Kars'a farklı bir pencereden bakalım
Geçen yıl Ardahan'a gitmiş, bir günlüğüne de Kars'a uğramıştım. Yolculuğum sırasında değişik meslekten insanların düşüncelerini almış, yörenin özellikle hayvancılık konusunda neler yapabileceğine ilişkin düşüncelerimi birkaç yazıda paylaşmıştım.
Türkiye Moda ve Hazır Giyim Federasyonu Başkanı Hüseyin Öztürk, paneller, defileler -kent merkezinde ve Ani harabelerinde-, aşıklar atışması, senfoni orkestrası, maraton, cirit oyunu gibi zengin programdan söz ederek etkinliğe çağırınca, yöreyi biraz daha derinden gözlemek için dört günümü Kars'ta geçirdim... Çıldır'dan Selim'e çevrede gözlemler yaptım. Bulanık Köyü'nde Melahat ve Naci Yılmaz'ın evlerine konuk oldum; yörede hayvancılığı en ileri noktaya taşıyan bu köydeki gelişmeleri Sulobanlı Mehmet Aydın'ın da yardımlarıyla kavramaya çalıştım.
Bu yazıda önce düzenlenen etkinliğin "anlamı" üzerinde düşüncelerimi açıklamak istiyorum. İkinci bölümde, panelde yaptığım hayvancılıkla ilgili değerlendirmenin daha özel ve yazılı metne dayanan açıklamalarını tekrarladığım KARSİAD Genel Sekreteri Fatih Baş'ın isteği üzerine yapılan ve sadece hayvan besiciliği yapanların katıldığı toplantıda interaktif tartışmanın önemli bulduğum eğilimlerini aktaracağım. Üçüncü bölümde Kars Organize Sanayi Bölgesi'nde gözlediklerimin bir kısa değerlendirmesini paylaşacağım. Dördüncü bölümde, Bulanık Köyü gözlemleri yer alacak. Beşinci ve son bölümde, Kars'ta çevreyi hissetme ve anlama, kendi olanak ve kısıtlarımızı bilme ve sürdürebilir gelecek yaratmayla ilgili düşüncelerim yer alacak.
Etkinliklerin anlamı
Türkiye Moda ve Hazır Giyim Federasyonu'nun hemşehri derneklerinin katkısıyla düzenlediği etkinliklerde organizasyon eksiklikleri vardı. Anladığım kadarıyla, yöredeki seçilmiş ve atanmış kamu yöneticileri, sivil inisiyatifler, iş insanları, yerel yazılı ve görsel medya ile ön hazırlık aşamasında gerektiği kadar çalışmalar yapamamış, programlar bir ortak zemin üzerine kurulamamış; yaygın katılımı sağlayacak çalışmalar yapılamamıştı.
Programdaki eksiklikleri abartarak, "övgüye kabız, yergiye amel" tavır takınmak da anlamlı olmaz, değer üretimine katkı da yapmaz. Eksiklikleri mutlaka değerlendirelim, aynı yanlışları yinelememe özeni gösterelim. Bizler için asıl önemlisi, Kars ve benzeri yörelerimizde bu tür etkinliklerin "anlamlı" yönlerini anlamaya çalışalım, bir sonraki adımları atarken, her etkinliğin yöre insanında karşılık bulmasını sağlayalım, etkinliklerin maddi ve kültürel zenginliklerin artırılmasındaki verimini artırmaya çalışalım.
Daha önce Şanlıurfa'da etkinliklerinde gözlediklerimle Kars etkinlikleri gözlemlerini birleştirdiğimde, yörede yaşamının günlük rutini dışına çıkaran bu gibi etkinliklerin "farklı bir şeyler oluyor" algısı yaratması korlaşmış umutların üzerindeki külleri savurması açısından önemli. Yeni bir umut ve yaşam sevinci yaratmasına katkısını küçümsememek gerekiyor.
İnsanlar birbirinden uzaklaştıkça, aradaki boşlukları önyargılar, yerleşik doğrular, kalıp düşünceler, ezberler ve kör inançlar dolduruyor. Birbirimizle yakınlaşmanın, birbirimizi anlamanın yaratacağı işbirliği yerine, ayrıştıran ve çatıştıran bir iklime zemin hazırlayan davranışlardan uzak durmalıyız. Düzenlenen etkinliğin, eksiklerini öne çıkarma yerine, yörenin sorunlarına farklı bir pencereden bakarak öne çıkarmanın vesilesi haline getirirsek daha iyi bir iş çıkarmış oluruz.
Panelde söylediklerim
Kars'a gidinceye kadar panelde bir konuşma yapacağımı bilmiyordum. Yörenin en önemli geçim kaynağı olan hayvan yetiştiriciliğine ilişkin notlarımı yanma almıştım; panelde Kars ekonomisi üzerinde konuşurken, daha önceki gözlemlerime dayanarak kısa bir değerlendirme yaptım: Kars ciddi göç veren yörelerimizden biri. Bir ülke sanayileşecekse nüfusun büyük merkezlere yığılması kaçınılmaz bir olgu. Göç demek insanların kentlerde, büyük merkezlerde toplanması anlamına gelir. Gelişmiş ülkelerin izlediği bu yol hala bugün geçerli ise göç zenginlik yaratmanın yollarından biri. Göçün doğru yönetilmesi ne kadar önemli ise göçü nasıl engelleyeceğimizi bilmek, ona göre strateji, taktik ve uygulamalar yapmak da o kadar önemlidir. Göç ve kırsal nüfus azalması bir eğilimdir; son iki yüz yılın bütün birikimleri bu eğilimin etkilerini kanıtlar niteliktedir. Bu temel oluşum nedeniyle, kırsal kesimden göçü durdurma tartışmalarını alabildiğine sorgulamak gerekiyor; eksik bilgiyle yapılan tartışmalarla yanlış algılara fırsat vermemek hepimiz yararına olacaktır. Olmayacak duaya amin diyerek kaynak israf etmenin anlamı da yoktur; değeri de... Eğer Kars'ın sorunlarına yeni bir pencereden bakacaksak, göç olgusunu çağımızın eğilimleri bağlamında değerlendirmeliyiz. Göçe değil, göçün yönetilme biçimine karşı tavır koymalıyız.
Kars göç verecekse, kırsal kesimin nüfusu hızla azalacaksa, örneğin Bulanık Köyü'nde olduğu gibi elli yıllık bir zaman kesitinde yüz hane otuz hanenin altına inecekse, bu eğilim de çağımızın bir gerçeği ise küçük aile işletmeciliğine dayanan hayvancılığı geliştirme projelerine çok farklı değerler ve varsayımlara dayalı zihni modellerle değerlendirmemiz gerekir.
Son yirmi yılda ekoloji ile evrimi birlikte değerlendiren bilim insanları, hayvan performansı üzerinde etkili olan gelişmeler yaratıyor. Kars'ın yerli inekleri hatta zavod inekleri bile günde on litrenin altında süt verirken, bugün simental, montofon, zavod ineklerinin melezlenmesi ya da saf ırkı yaşatacak koşulların yaratılması süt verimini kırk litrelere yaklaştırabiliyor. Acıpayam'da ve Biga'da günde on beş litrenin altında süt veren inekleri küçük üretici elden çıkarıyor... Örgütlü tarım işletmelinde ise hedef otuz beş litrenin üzerinde. Bu rekabet koşullarını dikkate almadan Kars'ta süt hayvanı yetiştirilmesinini nesnel bir planlama ile geliştiremeyiz.
Hayvan ırkı seçimi ve ıslahından barınakların yapımına, kaba yem kalitesinden, yemleme disiplinine, ot kalitesi ile yonca ve silaj kalitesini analize dayalı karşılaştırmaya dayalı bir besleme şekli yaratılmazsa, Kars'ta hayvancılık olması gereken düzeye taşınamaz.
Kars ve yöresinde hayvancılık önemli geçim kaynağıdır ama rekabet odağından bakarak, rekabet bakış açımızı küresel ölçeklere taşıyarak gerekli öngörme ve önlem alma disiplinini uygularsak başarılı olabiliriz. Sadece kolektif kaynaklardan sağlanacak desteklere dayalı bir anlayışın sürdürülebilirliği kuşkuludur. Ayrıca sadece siyasi iradeden beklenen pozitif ayrıcalıklarla uzun soluklu ve sürdürülebilir gelişme yaratılamaz.
SERKA yörenin var olan olanaklarını ve kısıtlarını ciddi bir envantere bağlamalı... Dinamik bir envanter altyapısı oluşturmadan, çevre ülkelerin potansiyellerini dikkate alan bir "Hayvancılık Geliştirme Planı" hazırlanamaz. SERKA mutlaka yörenin hayvancılığına ilişkin bir ana plana sahip olmalı. Bu plan hayvan ırkından barınaklara, kaba yem temininden, masif yemek olanaklarına; sağlık koşullarından, süt fiyatları istikrarına, süt işleme tesislerinin yapısından, besicilik sistemlerine, damızlık üretiminden entegre tesislerin geliştirilmesine konunun bütününü gözeten bir içerikte olmalıdır. Bilinçli olduğumuzu söyleyebilmemiz için hayvancılığın dünya, yakın çevre ve ülkemiz özelindeki çevresel gelişmelerini, kendi olanak ve kısıtlarımızı bilerek bir plan yaparsak, hem kendimizi kandırmaz, hem yöre insanında yanlış umutlar ve beklentiler yaratmaz hem de sürdürülebilir işlere imza atabiliriz.
Kars OSB 'de bir umut: Etil alkol tesisi
Kars Organize Sanayi Bölgesi'nde ve yakın çevrede süt işleme tesisleri var... Kökü derine dayanan peynir üretimi tesislerinin gelişmesi gerekiyor. Örneğin, Acıpayam'da AYNES'in süt toplama örgütlenmesi, süt fiyatlandırma ve ödeme sistemlerini incelemenin çok büyük bir maliyeti yok... Ülkemizde Acıpayam ve Tire Kooperatifi gibi örnekleri incelmeli, yörenin kültününü de dikkate alarak, bir ileri aşamaya nasıl geçeceğimizi projelendirmeliyiz. Piyasa yapıcısı kuruluşların fayda ve maliyetlerini dikkate alarak yeni bir model önerebilmeliyiz.
Ser-Süt tesislerinin yanında yatırımı yeni tamamlanan peynir altı suyundan etil alkol ve protein tozu üretecek olan tesis deneme üretimine geçmiş... Benin bakış açıma göre Kar-Pas Alkol Tesisine sahip çıkılmalı... Yörenin atık malzemelerini değerlendiren, ithal ikamesi yaratan böyle projelerin artması, ürün deseninin farklılaşması Kars için çok önemli bir adım oluşturacaktır.
OSB'nin hemen yanında yapımı düşünülen lojistik merkez önemli olmasına önemli ama Kars-Tiflis demiryolunun Çin- Avrupa arasını bağlayacak olan " İpek Demiryolu" bağlamını dikkate alan bir projeye ihtiyaç olduğunu söylemeliyiz... Bu demiryolunun sağlayacağı insan ve yük akışları hakkında bilgi edinmeden, Uzakdoğu'da oluşan ekonomik güç merkezlerinin stratejilerini bilmeden ve tartışmadan sadece lojistik köyünün yapılmasına dayalı bir beklenti yaratmamız anlamlı olmaz.
Maddi ve kültürel zenginlik üretimiyle ilgili "şehir efsaneleri" yaratmanın kısa dönem umut pompalaması, uzun dönemde kırılacak hayallerin yarattığı "ayrışmanın mayası" olabilir... Beklentiler yaratırken, toplumun değer, beklenti ve davranışlarını yönlendirecek dinamikleri hesaba katmamız gerekiyor.
Bulanık Köyü rol modeli olmalı
Kars Ticaret Borsası Başkanı Muhlis Acay'la yaptığımız söyleşide merkez köylerinde hayvan beslemede önemli gelişmelerin olduğunu öğrendim. Merkezden çevreye gittikçe, geleneksel anlayış hakim oluyor. Kars'ta sık sık Mevlana'nın sözünü anımsattım: " İki yol var her insanın önünde / Kolayını arar gelenekte dininde / İçinize yolculuk yaparsanız eğer / Farklı yollar bulursunuz derinde".
Mevlana'nın yüzyıllar ötesinden bize ilettiği temel ilkenin canlı tanığı da Bulanık köyü sakinleri... Kars-Ani yönünde giderken doğuya baktığınızda karlı tepeleri ile Ermenistan'daki Alagöz Dağlarını seyrederseniz... Güneyinde Dumanlı Dağlar, batısında Ziyaret Tepesi ve kuzeyinde Büyük ve Küçük Yalım dağları yer alır.
Çanakkale yöresinde ve Biga'da kırsal kesimde süt verimini izledim... Bulanık köyünde sürünün yaylımdan dönüşünü gözlerken gerçekten şaşırdım: Simental, montofon ve zavod ineği kırmalarından ve giderek saflaşmış ineklerin hem diriliği hem de süt verimi açısından batı kentlerimizden geri olmadığını gözledim. Aklıma ilk gelen, iki temel sorumluluktu: Birincisi, bu öncü rolü üstlenenleri uluslararası rekabet odağından yüreklendirme, verimi daha üst noktalara taşıma...İkincisi de, gelinen bu aşamayı Kars ve yöresinde bir "rol modeli" olarak yaygınlaştırma ve derinleştirme... Bulanık gibi gelişmelere ayak uyduran Halefoğlu, Diğme, Doyumlu vb. köylerin de katettiği mesafeyi unutmamak gerekiyor.
SERKA'nın kalkınma planı olmalı
Ardahan, Kars ve Iğdır'ı kapsayan Serhad Kalkınma Ajansı'nın (SERKA) daha önce yaptığı çalışmalardan, yaptığı yayınlardan az çok haberim var... Yörenin kaynaklarını harekete geçirerek "yereli küresele taşıma" konusunda hevesli olduklarını, ellerinden geleni yapabilmek için istekle çalıştıklarını biliyorum.
Iğdır'dan başlayarak yörede silaj ve yonca üretiminin -Kars köylerinde tek biçimli yonca ekimi yapılıyor- olabilirliği ve olmazını araştırarak net verilerle ortaya konmalı...Yörenin meralarındaki otların analizi ile bağlı besleme yapmanın fayda-maliyetini hesaplayacak veriler elimizin altında olmalı. Çevre ülkelerde, örneğin Gürcistan'da devletler arası bir anlaşma ile toprak kiralanarak kaba yem olanaklarını bir proje bazında somutlaştırılmalı... Mevcut hayvan potansiyellini belirlemek için alınan mesafeyi daha ilerleterek ciddi bir envanter hazırlanmalı... Yakından uzağa bütün ülkelerin hayvancılığa yönelik açık ve gizli "destekleri" hakkında net bilgi sahibi olabileceğimiz veriler toplanmalı... Sağlık açısından, örneğin şap hastalığına yerli ilacın etkili olmaması, ithal ilacın etkili olmasının üreticilerin hep bir ağızdan dile getirdikleri sorun. Bu konu mutlaka bilimsel verilerle netleştirilmeli... Çayır ve mera analizi ile meralardaki sürü büyüklükleri, ot yetişme zamanları ve otla hayvan arasındaki dengelerin ne olması gerektiği vb... bir dizi veri ve analiz elimizin altında hazır olmalı ki, hayvancılığı ilerletme imkanımız olsun.
SERKA kendi sorumluluk alanında bir hayvancılık kalkınma planı hazırlamalıdır... Bu plan, doğru veriler ve gerçekleşebilir beklentiler üzerine kurulursa, yörede ne yapabileceğimizi ve nereleri yapamayacağımızı anlama açısından rehber olabilir.
Kars'ta hayvancılık başta olmak üzere yöre potansiyellerini zenginliğe dönüştürecek projeler için ezberlerimizi bozarak, önyargılardan arınarak farklı pencerelerden bakmamız gerekiyor. Bildiklerimize ölçülü bir kuşku ile yaklaşma, bilimin namusudur. Panelde de altını çizdiğim gibi, "Anlatılanları onaylamak yerine, anlatılanların ne demek istediğini alıcı bir ruhla değerlendirme bizi maddi ve kültürel zenginlik üretimin artırma taşır.."