‘Kartımızın arkasında önce güvenlik yazıyor’
Bir süre önce, Doka Türkiye Genel Müdürü Ender Özatay aramıştı. Doka Grup Yönetim Kurulu Üyesi ve Amerika Kıtası, Ortadoğu, Doğu Asya&Pasifik ve Avustralya Bölgelerinden Sorumlu Direktörü Johann Strunz’un İstanbul’a gelişinde sohbet edelim diye… Aslında, Özatay ile arada keyifli sohbetler yapıyoruz. Yeni nesil dinamik yöneticilerden. Doka, inşaat kalıpları üreten Avusturyalı bir şirket…
Gelişme trendinin içinde
Doka ve benzeri inşaat teknolojilerinde öne çıkan şirketler, Türkiye’nin bu önemli sektöründe kritik rol oynuyor. Neden mi? Aslında bu soruyu Strunz’a masada sohbet ederken sordum. Doka Grup Yönetim Kurulu Üyesi Johann Strunz, şöyle anlattı: “Özellikle Türkiye gibi ülkelerde, giderek yükselen bir trenddeyiz. Bunun yeni gündem ve gelişmelerle yakından ilişkisi var. Bunları 3 başlık altında size toplayabilirim:
1- İşçilik ücretleri, son dönemdeki yüzde 57 yükseldi. Bu da maliyetleri artıran önemli bir unsur oldu. Maliyet kısmak isteyenler hız sağlayan daha teknolojik çözümlere yöneldi. Afrika ve Türkiye gibi ülkelerde bu durum bizi büyütüyor. İşçilik yükseldikçe, bizim verdiğimiz sistemlerle, daha az işçiyle, çözüm yaratmak mümkün oluyor.
2- İkinci trend güvenlik. Bugün Türkiye’de çok gündemde bir konu olduğu gibi, pek çok farklı ülkede de önemli... Yeni kanunlar, sınırlamalar güvenliğe karşı kamuoyu hassasiyetinin artışı… Kısaca regülasyonlar etkiliyor. Ama bu konuda ayrıca hızın son dönemde artışını da eklemek gerekiyor. İnşaatları daha hızlı bitirme çabası kaza oranını artırıyor. Doka’nın sunduğu kalıp sistemleri gibi teknolojiler, hem hızlı, hem de güvenli bina yapımına katkı yapıyor.
3- Anahtar teslimi çözümler, üretimi yükseltiyor… 3D yazılımlarla mimari projeler artık kısa sürede kalıp projesi haline getiriliyor. Kısaca teknolojinin bu yönde gelişimi, tasarım sürecinin bu şekilde değişmesi yine inşaat kalıp sistemlerine talebi artıyor. Biz artık anahtar teslimi projeler yapıyoruz.
Güvenlik, güvenlik, güvenlik
Güvenlik meselesine Batılı kültürün, şirketlerin farklı bakışı farklı oluyor. O yüzden madenlerde, inşaatlarda yıllardır kaza yaşanmıyor, trajik gündem oluşmuyor. Medeniyet dediğimiz şey bu aslında… Yani insana, insanın güvenliğine dolayısıyla hayatına önem vermek. Her şey burada başlıyor. Johann Strunz buradaki anlayışlarını hız ve güvenlik olarak ikiye ayırıyor. “Doka’nın iki önemli değeri var; hızlı ve güvenli yapım” diyor ve bunları şöyle anlatıyor:
Kartvizitin arkasında güvenlik
“Benim kartvizitimin arkasında ‘önce güvenlik’ yazar; ama 40 sene önce de böyle yazıyordu. Çünkü Doka bütün stratejisini, ürün geliştirme perspektifini iş güvenliği üzerine kurmuş ve bu konuya da çok yatırım yapmıştır. Bizim, denetleme işini yapan kendi süpervizörlerimiz var; kritik kalıp sistemlerinde projenin başında duruyoruz. Örneğin, Türkiye’de Maslak 1453 projesinde otomatik tırmanan kalıp sistemi kullanılıyor. İstanbul’da kurulan ilk otomatik tırmanan kalıp sistemidir. Onu tırmandırırken, süpervizörlerimiz, işçilerin koruma kemerlerinin zincirleri olmadığı için, bir ya da iki gün kaybettirmesine rağmen kalıbı çalıştırmadı.”
Güvenli bir hız yakalamak
İkinci önemli hız… Çağımızın inşaatlarının mucize hızlara ulaştığını söyleyebiliriz. Bunu Avusturyalı Doka’nın Yönetim Kurulu Üyesi Johann Strunz şöyle anlatıyor: “Biz gittiğimiz projelerde ürünün fiyatını konuşmayız; projenin ne kadar sürede tamamlanacağını, bunun yatırımcıya ne kazandıracağına odaklanırız. Mesela 50 katlı bir bina düşünün; kalıp sistemlerimizle süreci, kat başına 2 gün hızlandırabiliriz, bu da inşaatın 100 gün erken bitmesi anlamına gelir ve 5 milyon dolarlık bir tasarruf sağlar. Devam eden şantiyelerimizde kime ne kadar süre kazandırdığımızı görmek için bir çalışma yaptık; örneğin İzmit Körfez Köprüsü inşaatında bizden kaynaklanan 45 günlük bir kazançları var. Günlük şantiye harcaması ise 10 milyon dolar.”
Nereler hızlı büyüyor?
Peki nereler hızlı büyüyor? “Arap yarımadası, Kuzey Afrika… Ortadoğu’daki sorunlar yeterli büyümeye engel oluyor son zamanlarda…” diye anlatıyor Strunz… Sözlerine şöyle devam ediyor: “Bunun dışında ABD başlı başına bir pazar ve son dönemde inşaat sektörü hareketlenmeye başladı. Türkiye’ye gelince son dönemde bizim büyümemiz, yüzde 20’ler düzeyinde. Fakat Türkiye’de 40 tane üretici var çoğu merdiven altı, Çin’den sonra merdiven altı üretimde 2. ülke…” Buradan bakınca inşaat sektörünün bu yan alanlarında çok sağlıklı görünmediği ortada… Ama yine burada maliyetler devreye giriyor. Oysa güvenlik, marka değeri, sürdürülebilir iş yapabilmek için çok önemli konular. Şirketlerimiz bunları anladığı ölçüde sürdürülebilir başarıyı yakalayabilir.