Karsan'ın düşündürdükleri
Karsan’ın Cenevre çıkartması ve onun düşündükleri hakkında birkaç şey yazmak istiyorum bugün. Önce bilinen gerçekleri sayalım daha sonra bunların ışığında bir çıkarımda bulunabiliriz. Karsan tasarladığı V1 konseptin yürüyen versiyonunu Avrupa’nın en önemli fuarında görücüye çıkardı.
Hatta, benim hatırladığım kadarıyla ki bu alanda eskiler liginin alt basamaklarından üste doğru tırmanan biri olduğumdan birçoğunu da hatırlarım, bugüne kadar yapılan en geniş yurtdışı tanıtımıydı.
Ben, daha önce bu kadar geniş bir yelpazeden bu kadar hükümet üyesi, bürokrat ve basın mensubunun davet edildiği bir yurtdışı organizasyon görmemiştim. Söz konusu davette en yetkili ağızlardan araca yönelik şu detaylar verildi.
Bu araç için bugüne kadar 17 milyon euro harcandı Üretim ilk etapta 20 bin adet olacak 200 bin adet üretilip satılsa yeterli Aracın daha önce, New York taksi ihalesine girdiğini fakat, henüz seri üretimi yapılmaması başta olmak üzere ya da bu nedenin kaynak gösterilmesiyle ihaleden elendiğini belirtelim.
Farklı politik/ekonomik grupların yaptığı anti-lobi faaliyetlerini bir kenara bırakıyorum. Sonuç olarak lobi yapmayı illa kötü algılamamak lazım. Bu kavram, pazarlama biliminin önemli bir unsuru. Cenevre’de yapılan da tam olarak bu en nihayetinde.
Bir de Karsan’ın 9 aylık (senelikler henüz açıklanmadı) mali tablolarını rakamları yuvarlayarak özet halinde inceleyelim. Bu dönemde 618 milyon lira ciro yapan şirketin, satış maliyeti 566 milyon, brüt karı da 52 milyon lira olmuş. Şirketin pazarlama, genel yönetim, araştırma gibi diğer gider kalemleri düşüldüğünde 21 milyon liralık bir zarar söz konusu.
Karsan’ın bilançosunda öz kaynaklarının tutarı 170 milyon lira. Şirketin yaklaşık 310 milyon liralık borcu bulunuyor. Bu borçların en az 130 milyonu ise önümüzdeki 1, 1.5 yıl içinde ödenmek zorunda. Kısa vadede çevrilebilir bir durum.
Gelelim yorumlara…
Karsan’ın V1 modelini ya da Bakan Zafer Çağlayan’ın taktığı isimle Delikanlı’yı hayata geçirebilmesi için mutlaka destek alması şart. Nasıl bir destek? Ya ortaklar kendi şahsi mal varlıklarından para koyacaklar. Ya firma mevcutlara ek olarak yeni finansal borçlanma yapacak. Ya da bu projeye/firmaya inanan farklı bir yatırımcı bulunacak. Bu saydıklarım arasında ilk madde tamamen kişilerin kendi inisiyatifinde olan bir durumdur. Kıraç ve Nahum Ailesi, bu riski alır ve bu araç için gerekli kaynağı sağlar. Risk diyorum çünkü otomotiv dünyasında riski olmayan bir model/yatırım bulunmuyor.
Ama aynı risk faktörü yüzünden diğer seçenekler de biraz zor gözüküyor ya da en azından çantada keklik değil. O zaman geriye ne kalıyor? Karsan’ın Cenevre’de yaptığı…
Yatırımcıları, özellikle de iç pazardaki yatırımcıları ikna etmek. Daha doğrusu alıcılara mesaj göndermek. Gelin biraz daha açıklayıcı olayım. Bir projeniz var ve onu ürettiğinizde talep hazır. Lakin üretim konusunda kaynağa ihtiyacınız var. Böyle bir durumda talebin garanti olduğunu gösterebilirseniz, kaynak bulmak konusunda sıkıntınız kalmaz.
Daha açık söylemek gerekirse, arazinizde kendi araştırmalarınızla petrol/altın bulsanız ama bunu çıkarma konusunda dış kaynak ihtiyacınız olsa bankalar ve diğer şirketler kapınızda kuyruk olur. Otomobil bir altın/petrol gibi alıcısı hazır ürün olmadığından Karsan’ın, bugün yaptığı kendi alıcılarını hazırlamak.
Onlara hükümet, bürokrasi ve basın üzerinden revaçtaki yerli vurgusuyla mesaj iletmek.
“Bu araçla hitap ettiğimiz kesime artık hükümetler ve belediyeler de hazırlık yapıyor.” Sözleriyle İnan Kıraç, aracın ana ya da ilk müşterilerinin kim olacağı konusunda ipuçlarını verdi bile. Hükümetin, bazı bürokratların ve sivil toplum örgütlerinin alım yönlü desteği ile ilk üretim partisi satılabilir ve diğer partiler için gerekli kaynak çok daha rahat bulunabilir.
Nitekim 20 binlik bir üretimle ancak iç pazar doyurulabilir. Yapılacak ihracat çok minör kalır. Zira, bir modelin ihracatı demek o modelin yurtdışındaki distribütörünün belirli oranda yatırım yapması anlamına da geliyor. Kimse sıfırdan başlayacak bir model için düşük sayıda ve yine düşük kar marjıyla satacağı bir model için bu yatırımı yapmaz.
Karsan, öncelikle iç pazarı doyuracak ve daha sonra dışarı açılacaktır. Cenevre’de yapılan tanıtımın bence ana amacı dışarı değil içeri mesaj vermektir. Sözün özüne gelirsek. Bunları yazma nedenim. Karsan’ın bu stratejisin desteklememdir. Eğer bir yerli marka yaratılacaksa bence ancak bu şekilde yaratılabilir ve Karsan onu yapıyor.
Yukarıda yazdığım finansal denklemler tüm firmaların başında olan sorunlardır. Bazıları çok rahattır, bazıları değil… Bu sorunları çözmek için herkes yeni fırsatlar, çözüm yolları arar bu çok doğal. Yerli rüzgarına yönelik teşvikler bu fırsatlardan bir tanesi gibi duruyor ve herkes bunu değerlendirmek istiyor bu da çok doğal.
Ama, Karsan, bu süreçte, “miş gibi yapmayan” şu ana kadarki bana göre tek firma ve o yüzden taktiri de hak ediyor.