Karşılıklı olarak birbirlerini besleyen olumsuzluklar!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Türkiye Ekonomisine ilişkin beklentilerin kademeli olarak olumsuzlaştığına ve 2017 yılına ilişkin Orta Vadeli Program hedeflerinden uzaklaştığına tanık olduğumuz bir süreçten geçiyoruz. Bu gidişatı terse çevirmek adına benimsenen söylemlerin ve yapılan müdahalelerin yeterli olamadığını, hatta bazı durumlarda endişelerin büyümesini katkı yaptığını gözlemliyoruz. Bu tablo güvensizliği beslerken kırılganlık algılarını güçlendiriyor.

Neden böyle olduğu konusundaki soruların bir kısmı küresel ve bölgesel koşulların seyri ile açıklanabilir. Jeopolitik gerilim kazanı kaynamaya devam ediyor, tüm diğer gelişmeler riskten kaçınma eğilimini güçlü bir şekilde destekliyor. İçeride ise iş dünyasının ve toplumun gündemleri ile siyasi iradeninkinin örtüşmüyor, birbirlerinden uzaklaşıyor olması sıkıntı yaratıyor; ağırlaşmış sorunların da bu sonuçta etkili olduğunu hesaba katmak gerekiyor.

Ekim ayı başından bu yana Türk Lirası dalgalı bir şekilde değer kaybediyor; geride bıraktığımız haftanın ikinci yarısında da böyle olmaya devam etti ve yeni en yüksek rekorlarını tazeleyerek beklentileri olumsuzlaştırmayı sürdürdü. Bu eğilimi kırmak için devreye sokulan söylem ve müdahaleler kısa vadeden öteye etkili olamadı.

Ekim ayına ilişkin güven endeksleri de olumlu bir görünüm sergiliyor; döviz kurları ile güvensizlik arasındaki giderek güçlenen etkileşim kırılamıyor, beklentilerin bozulması ivmeleniyor. Ekonomik Güven Endeksi, söz konusu dönemde yüzde 8,3 oranında gerilemiş, senenin ikinci yarısındaki sert salınımlarına devam etmiş. Alt bileşenlerinin hepsi az veya çok geriliyor, geleceğe ilişkin beklentilerdeki olumsuzlaşma bu sonuçta belirleyici oluyor.

İyice görünür hale gelen bir başka eğilim ise, durumun döviz kurlarına ve güven endekslerine yansıyandan daha vahim olabileceğini düşündürüyor. Eylül ayında kurulan ve kapanan şirket sayısındaki büyük anormallikler, yüksek kira gerekçesi ile kapanan satış yeri sayısının 2001 yılındaki krizden bu yana görülmemiş seviyeleri zorlaması sıkıntı yaratıyor. Ülkemiz insanının duygusallığından kaynaklanan nedenler ile şirket kurmak veya mağaza açmak kolaydır; fakat kapatmak için aynı şeyi söyleyemeyiz, bıçak kemiğe dayanmadan harekete geçilmez!

Para ve kredi konularındaki sıkıntılar ile bu yazıda kısaca değinmeye çalıştığımız olumsuzluklar arasındaki etkileşimin de önemli olduğunu dikkate almak gerekiyor. Yaklaşık altı aydır para otoritesi faizleri düşürüyor ve ortalama fonlama maliyetini geriletiyor; Bankacılık Düzenleme Ve Denetleme Kurumu karşılık oranlarını düşürerek sermaye yeterlilik oranlarının oldukça yüksek görünmesine katkı yaparak risk almaları için alan açıyor.

Fakat mevduat ve kredi faizlerinde umulan gerileme gerçekleşmiyor, kaynak sıkıntısı büyümeye devam ediyor. Durumun düzelebileceğine olan inancın zayıflaması ve daha önceden risk alma konusundaki aşırılık sınırlarının fazlası ile zorlanmış olması gibi faktörler, olumsuz sonuçlar üzerinde belirleyici oluyor. 

Para otoritesinin hareket yeteneği de önemli ölçüde daralmış gibi görünüyor. Sadeleştirme başlığı adı altındaki faiz indirmelerinin sonuna gelindiği kabul ediliyor. Ekonomiyi canlandırmak için son çare olarak yapılabilecek eylemlerin ciddi yan tesirlerin sebebi olabileceği ima ediliyor. Zorunlu karşılıkların düşürülmesi ve diğer araçlar ile likidite verilmesinin, olumlu ve olumsuz yönlerinin altı çiziliyor! Kısa vadede mevduat ve kredi faizlerini geriletmek üzere piyasaya kalıcı kaynak sunulmasının, döviz kurları ve enflasyon üzerindeki muhtemel sonuçları ciddi rahatsızlıklar yaratıyor! Piyasalar, azalan seçenekleri gönülsüzce fiyatlamaya başlamak zorunda kalmış gibi görünüyor.

Son altı ay genelinde, mali sistem faiz gerilemesine koşut olarak daha fazla risk almak yönünde birbirleri ile yarışıyor olsa idi bugün daha iyi durumda olunacağını iddia edenler yanılıyor. Evet, mevduat ve kredi faizleri daha seri bir şekilde gerilerdi; fakat Türk Lirasındaki yıpranma bugünkü düzeyi ile sınırlı kalamazdı! Döviz kurlarındaki hareket, enflasyon beklentilerini bozan ve bilançoları yıpratarak kredi değerliliğini eriten yapısı ile çok daha olumsuz bir tablonun ortaya çıkmasına sebep olabilirdi!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar