Karamsarlığa gerek yok Türkiye açısından fırsatlar var
Seçim bitti. Siyasi belirsizlikler ve riskler konuşuluyor. İçeride farklı bir dünyada yaşıyoruz. Yatırım bankaları, faiz lobisinin oyuncuları gibi düşünülüyor. Kredi derecelendirme kuruluşları, Türkiye’nin hızını kesmekle suçlanıyor. Objektif olduğu düşünülen yorumcular bile ‘‘Moody’s ve Fitch’in açıklamaları, zamanlama açısından manidar’’ benzeri yorumlar yapabiliyorlar. Fitch Kasım 2012’de, Moody’s Mayıs 2013’te notumuzu yükseltirken, bir art niyet niçin aranmadı? Bu kurumların not kriterleri ortadadır. Bunlara göre riskler artmışsa, istedikleri zaman uyarı yaparlar. S&P, Moody’s ve Fitch toplanıp Türkiye senaryosu mu yazıyorlar? Beraber mi hareket ediyorlar? O zaman S&P’nin de geçen sene notumuzu artırması gerekmez miydi?
Yabancı yatırımcılar; Gül’ün Başbakanlığını, Babacan’ın Başbakan Yardımcılığını uygun buluyormuş. İşimiz finans olduğu için Babacan tarafını değerlendirelim. Haftalar önce, ‘‘Likidite okyanusunda Babacan etkisi’’ başlıklı bir yazı yazmıştım. Babacan’ı bir Bakan olarak çok başarılı bulduğumu belirtmiştim. Ancak küresel piyasalardaki konjonktür sürdükçe isimlerin çok önemli olmadığını vurgulamıştım. Babacan’ın yeni kabinede olmaması durumunda, piyasa tepkisi geçici olabilir. Türkiye ekonomisi kişilere bağlı değildir. Yabancı yatırımcıların Türkiye algısı temel olarak değişmedi. Bir tedirginlik olduğu doğru. Jeopolitik risklerin önemli faktör olduğu söylenebilir. Enflasyon öne sürülebilir. TCMB’nin faiz indirimleri kafa karışıklığı yaratıyor denebilir. Açıkçası, risk getiri perspektifinden, spesifik olarak Türkiye şu aşamada çok cazip görünmüyor. Fakat gelişen piyasalardaki olumlu rüzgar henüz bitmedi. Fırsatlar var. Bu açıdan Türkiye’de kimin Bakan olduğu, kimin TCMB Başkanı olduğu çok önemli değildir. Bu konuda farklı gelişmeler de olabilir. Kaldı ki; bir kişinin adı kulis yazılarında sıkça geçiyorsa, bu bir ‘‘halkla ilişkiler çalışması’’ olarak da düşünülebilir. Bir görevde kalmak isteyen de, göreve gelmek isteyen de ister istemez kendisini bu işlerin içinde bulur.
Gelişen piyasalardaki hava dönerse, Türkiye piyasalarında daha yoğun satışlar görülebilir. BİST bu senenin en fazla kazandıran endekslerinden biri. Bu genel yükselişin düzeltmesi de sert olabilir. Genel anlamda, yatırımcılar Türkiye piyasalarından umudunu kesmediler. Faizler cazip sayılabilecek seviyelerde. USD/TL biraz yükselsin, faizler artsın, isimler üzerinden negatif Türkiye raporları yayımlayanların tavırları değişir. Düşük fiyatlardan TL cinsi varlıklara girmek için yarışırlar. Ekonomi Bakanı Zeybekçi ‘‘USD/TL’de 2.15-2.25 bandı uygundur’’ diyor. TL’nin biraz daha düşmesini ekonomi yönetimi de istiyor.
Jackson Hole toplantısı, Ak Parti’nin olağanüstü kongresi, TCMB toplantısı. Ağustosun kalan kısmı hareketli geçecek. Dışarıdaki hava olumlu. ABD ekonomisi iyi gidiyor. Çin ekonomisi dengesini buluyor. Avrupa ve Japonya merkez bankalarından yeni likidite operasyonları bekleniyor. Komplo teorilerini bırakalım. Moral bozmanın bir manası yok. Amerikan emeklilik fonları portföylerinde ayarlamalara gidiyorlar. Bu fonların bilançolarındaki aktif-pasif dengesinde uyuşmazlık var(geçen seneden kalan bir durum). Bu nedenle, sabit getirili enstrümanların portföy ağırlığını artırıyorlar. Dikkatleri bundan sonra da gelişen piyasalarda olacak. Türkiye açısından en büyük riskler ‘‘Kabine değişikliği’’ ve ‘‘Fed’in faiz artırımları’’ olarak görülüyor. Muhtemel kabine değişikliğinin piyasalar üzerindeki etkisinin kalıcılığı tartışılır. Fed faizi konusundaki piyasa beklentileri de gerçekçi olmayabilir. Ayrıntılı bir Fed analizini başka bir yazıya bırakalım.