Kârı ölçülemeyen kurumlar
Yatırım teşvik çalışmaları konusunu incelemeye devam ediyoruz. Bu konuda yazdıklarımın, yazacaklarımın hemen hepsi kamu malı üreten ve kar amacı gütmeyen tüm hizmet üreticisi kurumlar için geçerlidir. Geçerli olmadığı yerlerde yazıya okuru uyaracak bir kaç kelime ilave ederim. Bu bakımdan yazıların sadece yatırım teşvik kurumları mensupları değil aynı zamanda odalar, borsalar, birlikler, dernekler gibi kurumların mensup ve yöneticilerine ilginç geleceğini umuyorum.
Geçen hafta bu tür kurumların dört özelliği olduğunu söylemiş ve şöyle yazmıştım: Bu kurumlar (1) kar amacı gütmeyen; (2) hizmet üreten; (3) ürettikleri hizmetleri ‘kamu malı’ niteliğinde olan; ve (4) ürettikleri hizmetlerin rekabet koşullarında çalışan bir piyasası olmayan örgütlerdir. Bu özellikleriyle bu tür kurumlar hakkında nasıl çalışmaları gerektikleri, örgütlenmeleri, etkililiklerinin ve etkinliklerinin ölçülmesi, hizmet portföylerinin tasarlanması, stratejik yaklaşımlar vesaire konularında doğru dürüst bir literatür bulamazsınız. Sakardan başka yokuş, kargadan başka kuş bilmem misali mal üretimi imalatı ve pazarlaması saplantısında olan yazar ve çizerler bu kurumlar hakkında pek yazmazlar, yazsalar bile klasik literatürü adapte etmeye çalışırlar. Hoca gene ters tarafından kalkmış demeyin. İnanmıyorsanız arayın. Bu konuda şimdiye kadar yapılan ve doğru yolda olan tek çalışma, önemli eksikliklerine rağmen hala Kanadalılar tarafından yapılan ‘Outcome Mapping’ çalışmasıdır. Dişe dokunur başka bir kaynak bulursanız bana haber verin. Neyse biz konumuza dönelim ve ihmal edilmiş bu konuya bir bakalım. Birinci özellikle başlayalım. Kar amacı gütmeyen kurum ne demek? İngilizce dilinde not-forprofit ve non-profit olarak iki deyiş vardır. Türkçe kullanımda bu iki kelimeyi pek ayırt etmiyoruz. Notfor- profit hayır kurumları, sivil toplum örgütleri gibi kurumlara uygulanır. Non-profit ise özel kazanç için kurulmayan, kar dağıtmayan kurumları tanımlar. Bu kurumlar kar edebilirler, etmeleri de beklenir ama sahiplerine, yöneticilerine kar dağıtamazlar. “Bunun ne önemi var?” diye soracak olursanız önemli. Devletlerin zarar ediyor diyerek özelleştirdiği iktisadi devlet sektörlerinden çok kar amacı gütmeyen kurumu vardır. Bu kurumlara önemli kaynaklar hasredilir. O açıdan yöneticilerin kurumlarının non-profit’mi yoksa not-for-profit mi olduğunu bilmelerinde fayda vardır. Bana sorarsanız bu tür kurumların hemen tamamı non-profit’dir, yani kar etmeleri gerekir. Yatırım teşvik, ihracatı kalkındırma, arşivler, spor konu ne olursa olsun, bu kurumlar not-for-profit değil non-profit örgütlerdir. Bunu hangi platformda söylesem bana “Olur mu yani” türü nazarlarla bakılır, hatta “Olmaz öyle şey” diye laf atılır. Bunun nedeni bu kurumların dördüncü özelliğinin iyi anlaşılmamasıdır. Ürettikleri hizmetlerin rekabet koşullarında çalışan bir piyasası olmaması nedeniyle kurumların hizmetlerine değer biçmekte kullanılacak bir ‘fiyat’ yoktur. Bunun ne anlama geldiğini anlamak için kar amaçlı kurumları bir düşünün. Kar amaçlı kurumların dönem sonu bilançoları ve kar zarar cetvelleri vardır. Muhasebe kuralları ve yasaların elverdiği oranda bu tablolar kurumun etkili mi etkin mi olduğunu hem dönem sonu itibarıyla hem de kümülatif olarak özetlerler. Karı hesaplamak için satılan mal veya hizmetlerin fiyatlarını satış miktarlarıyla çarpar bundan masrafları çıkarırsınız kurum başarılı (karlı) mı başarısız (zararda) mı anlarsınız. Non-profit (bundan sonra bu deyişi karı ölçülemeyen örgütler olarak çevireceğim) kurumların ikinci ve üçüncü özellikleri olan kamu hizmetlerinin piyasa değerleri hesaplanamadığından kardalar mı zararlarda mı anlaşılamaz. Bu kabullenilir, hatta yöneticilerin işine gelir. Yılsonu raporları yazılır, yöneticiler ne kadar meşgul olduklarını uzun uzun anlatırlar. Zaman içinde kurum daha az paraya daha çok faaliyet gösterme kurumuna döner. Bu doğru bir yaklaşım değildir. Bu konuyu işlemeye devam edeceğiz.
Sağlıcakla kalın...