Karşılanamayan ihtiyaçlar...
Küresel düzeyde sene başından bugüne kadar yaşanan gelişmeler nedeniyle bazı eğilimler değişti, sorunlar farklılaştı fakat çözülmedi. Yabancı sermaye, mali sektör ve IMF bu gerçeği görmezden gelir iken dünya bankası yetkililerinin sosyal patlama riskine işaret etmesi oldukça önemli ve dikkate alınması gerekiyor. Orta vadede küresel fiyat hadleri zorunlu ihtiyaç maddeleri ve reel yatırım araçları lehine, fakat diğerleri ve sabit getirililer aleyhine bir eğilim sergileyebilir; bu durumda küresel ekonomi daralırken işsizlik artabilir, enflasyonda güven bunalımını derinleştirecek dalgalanmalar yaşanabilir. Zira gelir dağılımı ve rekabet koşullarında ki olumsuz eğilimler tehlike yaratmayı sürdürüyor, belirsizlik ve kırılganlık artıyor. Özellikle net dış borçlanmaya bağımlı ve zorunlu ihtiyaç malları ithalatçısı durumunda olan ekonomiler çok ciddi sıkıntılara katlanmak durumunda kalabilirler.
Ülkemizdeki uygulamaları, yukarıda özetlemeye çalıştığımız beklentiler ışığında değerlendirmeye çalıştığımızda endişemiz büyüyor. Sorunların ağırlaşması pahasına günün kurtarılması, olası küresel eğilimlere karşı tedbirli olmak yerine böyle olmayacağı umuduna bağımlı beklentilerle gerçekçilikten uzaklaşılması, sorunların kökenine inmek yerine sonuçların yapay olarak farklılaştırılmaya çalışılması belirsizliği artırıyor. Dünya Bankası yetkililerinin dile getirdiği sosyal patlama riskinin yüksek olduğu ekonomilerden biri haline geliyoruz.
Türkiye net dış borçlanmaya bağımlı ve zorunlu ihtiyaç mallarının ithal etmek durumunda olan bir ekonomi; ayrıca iç talebin daralması durumunda büyüme şansı olmayan, bütçe açığı ve kamu finansman açığı kontrolsüz bir şekilde artabilecek, küresel eğilimlerden aşırı ölçüde etkilenecek kırılgan bir yapısı var. Böyle bir durum yokmuş gibi yabancı sermaye mali sektör ve IMF'nin, olası riskleri düşünmeden katı önlemlerde ısrarlı olmasını anlamak kolay olmuyor; belli ki her olasılığı hesaba katan bir çözüm üretilemiyor, sorunların ağırlaşması pahasına günün kurtarılması başarı sayılıyor!..
Gerçekçi olmasa da beklentilerin aşırı iyimser çizgide tutulması, bireylerin azalan faaliyet gelirlerinden daha çok tüketmeye teşvik edilmesi gibi eğilimler görüntüyü farklılaştırdı fakat sosyal dokuyu yıprattı. Eğer böyle yapılmamış olsa idi ülke ekonomisinin mevcut küresel eğilimlere karşı direnci çok daha yüksek olabilirdi. Bireylerin tüketimini ötelemiş olduğunu varsayıp onları bu davranıştan vazgeçirecek yaklaşımlar gerçekçi olamaz; tam aksine insanlar gelecekteki tüketimlerini hayali beklentilerle erkene alıp borçlarını büyüttüğü için bugün aşırı kırılgan bir yapımız var, bu durumu görmezden gelen eğilimler ise deva getirmiyor. Tüketim, yatırım ve borçlanmada aşırıya kaçılmış olması diğer kesimlerden mali sektör ve kamuya büyük bir kaynak transferi yaratarak görünümü farklılaştırmamıştır. Bu durumun sürdürülebilir olmadığı biliniyordu. Bugün için bu transferin duraklamış olması ciddi sıkıntı yaratıyor. Yabancı sermaye, mali sektör ve IMF eski eğilimin devamını talep ederek mümkün olmayanı istiyor. Dünya Bankası ve siyasi irade böyle devam edemeyeceğini, zorlamanın işe yaramayacağını görüyor fakat elinden bir şey gelmiyor. Tercihler ne olur ise olsun geniş kesimlerin yaşam koşulları dalgalı bir şekilde olumsuzlaşmaya devam edecek gibi görünüyor.