. Bu konulara önümüzdeki haftalarda değineceğim ama bu yazıda, yaşadığım eve 2-3 kilometre mesafede gerçekleştirildiği anlaşılan Kaşıkçı cinayetine ve ‘tek adam’ rejimlerinin yarattığı tehditlere odaklanmak istiyorum.
Dünyanın gözü Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yapacağı önemli konuşmaya odaklanmıştı dün. Erdoğan’ın yapacağı açıklamaların, bütün yetkileri elinde toplayarak ve rakiplerini sindirerek Suudi Arabistan’ın mutlak hakimi haline gelen Muhammed Bin Selman’ın (MBS) geleceği açısından büyük önem taşıyacağı belirtiliyordu. ABD Başkanı Donald Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in de, Erdoğan’ın gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesiyle ilgili olarak yapacağı açıklamalara odaklandığını tahmin etmek zor değildi. Yalnızca MBS’nin ve Ortadoğu’nun geleceği açısından değil, dünyada giderek yaygınlaşan ‘tek adam’ rejimlerinin niteliği ve geleceği açısından da önem taşıyordu Kaşıkçı’nın öldürülmesiyle tetiklenen gelişmeler.
Erdoğan’ın konuşmasını yapacağı saatlerde Riyad’da başlaması beklenen “Çölde Davos” buluşmasına katılacağı belirtilen Batılı devlet adamlarının ve küresel şirket tepe yöneticilerinin birçoğunun Kaşıkçı cinayeti nedeniyle toplantıya katılmaktan vazgeçmesi de, bu vahşice işlenmiş cinayetin Batı’nın sabrını taşırdığını ve kırmızı çizgilerini çiğnediğini gösteriyordu. Davos toplantılarını düzenleyen Dünya Ekonomik Forumu önceki gün bir açıklama yaparak, MBS’nin büyük önem verdiği Riyad buluşmasının “Davos” ile ilişkilendirilmesine karşı çıktı. “Çölde Davos” buluşmasının web sitesi saldırıya uğradı, siteye girenler Cemal Kaşıkçı’nın kellesini almaya hazırlanan cellat rolündeki MBS’nin ürkütücü görüntüsüyle karşılaştı.
‘Tek adam’ rejimlerinin tehdidi
‘Tek adam’ rejimleri, farklı ülkelerde yaşayan ve başıboş kalmış görünen bir dünyada geleceğe kaygıyla bakan kitlelere umut ve güven aşılayabilen liderlerin yüceltilmesine dayanıyor. Bu role soyunan ve giderek efsane haline getirilen siyasi liderlerin, zamanın ruhunu doğru okuyabilen ve toplumlarının nabzını tutabilen siyasetçiler olduğunu kabul etmek gerekiyor. Böyle bir liderin her konuda rakiplerinden üstün olduğunu, hiç hata yapmadığını ve tüm yetkileri kendinde toplayarak her konuda tek başına karar verebilecek konumda olması gerektiğini kabul ediyor ona biat edenler. ‘Tek adam’ konumundaki liderler, ülkelerini dünya arenasında başarılı göstermeye ve her fırsatta güç gösterisinde bulunmaya da büyük önem veriyor. Bu nedenle çıkarlarının çeliştiği noktalarda bu liderlerin birbirleriyle çatışma noktasına gelmesi de söz konusu olabiliyor ve bu da dünya için tehdit oluşturabiliyor.
Bu efsanenin yaratılması ve korunabilmesi için söz konusu liderin her türlü eleştiriden korunması gerekiyor. ‘Tek adam’ rejimlerinde medyanın tümüyle yandaş hale getirilmesi ve lideri eleştirmenin ciddi bir bedeli olması kaçınılmaz hale geliyor. Son dönemde Suudi Arabistan’ın tek hakimi haline gelen MBS’nin uygulamalarını eleştiren Kaşıkçı’nın da bu nedenle katledildiğini düşünebiliriz.
Erdoğan’a karşı tuzak mı?
Ülkemizde yazılı basının büyük çoğunluğunu oluşturan Erdoğan yandaşı medyada günlerdir yer alan haber ve yorumlarda da Kaşıkçı cinayetine geniş yer veriliyor ve olayın farklı bir boyutu olduğu ileri sürülüyor. MBS’nin BAE lideri Muhammed bir Zaid ve Başkan Trump’ın damadı Jared Kushner’den de destek alarak Erdoğan’a karşı bir tuzak kurduğunu belirten bu yandaş medya mensupları, Erdoğan’ın bu tuzağı bozmaya kararlı olduğunu ve MBS’yi güç duruma düşürecek açıklamalar yapacağını iddia ediyordu dünkü konuşma öncesinde.
Ancak beklentileri gerçekleşmedi, Erdoğan merakla beklenen ve başlıca dünya televizyonlarında da canlı yayınlanan konuşmasında bu konulara hiç girmedi, tüm dünyanın olayın arkasındaki kişi olarak gördüğü MBS’nin adını bile anmadı. Yalnızca MSB’nin babası olan Suudi Arabistan Kralı ile yaptığı telefon görüşmeleri sonrasında tutuklanan 18 kişinin İstanbul’da yargılanması çağrısında bulundu ve olayla ilgili soruşturmanın sürdüğünü belitti. Kaşıkçı’nın ortadan kaybolduğu günden beri, adı açıklanmayan “Türk yetkililer” tarafından yabancı medyaya ve bir kısım yerli medyaya sızdırılan bilgileri tamamlayacak önemli bir şey de söylemedi.