Kararsızlık ve korku kavşağı!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Finansal piyasalarımızda bu hafta başında yaşanan eğilimlere bakar iseniz, durumun normalleşmeye başladığını düşünebilirsiniz. Bu görünüme katkı yapan eylem ve söylemler kısa vadede sonuç verebilir; fakat yaşamak zorunda kaldığımız olağan dışı gelişmelere sebep olan çok yönlü sorunların, orta vadede daha fazla ağırlaşmayacağı ve çözülmeye başladığı anlamına gelmez. 

Sene başından bu yana küresel kırılganlık algısının güçlenmesi ve riskten kaçınma eğiliminin dalgalı bir şekilde belirleyici olması önlenemiyor; yapay eğilimlere zorlanan finansal eğilimler ile gün kurtarılıyor, fakat ekonomiyi sarsan olumsuzluklara karşı kayıtsız kalınıyor. Küresel talebin yeniden artabileceği varsayımı ile muhtemel gelişmeleri geciktirmeye çalışmak dışında pek bir şey yapılmıyor. Bulunduğumuz coğrafyaya ilişkin gerginlik ve uzlaşmazlıklar ise küresel olumsuzluklardan beslenerek daha tehlikeli hale geliyor. Son on günde yaşamak zorunda kaldığımız olağandışılıkların, bunların görmezden gelinmesine sebep olmaması gerekiyor! 

Son bir hafta genelinde içeride yaşadığımız tepkisel gelişmeler ise, küresel ve bölgesel koşullardaki olumsuz devinimin pek dikkate alınmadığına işaret ediyor. Kredi değerlendirme şirketlerinin ülkemize yönelik tavrına kızıyoruz; ancak hem onları, hem söz konusu kurumları yaratılmış tesadüfler ile yönlendirenleri ve yabancı yatırımcıları memnun etmek için seferber oluyoruz! Bölgemizdeki dış tehdidin büyüdüğünü görmezden gelerek, iç tehditler dışında sorunumuz yokmuşçasına yeni çözümler bulmaya çalışıyoruz! Söylemler ile eylemler uyuşmuyor; büyüyen çelişkiler, belli bir kesimi memnun ederken çözüm bekleyen sorunların ağırlaşmasına katkı yapıyor. 

Bu tablo, başarısız olan kalkışmaya rağmen azmettirenlerin istedikleri sonuçları almaya başladığını düşündürüyor! Kusura bakmayın, içinde bulunduğumuz koşullarda hem gelişmiş Batı’nın çıkarlarına hizmet etmeye devam etmek ve hem de komşularımız ile bozulan ilişkileri düzeltmek mümkün olmayacak! Ya meydanlara dökülüp demokrasi nöbeti tuttuğuna inanan insanlarımızı oyalayarak, güncelliği kalmamış eski tercihler ile politikaları ve öncelikleri değiştirmeyeceğiz; çok rahatsız olmaya başladığımız Batılı çıkarların hizmetkârı olmayı sürdürerek yıpranmaya devam edeceğiz! Ya da gerekli bedelleri ödeyerek kısa vadede sorunların ağırlaşması pahasına günü kurtarmaktan vazgeçerek, geleceğimiz üzerinde belirleyici olmaya odaklanacağız! 

Hemen yukarıda özetlemeye çalıştığımız kavşakta beklemekte olduğumuzu, vatandaşlarımızın çoğu bilmiyor. Fakat büyük uzlaşmazlıkların tarafı olan etkili ve yetkili kesimleri her şeyin farkında! Durum böyle olduğu için, son on yıl genelinde olduğu gibi ikili oynama şansımız bulunmuyor. Bölge ülkeleri ülkemizi saf değiştirmeye teşvik ederken, diğerleri bunu engellemenin her yolunu zorluyor; örülü teşvik ve tehditler ortalığa saçılıyor. Bu ortamda ülkemizin çıkarlarının nereden geçtiğini yeniden ve gerçekçi bir şekilde tanımlanması en önemli konu haline geliyor. 

Kısa vadeli finansal koşullar ve birikmiş sorunlar, günü kurtarmak adına bir tarafa teslim olunmasını ve önüne konulanla yetinilmesini gerektiriyor! Orta ve uzun vadeli gerçekçi hesaplar ise eski tercihlerde ısrarlı olmanın büyük felaketlerle tanışmaya koşmak ile eşanlamlı olduğunu düşündürüyor! Küresel kırılganlık algılarındaki önlenemeyen yükseliş ve dalgalı bir şekilde belirleyici olmayı sürdüren riskten kaçınma eğilimi, rota değişikliğinin hayati önem taşımaya başladığını hatırlatıyor; aktif tarafsızlığa geçişte ve bölge ülkeleri ile ilişkilerin geliştirilmesinde kararlı olunması giderek daha önemli hale geliyor. 

Kısa vadede tutarlı imiş gibi görünen algılar ile orta ve uzun vadeli hesaplar uyuşmuyor. Ya mevcut yaşam standardından vazgeçmemek uğruna günü kurtaracağız ve gelecekten vazgeçeceğiz; ya da insanlarımıza her şeyi anlatarak desteğini almaya, ciddi bedeller ödemeyi göze alarak geleceğimizi kurtarmaya çalışacağız. Kararsızlıklarla veya günü kurtarmaya çalışarak tükettiğimiz zamanla, ödemek zorunda kalacağımız bedellerin katlanarak artabileceğini ve daha sonra aldatılmışız diyerek ağlamanın fayda etmeyeceğini bileceğiz!

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar