Karbon vergisi daha fazla istihdam ve gelir anlamına geliyor
Paris Anlaşmasına taraf olan 197 ülkeden 185’i anlaşmayı onayladı. Türkiye ise dünya genelinde bu anlaşmayı onaylamayan 12 ülkeden biri…
Türkiye'nin henüz meclisten geçirmediği Paris Anlaşması'ndan bu yana, en önemli iklim zirvesi olan Birleşmiş Milletler İklim Eylem Zirvesi 29 Eylül’de gerçekleşiyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, liderlerden iklim eylem planlarını yenilemelerini ve Paris Anlaşması hedefl erine uyumlu hale getirmelerini istiyor. Guterres, aynı zamanda ülke liderlerinden, ulusal iklim planlarını, küresel ısınmayı 2030 yılına kadar 1.5 derece ile sınırlandıracak iklim eylemini bir an önce ortaya koymalarını talep ediyor.
Türkiye’nin de katılacağı zirve öncesinde, Türkiye’nin Paris Anlaşması kapsamında sunmuş olduğu iklim planına (INDC) dair önemli bir bilimsel çalışma yayımlandı.
Emisyonlarını en hızlı arttıran ülkelerden biri olan Türkiye, 2030’da herhangi bir iklim politikasının uygulanmadığı baz (mevcut politikalar) senaryodan en az yüzde 21 emisyon azaltım hedefi vermişti.
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nden Doç. Dr. Barış Karapınar, Dünya Bankası’ndan Hasan Dudu, Avustralya Deakin Üniversitesi’den Özge Geyik ve İrlanda Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü Aykut Mert Yakut tarafından yayımlanan bu modelleme çalışması, öncelikle, en az yüzde 21 azaltım hedefi ile verilen baz senaryo projeksiyonun aşırı derecede iyimser bir ekonomik büyüme varsaydığını ifade ediyor.
İklim biliminin saygın dergilerinden Climate Policy’de yayımlanan çalışma, bu yüzden yıllık yüzde 3.7 ekonomik büyüme öngören daha gerçekçi bir baz senaryo hesaplıyor ve Türkiye’nin iklim eylemsizliği durumunda bile, 2030 yılında resmi iklim planından yüzde 9.4 daha az emisyonu olacağını ortaya koyuyor. Analiz, bu gerçekçi senaryo üzerinden yüzde 1 azaltımın nasıl yapılabileceğini ve böyle bir azaltımın ekonomik ve sosyal etkilerini de inceliyor.
Karbon vergisi en etkili iklim eylemi
Çalışmanın sonuçlarına göre karbon vergisi uygulaması hem emisyonları azaltıyor hem de daha fazla istihdam ve gelir anlamına geliyor. Bu iklim eylemi Türkiye’nin baz senaryodan en az yüzde 21 emisyon azaltım hedefi için kullanılabilecek en etkin yöntem olarak ön plana çıkıyor.
Tarım, madencilik, petrol, termik santraller, ulaşım ve taşımacılık gibi yüksek emisyonlu sektörlerde salınan karbon üzerine belirlenen tonaj değerinin yüzde 15’i oranında bir karbon vergisi uygulanırsa, 2030 yılına kadar baz senaryodan yüzde 22.5 emisyon azaltımı mümkün olabilecek.
Çalışma ayrıca, karbon vergisinin, sanılanın aksine, baz senaryoya göre ulusal geliri ve istihdamı da arttıracağını gösteriyor. Özellikle yenilenebilir sektöründe ortaya çıkacak olan istihdam artışı diğer sektörlerdeki olası azalıştan çok da yüksek olacak.
Yenilenebilir enerji hedefi tek başına yeterli değil
Çalışma, aynı zamanda bir başka finansal araç olan emisyon ticaret sistemini de inceliyor ve baz senaryo hedefine uygun olarak serbest piyasanın karbon fiyatını belirleyeceği bir rejimde ise yüzde 11.3 oranında bir emisyon azaltımı gerçekleşebileceğini buluyor.
Çalışmanın önemli bir sonucu da şöyle: Türkiye’nin iklim planı kapsamında, 2030 yılına kadar 10 GW güneş ve 16 GW rüzgar kurulu gücü hedefi belirlemişti. Fakat yüzde 21 emisyon azaltımı için bu hedef tek başına yeterli olamayacak.
“Geleceğin ekonomisinin temellerini atmamız gerekiyor”
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin Mercator programında iklim değişikliği konusunda projeler yürüten Doç. Dr. Barış Karapınar’ın yorumları şöyle: “Geçen Temmuz ayı modern insanlık tarihinin en sıcak temmuz ayı olarak kayıtlara geçti. Sıcaklık artışları, kuraklıklar, seller ve fırtınalar sıklığı ve yoğunluğu her geçen gün artan bir şekilde tüm dünyayı etkiliyor. Türkiye içinde bulunduğu coğrafya ve iklim koşulları gereği iklim değişikliğinden en fazla etkilenen ülkeler arasında. Ancak iklim değişikliğine neden olan sera gazlarını azaltma yönünde sorumluk almaktan kaçınmaya devam ediyor. Paris Anlaşmasına taraf olan 197 ülkeden 185’i anlaşmayı onayladı. Türkiye Dünya genelinde bu anlaşmayı onaylamayan sadece 12 ülkeden biri. Bu akademik çalışma, doğru politika araçları geliştirilirse, sera gazı azaltımının ülke ekonomisi ve istihdamı açısından uzun vadede yararlı olacağını gösteriyor. Türkiye elindeki çok zengin yenilenebilir enerji varlıklarını, akıllı, verimli ve etkili bir şekilde değerlendirirse, kömür ve doğalgaz gibi doğayı çok kirleten sektörlere destek olmak yerine temiz ve sürdürebilir kalkınmaya yatırım yaparsa, hem daha az dışa bağımlı hem de daha rekabetçi ve daha çok iş olanakları yaratan bir ekonomi olacak. Dünyada birçok ülke bu konuda çok büyük ilerleme sağlıyor. Bizim de geleceğin ekonomisinin temellerini, daha fazla gecikmeden, atmamız gerekiyor" diyor.