Kasaba cühelası olmaktan kurtulmanın yolları

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Sorunların çözümleri üzerine düşündüğümüzde, büyük engellerimizden birinin de "Kasaba kültürü" olduğunu görürüz. Bu kavramı, Eskişehir' in değerli iş insanlarından biri olan Orhan Aydın'dan ilk kez duyduğumda, kavramın içeriğini doldurmak için ansiklopedilere ve sözlüklere başvurduğumu anımsıyorum.

Alev Alatlı kasaba kültürünü "paçozluk" kavramıyla açıklıyor... İlber Ortaylı ise doğrudan "kasabalılık" kavramına çok sık göndermeler yapan düşünce insanımız. Yaklaşık on yıldan fazla zamandır, kasaba kültürünün derinliklerini anlamak için arşiv zenginleştiriyorum; İlber Ortaylı, geçenlerde, kadın cinayetlerinin arka planını analiz ederken kasabalılık kavramına gönderme yapmıştı; hemen not ettim:

"Kasaba hayatı geleneksel sıkıcılığından kurtulmadan kaldıramayacağı yeni kurumlar ve toplumsal gruplarla bir arada olmak zorunda. Tabii olmuyor. Kasaba cühelasının eğlencesi, etraftaki kadınlardan, kızlardan bahsetmektir. Kasabanın tipik olayı Hülya Avşar'ın nefis bir sanatçılık örneği verdiği "Fatma Gül'ün Suçu Ne?" filmindeki olayın tekrarıdır. Sahipsiz küçük kızlar birilerine yem olacak diye düşünülür."

Kasaba kültürünün kahveye taşıdığı, lokallerde seslendirdiği, dost söyleşilerinin merkezine yerleştirdiği konular, cinayetlere kadar taşınabiliyor. Sosyal sorumluluk bilincini geliştirmiş, topluma değer katan, ilke ve kuraldan nasibini almış, o nedenle etik değerleri içselleştirmiş söyleşilerle gündemi farklılaştıran bir toplumsal iklime ihtiyacımız var. O ihtiyacı karşılamanın etkin yolu da, sosyal sorumluluk bilincinin geliştirilmesi ve proje- odaklı tartışma konularının günlük söyleşilerin harcı yapılmasıdır. 

Zamanlarımızı harcadığımız lokallerde, kahvelerde ve dost söyleşilerindeki sözcük kalitesi, kavram zenginliği ve düşünce derinliği "anlamlar sisteminin" yapısını ve işlevini de belirliyor; anlamlar sistemi de toplumsal enerjinin ve kaynak kullanımının etkinliğini.

Sosyal sorumluluktan uzaktır

Kasaba kültürünü aşamamış insanlar, sosyal sorumluluktan uzaktır. Sosyal sorumluluk, önce kendi işimize gereken özeni göstermekle başlar. Sosyal sorumluluğun gelişmiş olması, başlangıç noktasına hassas bağlılık ilkesinin benimsenmesini gerektirir. Yetmez, olay ve olguları kişisel bakışlarla değerlendirme yerine, ilke, kural ve yasalar çerçevesinden bakma anlamına gelir. Kendine fren koyma ve empati yeteneklerine sıkı sıkıya bağımlıdır. Aykırı düşünceleri dinleyerek, tek ölçülü düşünce yerine çok ölçülü düşünebilme aşamasına gelmektir. En önemlisi de kendini sürekli yeniden üretebilmektir.

Kasabalılıktan kurtulmanın ilk adımı, kendi işimizde başlangıç noktasına hassas bağlılığı bir yaşam biçimi haline getirmektir. Bir işe soyunken, bir olgu değerlendirirken; varsayımlarımızı bir kağıda döküyorsak, varsayımlarınızı sorgulayarak zihni modelinizi sürekli yeniliyorsak, kasabalılıktan kurtularak uygarlığın ön saflarına doğru ilerleyebiliriz. Özveri gerektiren ön-araştırmalar, insan ve sermaye kaynağını etkini kullanmanın ve verimliliklerini artırmanın olmazsa olmazlarıdır. "Şeytan ayrıntıda saklıdır", işimizin ayrıntısını bilmenin ve ona hakim olmanın yolu, başlangıçta yapacağınız çalışmalara bağlıdır.

Bir başka nokta, insanların kim olduklarıyla ilgili olmamak, ne yaptıklarına bakmaktır. Bunun için yapılan işi belirleyen ilkeler, kurallar, kurumlar ve yapılar hakkında yeterli bilgiye sahip olmak gerekir. Bu çaba, başkalarını yargılarken bizi, subjektiflikten uzaklaştırır; daha nesnel değerler üretmemize yardımcı olur.

Kendine hakım olmak, kendinle başa çıkmak, kasabalılıktan uzaklaşmanın bir diğer etkili aracıdır. Kendine fren koyma ilkesi, gönüllü özveri olgunluğu, kendine ayna tutma saygınlığı insanları kasabalılıktan uzaklaştırır. Adına ne derseniz deyin, uygarlaşma, insanların güçlerinin sınırlarını bilmelidir; gücünü kullanmanın zamanını iyi belirlemedir; hepsinden önemlisi, gücü kullandıktan sonra kendimize nasıl döneceğini hesaplamalıdır.

Kasabalılıktan uzaklaşmanın diğer bir aracı, aykırı düşüncenin zenginlik olduğu bilincine erişmektir. Kasabalı, kendi bildiğini tek doğru sanandır. Hayatın, tek ölçülü düşüncelerle kavranmayacak kadar belirsiz, karmaşık, dalgalı ve muğlak olduğunu unutanlar, sosyal sorumluluklarında uzaklaşır; kasabalılığa yelken açarlar. Çok seslilik, çok düşüncenin yarattığı ortak akıl asıl sorun çözücü olandır.

Sosyal sorumluluğu geliştirmenin son çözümlemedeki temel aracı, kendini yeniden üretmeye gerekli emek ve zamanı harcayabilmedir. Çaba göstermeden, kulaktan dolma malumatla yetinme, tipik kasabalılıktır. Kendine sürekli yatırım yapanlar, sosyal sorumluluklarını yerine getirmede daha etkin adımlar atabilir; kasabalılıktan uzaklaşır.

Proje-odaklı tartışmaktan korkar

Hiç olmazsa okumuş yazmış olanlarımız, topluma söyleyecek sözü olduğuna insanlarımız, günlük söylemin kalitesi üstüne düşünmeli. Kasabalılıktan uzaklaşmak için proje-odaklı düşünme, tartışma ve söyleşi yapma noktasına kendini taşımalıdır.

Pekin ile Moskova arasında 242 milyar dolarlık yüksek hızlı tren hattı döşenmesi, iki kent arasındaki yolculuğun 5 günden 2 güne inmesi projesinin size, çocuklarınıza, torunlarımıza, ülkenize ve geleceğe ne etki yapar? Böyle bir soruyu kendimize yöneltmemiz, günlük söyleşilerimizin harcı haline getirmemiz; söyleşi kalitesini, sağlıklı fikir ve düşünce üretmeyi beslemez mi? Paylaştıkça büyüyen bilginin gücünü kazanmanıza yardımcı olmaz mı? Yaklaşık 7 bin kilometrelik bir hızlı tren projesinin siyasi ve ekonomik bağlamları merak menzilimize girmez mi? Projenin, orta ve uzun dönemde coğrafya potansiyellerini ortaya çıkartmasının olası etkilerini söyleşinin bağlayıcısı yapmak çok mu abartılı bir öneri?

Pekin ile Moskova arasındaki hızlı tren hattı belki en büyüğü ama başka projeler de var: Belgrad'la Budapeşte arasında da 1 milyar 900 milyon dolara tamamlanacak hızlı tren hattı projesi de Çin' in ilgi alanında.
Geçtiğimiz Kasım ayında Çin' in sahil şehri Yiwu'dan hareket eden tren 3 hafta sonra İspanya'nın başkenti Madrid'e vardı. Dile kolay 13 bin kilometrelik bir yol. Taşımacılık süresini yarı yarıya kısaltıyor. Tren İspanya'dan şarap ve sebze aldıktan sonra Çin'e döndü. Çin'de şubatta kutlanan yılbaşı için ihtiyaç maddeleri taşıdı.

Vazgeçelim Çin'in ipek yolunu yeniden canlandırma projelerinden. Ankara-İstanbul arasındaki hızlı demiryolunun ihale zamanı ile bitişi arasında sapmaların olup olmadığını, eksiklerin ve yanlışların bulunup bulunmadığı, kamuoyuna sunulan diğer hızlı tren projelerinin hayata taşınmasının zamanlamasının nasıl seyrettiğini bilmeden oy vermenin vebalini düşünmek gerekmez mi? Bu konuları basit bir haber olarak değil, araştırarak günlük söyleşinin malzemesi haline getirmek, toplumsal bilincimizi yükseltmez mi? Böylesi tartışmaları ilkesiz eleştiri sanıp savunmaya geçenleri kasabalı saplantısına götürmez mi? Kendi gerçekliklerimiz ile hayatın hakikati arasındaki farkı görebileceğimiz daha iyi bir yol ve yöntem öneriniz var mı? Farkındalık yaratmadan bilinçli insan olunabilir mi? Bilinçli olmadan atılan adımların hak, hukuk, ahlaktan insanlıktan uzaklaşma olasılığı daha yüksek değil mi?

Yeni uygarlığı yakalamak 

Herkesin tercihine saygılı olmak kuşkusuz önemli… Sözüm, sıradan, eviyle işi arasındaki sade insanlar için değil. Söyleyecek sözü olması gereken, sözü olduğunu düşünen, toplumda bir yeri olduğu kanısını taşıyan insanlar için... Unutmamalıyız ki, kasaba cühelasının eğlencesinden biri, etraftaki kadın ve kızlardan bahsetmekse, bir başkası da kıskanmaya, pusu kurmaya, arkadan vurmaya, kendinde olmayanın başkasında olmasının tahammülsüzlüğüne dayanır. Daha da kötüsü, kasabalılık, söylemde değerlere sahip çıkarmış gibi yapmayla davranıştaki değer tanımazlığın ta kendisidir. Proje-odaklı konuşma yerine, muhatabının bulunmadığı ortamlarda ulu-orta konuşup kendi aşağılık komplekslerini tatmin kasabalıların en belirgin özellikleridir.  

Geçiş toplumlarında, işleyen kurumlar, toplumsal düzen üzerinde tam hakim olmadıkları için "kasabalılık" öne çıkar. Toplumumuzda, kırsaldan kente, kente marjinal işlerden örgütlü işlere, iş yerlerinde daha düşük teknolojik üretim alanlarından daha ileri teknolojik alanlardaki üretimlere doğru geçiş giderek hızlanıyor.

Eğer, kasabalılığı hızla aşarak, dünyada uç gösteren yeni uygarlığı yakalamaya niyetli isek önce sosyal sorumluluklarımızı gözden geçirmeliyiz. Ardından da günlük söyleşilerden akademik tartışmalara kadar uzanan bütün alanlarda ayrıntı bilgisi, kavram içeriği, bileşen ve bağlam dengesini gözeten proje-odaklı söylem geliştirmeliyiz ki işimize gerekli katkıyı yapabilelim.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar