Karşılaştırmalı büyüme performasları ve 2010-2011 beklentilerimiz

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ [email protected]

Büyüme rakamlarına birkaç açıdan bakmak lazım. İlki şudur: mevsim ve takvim etkilerine göre düzeltilmiş, bir çeyrek öncesine göre büyüme hızı kaçtır ve bu hız yıllık bakılırsa yüzde kaç olur? Bu rakam bize Türkiye ekonomisinin birinci çeyrek büyüme hızının ABD'nin açıkladığı yöntemle bakılınca yüzde kaç olduğunu verir. Bir başka deyişle, ABD “bu dönem yüzde X büyüdük” dediği zaman ne kastediyorsa, bizim anlatılan yöntemle ulaştığımız rakam da onu kastedecek, elmalarla armutları karşılaştırma gibi bir durum olmayacaktır. Aslında sadece ABD ile karşılaştırma açısından değil, tüm diğer ülkelerle karşılaştırma açısından da büyüme oranlarını aynı yöntemle düzeltilmiş rakamlara indirgemek ve bu rakamlarla tablo haline getirmek gerekiyor. Bunu yapmak diğer ülkeler de baz etkilerini yansıtan büyüme verileri (manşet veriler) yayınlasalar dahi yapılmalı, çünkü baz etkileri ülkelere ve dönemlere göre güçlü veya zayıf olabilir. Bu durum mukayeseyi zorlaştırır, hatta imkansız hale getirebilir. İkinci nokta şöyle ifade edilebilir: tıpkı cari açıkta yaptığımız gibi, Lehman sonrası krizin en sert 6 aylık dönemiyle krizden çıkış sonrasının 6 aylık dönemini alalım ve karşılaştıralım. Bu karşılaştırmayı tarihsel hale getirmek için de 2006-2007 ve 2007-2008 yıllarının aynı dönemlerini (Ekim-Mart arası 6 aylık dönemler) tabloya ekleyelim. Yorumumuzu böyle yapalım. Üçüncü açı hangisidir? Bizim sınıfımızdaki, gelişmekte olan ülkelerden ve gelişmiş birkaç ülkeden bahsedelim ve bu kümenin performanslarını karşılaştıralım. Son olarak, Ekim 2009-Mart 2010 arası 6 aylık dönemin büyüme verileri ve son ayların sınai üretimi, kapasite kullanımı, elektrik tüketimi vb öncü göstergeleri bize 2010'un geriye kalan 9 ayı için ne söylüyor? İçinde bulunduğumuz anda, resesyon verilerini de dahil ederek ölçmeye çalışırsak, “ekonominin potansiyel (trend) büyüme hızı hangi mertebede olabilir ve 2011'de ne bekleyebiliriz?” sorularını yanıtlamayı deneyerek bitirelim.  

Grafikte 2003-2004 döneminden başlayarak kriz dönemine denk düşen 6 aylık dönemler endekslenmiş bulunuyor. 2003 ekim-2004 mart arasının endeks değeri 100. Grafiğin son bölümünde ekonominin geçen yılın son çeyreğinde ve bu senenin ilk çeyreğinde yapmış olduğu neredeyse tam V hareketi görülüyor. Büyüme konusunda lehte -belki de tek- bir argüman var. Krizin 6 ayını alıp büyüme hızlarına bakarsak veya kriz öncesi ilgili 6 aylık dönemin (2007 4. çeyrek-2008 1. çeyrek) sabit fiyatlarla GSYH'sini alıp 100'e eşitlersek ve öyle bakarsak, krizden çıkışın 6 ayında, yani 2009 son çeyrek ve 2010 ilk çeyrekte, endeks değerinin de, büyüme hızlarının da başlangıç değerlerine neredeyse zıpladığını, bir V çizdiğini görüyoruz. 100 olan endeks değeri 97 civarında. Işte bu hızlı geri gelmedir ki olumlu görülebilir. Aynı argüman imalat sanayii için de geçerli. Ekonomi sert bir V çizdi ve kriz öncesi değerlere hızla yaklaştı. Aynı zamanda açık ki mevsimsel ve takvim etkilerinden arındırılmış olarak bir önceki çeyreğe göre yerinde sayıyor. Ayrıca, zaman serilerini filtrelendirerek yaptığımız alıştırmalar potansiyel büyüme hızının kriz öncesi seviyesinin altında seyrettiğini gösteriyor. Bu saptamayı unutmadan, V'nin dikliğine bakarak ribaundun hızına ve ölçeğine kredi vermek gerekebilir.

Tabloda kriz döneminde AB ve Euro alanı gibi zaten düşük hızda büyüyen bölgelerden bile daha fazla daraldığımız görülüyor. 2008 sonuna doğru, riskin çok sayıda nedeninin olabilmesi, ve bu kaynakların yüksek korelasyonu, enformasyon asimetrileri ve enformasyonu sistemde dolaştırmanın yüksek maliyeti konvansiyonel sigorta kontratlarının eksik olmasıyla birleşince finansman güçlüğü doğuyordu. Benzeri durumlar KOBİler için de söz konusu olabiliyordu. Bankacılık sisteminin kredi dağıtımında miktar tayınlamasına gitmesi, yani kredi tayınlamasının bir denge olgusu haline dönüşmesi (kredi arz eğrisinin geriye doğru bükülmesi) KOBİler için de ciddi bir risk oluşturabilirdi. Ciddi teminat yükümlülükleri getiren bu durum talep tarafından da desteklenebilir ve risk tayınlaması da gündeme gelerek çemberi kapatabilir. Burada kamunun finansal servis yükümlülüğünü üstlenmesi bir önlem olabilirdi. Bu nedenle zamanında yapılan öneriler son derece haklıydı ve krizden reel ekonominin maruz kaldığı hasar anlamında daha iyi durumda çıkmak mümkündü. Tablodaki 2011-2015 patikası, yani Türkiye'ye ilişkin büyüme tahminleri, ülkemiz koşullarında çok düşük kalacak tahminler.

Ekonomik Büyüme (%) 2008 2009 İki Yıllık Ortalama 2010F 2011F  

Brezilya 5,1 -0,2 2,5 5,5 4,1 

Çin 9,6 8,7 9,1 10,0 9,9  

Hindistan 7,3 5,7 6,5 8,8 8,4  

Meksika 1,5 -6,5 -2,5 4,2 4,5  

Türkiye 0,7 -4,7 -2,0 5,2 3,4  

                    

EU 0,9 -4,1 -1,6 1,0 1,8         

Euro Bölgesi 0,6 -4,1 -1,75 1,0 1,5         

IMF, World Economic Outlook Database, April 2010             

Tablodaki rakamlar bize gerçekte hangi dönemlerde resesyonda olduğumuzu gösteriyor. Ekonominin resesyonda olduğu dönemler mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış verilerle 2008 ikinci çeyrek-2009 birinci çeyrek arası 4 çeyrek dönemdir. Toparlanma 2009 yılının ikinci 3 aylık döneminde başlamış durumda. Tabloda toparlanma hızının giderek düştüğünü de görebiliriz. Yani, aslında ekonomi yavaşlıyor. Aşağıdaki grafik aydınlatıcı olabilir.

Açıklanan rakamlar (manşet rakamlar) bize analiz öğeleri sunabilir; ama rakamlar kendi kendilerine analiz yapamazlar. Çok yüksek büyüme hızları kaydedilirken aslında eğilimler yavaşlama yönünde olabilir ve tersi. Bu nedenle belki 2010 yılında düzeltilmiş olarak yüzde 5, manşetteyse yüzde 5.5 büyüyebiliriz; fakat bu büyüme 2009 hızının (düzeltilmiş yüzde 4.9 daralma) ters dönüşü, V hareketi, imajı olacak. Üstelik bu tahminler AB'de sert bir yavaşlama olasılığını hesaba tam katmıyor çünkü net ihracatın 2010'da GSYH'ye katkıda bulunmasını zaten beklemiyorum. Potansiyel büyüme hızının 2005-06 yıllarında ulaştığı yüzde 5 seviyesinden ne kadar gerilediğini son çeyrekte, ama esas olarak 2011'de anlamaya başlayacağız. Grafiğin görüntüsü pek umut verici değil. Potansiyel büyüme hızı yüzde 3.3-3.8 aralığında kaldığı sürece 2011 sonrası yüzde 5'in üzerinde büyüme hızları beklememek lazım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019