Kârlar düşüyor, aman doktor bir çare!
Ülkemizde firmaların kârları dikkatle analiz edilirse, enflasyonist etkiler nedeniyle mutlak değer olarak artmış gözükse de oransal olarak düştüğünü görmek mümkün.
Hatta çoğu firmada mutlak değer olarak da azalma söz konusu. BİST 100’ün 9 aylık EBITDA verilerinden bunu okumak mümkün. 2024 zor bir sene oldu, 2025’te faiz indirimleri olacak olsa da zor bir sene olacağı kesin.
Sorun nerede?
Hemen enflasyonla mücadele politikaları kaynaklı kârlılığımız azalıyor diyeceksiniz. Ülkemizin ekonomik şartları kötü diyeceksiniz. Faizler yüksek, kurlar baskılanıyor diyeceksiniz. İşletme sermayesini döndürmekte zorlanıyoruz diyeceksiniz. Bunların hepsi doğru. Ancak düşen kârları sadece bunlar ile açıklamak hata olur. Bu elmanın bir yarısı. Diğer yarısı daha sorunlu!
Esas sorun şirketlerin doğru yönetim tekniklerini uygulamamaları. “Hocam bir geminin içindeyiz, gemi bir yöne doğru hızla gidiyor, biz o gemide ters tarafa kürek çeksek ne olur?” diye soracaksınız. Cevabım net.
O gemiden inin. Kendi kayığınızı yüzdürün. Gemiden inmek zor ve ürkütücü gelebilir ama bu gemide kalırsanız, konjonktüre bağımlı olursunuz.
Oysa makro zorlukları ancak farklı bakarak, farklılaşarak, strateji ve doğru yönetim teknikleri ile aşarsınız. Örneğin, ikinci fabrikasını açacak bir şirkete, yurt dışında bir adres göstermiş, bunun stratejik açıdan neden doğru olduğunu anlatmış, sürdürülebilirlik temelli bir yatırımın finansman modellerini göstermiş ve yatırımı yönlendirmiştim. Şu an şirket, önerdiğim o ülkede, teşvikler de alarak, o fabrika yatırımını tamamladı ve ihracat yapıyor.
Riskini dağıttı.
Birlikte strateji çalıştığımız bir başka firma, inovasyon çalışmaları ile yeni ürünler, süreçler ve pazarlar geliştirmek suretiyle bir sene içinde eski ürün ve pazarlar kaynaklı olarak düşen iş hacmi ve karlılığı telafi etti. Demem o ki, bu yapılabiliyor. Doğu teknikler ile konjonktüre bağımlı kalmazsınız.
Ne yapmalı?
Karlılık için en önemli konu strateji ve iş modeli. Bunlar en baştan doğru kurgulanmaz ise içeride verimlilik namına, tasarruf adına ne yaparsanız yapın nafile. Doğru işi yapmak, işi doğru yapmaktan önce gelmeli.
Diğer konu inovasyon temelli farklılaşma. Kârlılığın en büyük düşmanı fiyat rekabetidir.
Rakiplerinizden farklı bir değer önerisi sunabilirseniz, bunu da ilk siz yapıp, hızla mesafe alabilirseniz, kızıl okyanuslardan çıkıp, mavi okyanuslarda yüksek karlılığı tecrübe edersiniz.
Bu nedenle farklılaşma sizin stratejinizin temeli olmalı. Bunu başarmak için de müşteri istek ve beklentilerini çok iyi öngörmelisiniz. Sahayı dinlemelisiniz. Trendleri iyi tahmin etmelisiniz. Bunların kesiştiği noktada ürün ve hizmetler ile bekliyor olmalısınız.
Bence önemli konulardan birisi de maliyet sisteminizi doğru oluşturmak, gerçek maliyeti bilmek ve doğru fiyatlama yapmaktır.
Birlikte çalıştığım çoğu firmada, ürünlerin veya hizmetlerin önemli bir kısmının yanlış fiyatlandığını (ya düşük olup kar etmeme ya da yüksek olup müşteri kaybetme) gördüm. Ürün / hizmet kâr matrisleri ilk yapılmasını önerdiğim işlerin başında geliyor. Burada yapılan analiz sonucu kârlılığı düşük ürünler portföyden çıkarken, inovasyon ile yeni ürünler portföyle doğru fiyatlama ile alınırsa, bu kârlılığı önemli ölçüde artırır.
Maliyetlere odaklı verimlilik ve tasarruf projeleri, bu kapsamda iş süreçlerini iyileştirme, dijitalleştirme gibi işler, muhakkak EBITDA’yı pozitif etkiler. Ancak önceliği yukarıdaki işlere vermeliyiz. Bizde genelde buradan başlanır, bu bence esas meseleleri gözden kaçırmamıza neden olur. Yine satış ekiplerimizi kâr odaklı yönetmek, performans prim sistemlerinde ciro kadar kârlılığı ve tahsilat kalitesini de önde tutmak önemli katkılar sağlar.